Şehide Sesleniş
Ey şehid, ey kanıyla kılıca galebe çalan mücahid, ey tarihin derinliklerinden, mahrumların, ezilmişlerin ve yalın ayaklıların bağrından kopup gelen feryad. Ey Bedir Ovası’nı, Uhud Dağı’nı, Kerbela Çölü’nü, Beheşti Zehra’yı, mustazaf halklar için, özgürlük aşıkları için, birer mesaj yurdu, birer şehadet otağı yapan kahraman, sen bir destansın. Yenilgileri zaferlere çeviren bir destan. Zulüm saraylarını yerle bir eden bir destan. Sen bir ışıksın, Camaran Pirinin gözbebeklerinin ışığı. Karanlıkta kalmışları aydınlatan, onlara yol gösteren bir ışık...
Ey al kanlara bulanan beden, ey insanlığın feryadı, ey Muhammedi mesajın havarisi, Muhammedi yolun parlak kandili, sen bir çağrısın lavlar gibi fışkıran kıpkızıl kanınla her günü Aşuraya, her yeri Kerbelaya çeviren, „Heyhat minezzille“, feryadınla, „İslam için öleceksem, ey kılıçlar alın canımı.“ çığlığınla uyuyanları uyandıran, mazlumları ayaklandıran, Muhammedileri coşturan bir çağrısın sen...
Ey şehid sen bir Hamzasın, tarihin kaderini değiştiren bir Ali, bir Cafer, bir Mus’ab, bir Ammar, bir Hüseyinsin. Ey şehid, Ebu Zerin öfkesi ve ey Zeyneb-i Kübranın feryadı ve ey Muhammedi ordunun keskin kılıcı. Ey adalet terazisinin, özgürlük kervanının yılmaz bekçisi, ve ey tarihin övgüsü kanın bir volkandır. Zalimlerin, tağutların, Kabillerin saltanatlarını yerle bir eden bir volkan...
Ey şehid seninle öğrendik kanın gücünü. Ölüme meydan okumayı senden öğrendik. Sen bizim için bir önder ve öğretmensin. Ve hep öyle kalacaksın, sonsuza kadar.
Sizleri unutmayacağız. Allah’a, Resulüne verdiğimiz sözde duracak ve yolunuzu sürdüreceğiz...
Şahid ol ya Rab. Şahid ol ya Rab. Şahid ol ya Rab...
ŞEHİDLER KERVANINDAN 99 MARŞ
( 99 ŞİİR )
Bismillahirrahmanirrahim.......
Dinimizin ve hizbimizin ismini kendi kitabında beyan eden,
insanı kendisine kulluk etmek için en güzel yaratılışla yaratan,
Rahman, Rahim ve Samed olan, mutlak hakimiyet sahibi Allah’a hamd olsun.
Salat-ü selam alemlere rahmet olarak yaratılan, Allah’ın habibi, ebedi
önder Hz. Muhammed (s.a.v)’e, Ehl-i Beytine, Ashabına ve tarih boyunca
Nemrutlara karşı İbrahimi, Yezidlere karşı Hüseyini tavırla karşı koyan
tüm dünya müslümanlarına olsun.
“Şehidler Kervanından 99 Marş” adındaki bu kitapcık, 99 serisinin
dördüncüsü olup, “Şehidler Kervanı” kaset serisinden derlenmiş,
99 marşın sözlerini içermektedir. Bu çalışma genelde kendini davasına
adamış tüm Şehidlere, özelde ise; “Şehidlerimiz, bereketli bir
hayatın tohumları, goncaları, kabiliyetleri idiler. Mürtedlerin, münafıkların,
işbirlikçi hainlerin… Kısaca bütün şeytani güçlerin ve şeytana
hizmet edenlerin, cemaatleşme sürecindeki müslümanlara saldırılarının,
ihanetlerinin, kınamalarının, hakaretlerinin hedefi oldular. Bütün hain
saldırılara bedenlerini siper ettiler. Garip bir muhaceratı yaşadılar.
çok genç yaşta davanın zor zamanında, en zorlu cephesinde
mücadele verdiler. Yalnızlıklarda direndiler. Ölümden ve korkudan
korkmadılar. Arkalarından kurşunlandılar, bombalandılar, mayınlarla
parçalandılar, kayboldular... Cenazeleri gayretsizlerin gözleri önünde
yerlerde kaldı... Herbirinin mezarı başında oturup uzun süre ağlamak
isterdim.“ diyen, ölümsüzlük diyarının lalesi, yiğit Önder,
Rehber Hüseyin'e ithaf olunur
1. Efsanevi Önder
Keder yüklenmişti bütün bir alem
Takat kalmamıştı düşmüştü kalem
Saplasan hançeri duyulmaz elem
Ey müminler bu gün günlerden matem
Bu gün bulutlar boşaldı erkenden
Laleler sümbüller yeşerdi birden
Yürekler ağlayıp yanar derinden
Şehidse gülümser yattığı yerden
Ey şehidim kanın aktığı yerde
Güvercinler hüzünle uçuştular
Hazreti Yuşanın yattığı yerde
Hüseyinler hasretle buluştular
Görsen Resulullahı ey Hüseynim
De, ki oralardan müjdeyle geldim
Sancağı devralıp varislerden
Binlerce hüseyin’lere yetiştirdim
Ey gizem dolu efsanevi önder
Allah’ın velisi Hüseyni lider
Hıncımız kahrınla intikam biler
Yolun yolumuzdur Kahraman Rehber (H.S 1)
2. Kahraman Yiğitler
Kahramanlar ordusuyla yola çıktı kervanlar
Dizildi ard arda görülmeli şen yiğit canlar
Hasan kardeş, Molla Sabri, Hayriye en ön safta
Molla Abdurrahman direndi yetişti kervana
Molla Ramazan ve Selman, Muhammed Ata, Vahdettin
Fedaisiydiler onlar bu mazlumlar dininin
İbrahim Hoca, Muhammed Şerif, Küçük Ali kerbela-i
Vuruldu yeryüzünün en kahraman yiğitleri
Halil, Nazım, Hacı Şükrü, Ata ile Celalettin
Korkusuydu bu ağitler yeryüzü kafirlerinin
Şerif, Said, Şeyh Zeki, Garib Hacı ve Salim
Katledildi ıssızlıkta en aziz kardeşlerim
Abdulmenaf, Celal kardeş kalleşçe katledildi
Ayşe bacım, küçük kızı adice kurşunlandı
Molla Cüneyt, Ramazan, Medeni, Şeyhmus ve Rüstem
Mesaj aldı kanlarından durmayacak bu kervan
Tavizsizdir Hizbullahım kabul etmez bu zulmü
Korkusuzdur Hizbullahım yok edecek tüm küfrü
Hizbullah düşmanlarının kırılacak elleri
Hizbuşşeytanı yenecek Hizbullah askerleri
Hizbuşşeytanı yenecek Allah’ın askerleri (Ş.K 1/1)
3. İbrahim Hoca
Zillet bürümüşken halkın üstünü
İbrahim hocaydı bunu tek bilen
Kimseler tutmazken halkın elini
İbrahim hocaydı elleri tutan
İbrahim hoca, İbrahim hoca ey Şehid hoca
İslamı anlattı gece yatmadı
Halkının derdini gönlüne aldı
İslami dertleri kimse bilmezken
İbrahim hoca idi gece inleyen
İbrahim hoca, İbrahim hoca ey Şehid hoca
Gitti Nuseybinin nadide gülü
İslam için verdi geçen ömrünü
Halkına zülm eden tüm kafirlere
İbrahim hoca idi hep karşı gelen
İbrahim hoca, İbrahim hoca ey Şehid hoca
Adını anarken kardeşlerinin
Kanıyla yazdı o biji Hizbullah
Biri daha şehid bu kara sabah
İbrahim hoca idi bu gün vurulan
İbrahim hoca, İbrahim hoca ey Şehid hoca
Bugün sana zülm eden hunhar kafirler
Seni katl ettiler, şehid ettiler
Şimdi kalktı bakın Hizbullahiler
İbrahim hoca idi bunu isteyen
İbrahim hoca, İbrahim hoca ey Şehid hoca
Aslan gibi coşan Hizbullahiler
Oydular küfrün gözünü bunu bilesin
Kanını bırakmaz Hizbullahiler
İbrahim hocaya müjdeyi verin
İbrahim hoca, İbrahim hoca ey Şehid hoca (Ş.K 1/2)
4. Şehid Ali
Ali İbrahimdir babası Azer
Birisi put yapar, birisi bozar
Baki kalsın diye Nemrudun tahtı
Babası Ali’yi kurşunda boğar
Mustazaftır Ali kanlar içinde
Can çekişir Ali canlar içinde
Katil babasının kanlı elinde
Ali taze bir gül diken içinde
Göğsündeki kurşun senin nişanın
Şehidler ölmezler yükseldi şanın
Bu yola baş koymuş Hizbullahiler
Senin hayranındır Ali senin hayranın
Mustazaftır Ali kanlar içinde
Can çekişir Ali canlar içinde
Katil babasının kanlı elinde
Ali taze bir gül diken içinde
Canın canlar kattı ölü canlara
Kanın yol gösterdi uyuyanlara
Kanınla yaktığın sönmez meşale
Işık tutacaktır bütün çağlara
Mustazaftır Ali kanlar içinde
Can çekişir Ali canlar içinde
Katil babasının kanlı elinde
Ali taze bir gül diken içinde
Genç yaşında Ali küçücük fidan
Erkenden uyanmış derin uykudan
Uyananlara hep düşmandır tağut
Aliyi ısırdı babası yılan
Mustazaftır Ali kanlar içinde
Can çekişir Ali canlar içinde
Katil babasının kanlı elinde
Ali taze bir gül diken içinde
Kanın yerde kalmaz yeminimiz var
İntikam almaya vermişiz karar
Korksunlar hainler, o günler bilki
Ederiz dünyayı biz onlara dar
Mustazaftır Ali kanlar içinde
Can çekişir Ali canlar içinde
Katil babasının kanlı elinde
Ali taze bir gül diken içinde (Ş.K. 1/3)
5. Ata Şehid
Bilmiyorum bu ne haldir
Bu ne acı ne elemdir
Sorduk söyledi yer ile gök
Dediler Ata Şehidtir
Kardeşimiz şehadete sevdalı
İslam için döktü aziz kanını
Allah’ın sevdiği bu aziz kulu
Bu gün bizde yer yer gök ağırladı
Tağutiler katl eyledi
Katiller küfrün askerleri
Ata Şehid düştü bugün
Müslümanlar feryat etti
Kafirlere destek olan tağutlar
Katl edildi nice Atalar
Susmayız artık bitmeli zulümler
Kalktı bakın bugün Hizbullahiler
Kahr olacak Mikayiller
Doğdukça Muhammed Atalar
Yok olacak fitne fesat
Birleştikçe müslümanlar
Birleşiniz küfre karşı tevhidde
Vasiyeti buydu şehid Atanın
Bağlanalım bizlerde Hizbullaha
Dünya zindan olsun tüm zalimlere (Ş.K. 1/4)
6. Derviş Baba
Derviş baba ver öpeyim tesbihinden
Kaç yıl oldu ayrı kaldım dergahından
Nasıl oldu ben ayrıldım o kokundan
Tadamadım o kokuyu ben bir daha
Hasret kaldım dergahına derviş baba
Bana tesbih bana bir vird söylesene
Anlat nasıl katılayım Hizbullaha
Erem hakkın rızasına derviş baba
Arbanalar çalınırken içim ferah
Böyle taktir etmiş bugün yüce Allah
Şahlanıyor arbanalarla Hizbullah
Katılayım razı olsun benden Allah
Hele yavrum can dervişim gel yanıma
Arbanalar kalkmış bugün bu dergahta
Kan gölüne dönmüş bölge baba baba
Vuruluyor müslümanlar hep ard arda
Senin virdin keleş sesi ve cihaddır
Tesbihinse bundan sonra mermilerdir
Terk eyledik bizde bugün bu dergahı
Bizi kurtaracak dergah Hizbullahtır
Tamam baba ver elini katılalım
Zikrimizin son faslını bitirelim
Allah için Hizbullahla biz ölelim
Derviş baba can fedadır Hizbullaha (Ş.K. 1/6)
7. Korkunuz Sonunuzdan
Ey tağutun neferi mermin gelsin göksüme
Biz ölüme and içtik senin göz dağın kime
Korkunuz sonunuzdan dünya lanetlileri
Sürecek bu dünyadan Hizbullahiler sizi
Korkunuz sonunuzdan dünya lanetlileri
Müslümanlar korkmaz ki gün boyu aç kalmaktan
Hüseyinler utanır su diye yalvarmaktan
Korkunuz sonunuzdan dünya lanetlileri
Sürecek bu dünyadan Hizbullahiler sizi
Korkunuz sonunuzdan dünya lanetlileri
Bizde Yusuflar bitmez senin varsa zindanın
İbrahimleri yakmaz dünyaca olsa ateşin
Korkunuz sonunuzdan dünya lanetlileri
Sürecek bu dünyadan Hizbullahiler sizi
Korkunuz sonunuzdan dünya lanetlileri
Biz bu yolun sonunda cennetleri görürüz
Baş koyduk davamıza seve seve ölürüz
Korkunuz sonunuzdan dünya lanetlileri
Sürecek bu dünyadan Hizbullahiler sizi
Korkunuz sonunuzdan dünya lanetlileri (Ş.K. 1/7)
8. Yürü
Hiç ağlama sil gözünü izzet şeref ölümdür
Suya tenezül etmeyen Hüseyin şerefiyle direndi
Hizbullahi müslüman al keleşi tak beline
Yürü yürü Ata gibi kafirlerin üzerine
Yürü yürü Gaib gibi kafirlerin üzerine
Hürriyet vardı sende uçmaya mı söz verdin
Şehadet kokuyorsun bugün gitmeye mi and içtin
Hizbullahi müslüman al keleşi tak beline
Yürü yürü Şerif gibi kafirlerin üzerine
Yürü yürü Said gibi kafirlerin üzerine
Kapat kapat gözlerini cenneti göreceksin
İlk mermi, ilk kan damlası azadenin müjdesi
Hizbullahi müslüman al keleşi tak beline
Yürü yürü Hacı gibi kafirlerin üzerine
Yürü yürü Celal gibi kafirlerin üzerine
Şehidlerin kanlarından bir nur fışkırdı gök yüzüne
Ağızdan boşaldı tekbir umut geldi yüzümüze
Hizbullahi müslüman al keleşi tak beline
Yürü yürü Veysi (Sıddık) gibi kafirlerin üzerine
Yürü yürü Vedat (Hacı) gibi kafirlerin üzerine (Ş.K. 1/8)
9. Şehid Şerif
Işıktan bir kitap oldun okuttu tarih seni
Ok yerine mermiler delemez ki gökleri
Ey şehid, ey şehid, ey şehid Şerif kardeş
Ey şehid, ey şehid, ey şehid unutulmayacaksın
Böyle bir engin iman yenilmez ki ölüme
Dirildi müslümanlar senin şehid düşmenle
Ey şehid, ey şehid, ey şehid Şerif kardeş
Ey şehid, ey şehid, ey şehid unutulmayacaksın
Elinde hakkın ipliği bağlıyordu her yanı
Şehadetin kutludur kaldırdın müslümanı
Ey şehid, ey şehid, ey şehid Şerif kardeş
Ey şehid, ey şehid, ey şehid unutulmayacaksın
Yollar güvene kavuştu Hizbullahı görmekle
Laleler yeşermekte insanlık bahçesinde
Ey şehid, ey şehid, ey şehid Şerif kardeş
Ey şehid, ey şehid, ey şehid unutulmayacaksın
Hizbullahın yıldızı gökyüzünde parladı
Doğmakta olan güneş kahr etti şeytanları
Güneşin ışıkları tüm şehid kardeşlere
Ey şehid, ey şehid, ey şehid Şerif kardeş
Ey şehid, ey şehid, ey şehid unutulmayacaksın (Ş.K. 1/9)
10. Biji
Mazlumun sığınağı, müminlerin dostusun
Hizbullah selam sana kafire korku oldun
Bırakmaz dinini vazgeçmez ondan
Bu yolda vazgeçer binlerce candan
Gücünü alıyor yalnız Allah’tan
Zalimin sonu için Biji Hizbullah
Mazlumun sığınağı, müminlerin dostusun
Hizbullah selam sana kafire korku oldun
Mazlumun elinden tutan bir O’dur
Mustazafa sevinç bir O umuttur
Allah’ın rızası mutluluğudur
Zalimin sonu için Biji Hizbullah
Mazlumun sığınağı, müminlerin dostusun
Hizbullah selam sana kafire korku oldun
Ne doğu, ne batı sloganları
İmamı ümmettir rehberleri
Müminlerin dostu zalim düşmanı
Zalimin sonu için Biji Hizbullah
Mazlumun sığınağı, müminlerin dostusun
Hizbullah selam sana kafire korku oldun
Her bir ferdi dünyalar değerinde
Huzur bulursun onların yanında
Gönülden gönüle kokuyor takva
Zalimin sonu için Biji Hizbullah
Mazlumun sığınağı, müminlerin dostusun
Hizbullah selam sana kafire korku oldun
Kalpleri ufuktur gözleri güneş
Ellerde Kur-an var, bellerde keleş
Bilirler hainden çıkmaz ki kardeş
Zalimin sonu için Biji Hizbullah
Mazlumun sığınağı,müminlerin dostusun
Hizbullah selam sana kafire korku oldun (Ş.K. 1/10)
11. Şehid Hacı
Bu ramazan ayında bu güllük gülistanda
Her yer güneş görürken bulut inmiş Silvana
Hacı kardeş vurulmuş İslam Kur-an uğruna
Kanlı elbiseleri şahid bütün bunlara
Kafir hayin elleri kıracak kardeşlerin
Üzülme Hacı kardeş yıkılmaz cemaatin
Hacı kardeş vurulmuş İslam Kur-an uğruna
Kanlı elbiseleri şahid bütün bunlara
Öyle bir mana vardı o güzel suratında
O öyle güzeldiki şehadet sonrasında
Hacı kardeş vurulmuş İslam Kur-an uğruna
Kanlı elbiseleri şahid bütün bunlara
Alnına bağlanmıştı bandajıda kırmızı
Bandajının üstünde Allah’u ekber yazılı
Hacı kardeş vurulmuş İslam Kur-an uğruna
Kanlı elbiseleri şahid bütün bunlara
Uğurlarken Hacıyı bu Hizbullahi genci
Şehirde his edildi meleklerin nefesi
Haci kardeş vurulmuş İslam Kur-an uğruna
Kanlı elbiseleri şahid bütün bunlara
Müslümanlar kaynaşmış melekler saf saf inmiş
Hacıyı uğurlamaya binlerce mümin gelmiş
Hacı kardeş vurulmuş İslam Kur-an uğruna
Kanlı elbiseleri şahid bütün bunlara
Hizbullahiler kalktı o anda and içildi
Geleceğiz yakında ey kardeşimiz Hacı
Hacı kardeş vurulmuş İslam Kur-an uğruna
Kanlı elbiseleri şahid bütün bunlara (Ş.K. 1/11)
12. Şüheda Bahçesi
Şehidlerin kanları diriltir çok canları
Uyarır insanları korkutur hunharları
Şüheda bahçesinde her gün bir lale açar
Hakikat cephesinde kafir müminden kaçar
Ümetin kandilidir, müminin umududur
Muhammedin gülüdür korkutur hunharları
Şüheda bahçesinde her gün, bir lale açar
Hakikat cephesinde kafir müminden kaçar
Şehidlerin kervanı aydınlatır her yanı
Allah’a satar canı korkutur hunharları
Şüheda bahçesinde her gün bir lale açar
Hakikat cephesinde kafir müminden kaçar
İbrahimler ölmezler kafirler hiç bilmezler
Meşaledir sönmezler korkutur hunharları
Sıddıklar hiç ölmezler kafirler hiç bilmezler
Meşaledir sönmezler korkutur hunharları
Şüheda bahçesinde her gün bir lale açar
Hakikat cephesinde kafir müminden kaçar (Ş.K. 1/12)
13. Şehid Muhammed Sıddık
Ey islamın fedaisi şehid Muhammed Sıddık
Ölmedin sen ölmedin islam ile dirildin
Kalleşçe bir saldırı boyadı onu kana
Siper etti göğsünü aziz yüce Kur-an’a
Ey islamın fedaisi şehid Muhammed Sıddık
Ölmedin sen ölmedin islam ile dirildin
Bekçisidir islamın feda idi, fedai
İslam için Kürdistanda canını feda etti
Ey islamın fedaisi şehid Muhammed Sıddık
Ölmedin sen ölmedin islam ile dirildin
Durmayacak artık cihad başlarsa bu diyarda
Atalar, Vahdettinler hazırlanmış kol kola
Ey islamın fedaisi şehid Muhammed Sıddık
Ölmedin sen ölmedin islam ile dirildin
Yüzünü açığa vurdu kafir bugün kan kustu
Ağızlarda lalelerle güvercinler uçuştu
Ey islamın fedaisi Muhammed Sıddık
Ölmedin sen ölmedin islam ile dirildin
Hizbullahtır Hizbullah, soracak senin kanın
Nefesini kesecek dünya zalimlerinin
Ey islamın fedaisi Muhammed Sıddık
Ölmedin sen ölmedin islam ile dirildin
Kökünü kazacağız biz hainin bu diyarda
Mermilerle beste yaptık şehidlerin adına
Ey islamın fedaisi şehid Muhammed Sıddık
Ölmedin sen ölmedin islam ile dirildin (Ş.K. 1/13)
14. Muhammedin Yandaşı
Muhammedin yandaşı Allah’a kul olanız
Kur-an sünnet yolunda canı feda edeniz
Yürüyerek yürüyerek tavizi red ederek
Allah rızası diyerek can verip teslim olanız
Muhammedin yandaşı Allah’a kul olanız
Kur-an sünnet uğruna canı feda edeniz
Ayrılmayız Muhammedden (ayrılmayız rahmetten)
Kopamayız adaletten islama aşık olanız
Muhammedin yandaşı Allah’a kul olanız
Kur-an sünnet uğruna canı feda edeniz
Dertli olsa da bu yürek umut dolu kalbimiz
Rabbimizi dinleyerek kalbi imanla dolanız
Muhammedin yandaşı Allah’a kul olanız
Kur-an sünnet uğruna canı feda edeniz
Takipçiyiz islamın bağlısıyız Muhammedin
Allah için meydanlarda vurulup şehid olanız
Muhammedin yandaşı Allah’a kul olanız
Kur-an sünnet uğruna canı feda edeniz (Ş.K. 1/14)
15. Küfre Karşı
Kan isteriz kana karşı, can isteriz cana karşı
Vereceğiz biz bu başı hak yolunda küfre karşı
Hizbullaha canım feda kim ki ona karşı dura
Hacı gibi, Ata gibi öldürürem vura vura
Kan isteriz kana karşı, can isteriz cana karşı
Vereceğiz biz bu başı hak yolunda küfre karşı
Kinim aşmıştır dağları karşıdaki küfre karşı
Alacağım kısasımı var mı duran bana karşı
Kan isteriz kana karşı, can isteriz cana karşı
Vereceğiz biz bu başı hak yolunda küfre karşı
Bu kadar müslüman Şehid dünya alem buna şahit
Çoktan gelip geçmiş vakit duracağım zulme karşı
Kan isteriz kana karşı,can isteriz cana karşı
Vereceğiz biz bu başı hak yolunda küfre karşı
Silahımı kuşanmışam ben islama adanmışam
Ben ailemin içinde evlatların zekatıyım
Kan isteriz kana karşı,can isteriz cana karşı
Vereceğiz biz bu başı hak yolunda küfre karşı (Ş.K. 1/15)
16. Kara çarşaflar
Kara kara çarşaflar havalanmış yumruklar
Allah’u ekber derler kıyam etmiş bacılar
Kimisinin babası, kimisinin kardeşi
Kimisinin evladı (kocası) tatmışlar şehadeti
Kara kara çarşaflar havalanmış yumruklar
Allah’u ekber derler kıyam etmiş bacılar
Sinelerinde Kur-an omuzlarda keleş var
Sırtlamış yavrusunu cihad eder bacılar
Kara kara çarşaflar havalanmış yumruklar
Allah’u ekber derler kıyam etmiş bacılar
Bakışlarda kin öfke kan kusturan kafire
Şehadet gömleğine layık bütün bacılar
Kara kara çarşaflar havalanmış yumruklar
Allah’u ekber derler kıyam etmiş bacılar
Öldürmekle bitmeyiz kafire yenilmeyiz
Coşkun seliz durmayız diyor bütün bacılar
Kara kara çarşaflar havalanmış yumruklar
Allah’u ekber derler kıyam etmiş bacılar
Eller kalkmış havaya buradayız burada
Hazırız çarpışmaya diyor bütün bacılar
Kara kara çarşaflar havalanmış yumruklar
Allah’u ekber derler kıyam etmiş bacılar
Şehid düşen bacılar bir Zeynep gibiydiler
Hüseyinlerin safında çarpışırlar bacılar
Kara kara çarşaflar havalanmış yumruklar
Allah’u ekber derler kıyam etmiş bacılar (Ş.K. 2/1)
17. Vurdular Kardeşimi
Moro’da mücadele ulaştı bak yıllara
Ya Eritre, Eritre ciğerlerde bir yara
Gülüstanda bir gülem kardeş için bülbülem
Vurdular kardeşimi kafirlere kinliyem
Bir inkılap yaşandı kardeş ülke İran’da
Tağutiler çatladı gün doğunca mazluma
Gülüstanda bir gülem kardeş için bülbülem
Vurdular kardeşimi kafirlere kinliyem
Boğuldu bombalarla mazlumlar yurdu Hama
O zaman cihad vardı İran’da ve Afganda
Gülüstanda bir gülem kardeş için bülbülem
Vurdular kardeşimi kafirlere kinliyem
Mazlumlar katl edildi hunharca Halepçe’de
Müslümanlar ahd etti intikamı almaya
Gülüstanda bir gülem kardeş için bülbülem
Vurdular kardeşimi kafirlere kinliyem
Şimdi Bosnahersekte müslümanlar kıyamda
Can veriyorlar her gün çarpışırken Sırplarla
Gülüstanda bir gülem kardeş için bülbülem
Vurdular kardeşimi kafirlere kinliyem
Doğacaktır bu güneş yemin içmiş doğmaya
Hiç bir şey olamaz eş islamın huzuruna
Gülüstanda bir gülem kardeş için bülbülem
Vurdular kardeşimi kafirlere kinliyem (Ş.K. 2.2)
18. Nasihat
Anlatacağım var yavrum gel hele
Dün gece bir rüya gördüm ben yine
Etti kaç sefer gördüm bu rüyayı
Nasihatım vardır iyice dinle
Gördüm bir sokakta vurdular beni
Yere düşmeden bir el tuttu beni
Baktım Ata yanındaki de Haci
Hoş geldin dediler sardılar beni
Yavrum gideceğim hangi gün olsa
Beni çok bekledi boştur musalla
Çok az günüm kaldı emanet sana
Kur-an’dan sünnetten sakın ayrılma
Bu söz üzerine fazla geçmedi
Babam bir sokakta şehid edildi
Uçtu bu kafesten güvercin uçtu
Yolun tutacağım ey şehid baba (Ş.K. 2/3)
19. Şehid Namırın
Sulamak istedi kanla islam ağacını
Allah’a adadı o şirin canını
Haykırdı her yerde daima ağzındaydı
Anlatıyordu sebep dünya duydu bunu
Çünkü şehid, şehid namırın, namırın
Şehadet baldan tatlı geliyor mücahide
Delil istersen bak Afgana, Filistine
Müslüman kalkmış cihada Moro, Eritrede
Korkmuyorlar sebebi anlatılır herkese
Çünkü şehid, şehid namırın, namırın
Şahlanmış heryerde herşeyimiz İslam
Binlerce can feda hakim olsun Kur-an
Hama ve Halepçe geçilmez ki kandan
Anlatılır sebep çekinmeden korkmadan
Çünkü şehid, şehid namırın, namırın
Kan içinde kalmış mazlumların elleri
Kürdistanda doğruldu müminlerin belleri
Şahlandı Hizbullah ey Allah’ın askerleri
Durmadan her yerde bunlar tebliğ edildi
Çünkü şehid, şehid namırın, namırın (Ş.K. 2/4)
20. Yeşil Sancaklar
Gözün aydın ey dünya
Müslümanlar kalkıyor
Kanla dolmuş toprağın
Laleler donatıyor
Müjde size kardeşler
Birleşiyor müminler
Yan yana geliyorlar
Korkusuz muvahhidler
Yeni açtık bayrağı
Bağladık başımızı
Nice cephede gördük
Allah’ın yardımını
La ilehe illallah
Muhammed Resulullah
Yankısıyla çınladı
Karşıdaki dağ vallah
Gözün aydın ey dünya
Kahrettik karanlığa
Şehidlerimiz sarılı
Yemyeşil sancaklara (Ş.K. 2/5)
21. Şehadete
Ölsekte vaz geçmeyiz İslam Kur-an yolundan
Ölsekte ayrılmayız Muhammedin ardından
Şehadete aşığız tek isteğimiz İslam
Şehadete şehadete aşığız şehadete
Allah dini uğruna çarpışıpta ölmeye
Dünyanın süperleri süperlerin güçleri
Atomlar nepalmlar korkutmadı bizleri
Aşığız bizler çünkü vallahi şehadete
Şehadete şehadete aşığız şehadete
Allah dini uğruna çarpışıpta ölmeye
Allah yolunda ölüp tekrar dirilip ölmek
Müminlerin arzusu şehadete erişmek
Şehadet şerbetini tekrar ve tekrar içmek
Şehadete şehadete aşığız şehadete
Allah dini uğruna çarpışıpta ölmeye
Kalktı Hizbullahiler şehadete hasretler
Allah’ın bağlıları aziz Muhammediler
Bizi bekler kardeşler kavuşmuş şehadete
Şehadete şehadete aşığız şehadete
Allah dini uğruna çarpışıpta ölmeye (Ş.K. 2/6)
22. Mazlum Susa
Susa mazlumsun Susa, Mazlumsun Susa
Allah için müminler vuruldu Caminde
Yer gök haykırdı duymadın mı Susa
Cami bile konuştu işittin mi Susa
Mazlumsun Susa, Mazlumsun Susa
Allah için müminler vuruldu Caminde
Hüseyin en önde tekbir var dilinde
Tekbir dedi Hüseyin Allah’u ekberle
En son söz oldu bu sözü ey Susa
Dağ taş dile geldi Hüseyin susunca
Mazlumsun Susa, Mazlumsun Susa
Allah için müminler vuruldu Caminde
Konuştular o gece kim şehid düşerse
Allah’ın izniyle şefaat eyliye
Hepiniz şehid düştünüz kardeşler
Allah’ın izniyle şefaat bizlere
Mazlumsun Susa, Mazlumsun Susa
Allah için müminler vuruldu Caminde
Kan kıyam eyledi mazlum Susada
Susanın mescidi boyandı kanlara
İslam uğruna şehid düştü Hüseyin
Hizbullah alacaktır kısası ey Susa
Mazlumsun Susa, Mazlumsun Susa
Allah için mü’minler vuruldu Caminde (Ş.K. 2/7)
23. Doğru Söyle
Müslümana dedin Kontra Allah’ın laneti sana
Delilin var ise getir yoksa otur yalan atma
Doğru söyle doğru söyle kim işbirlikçi kim hayin
Yürek varsa doğru söyle kim hayindir bu beldede
Gazeteler yalan dolan aldanmaz müslüman olan
Kafirler dinlemez günahı, utanmadan atar yalan
Doğru söyle doğru söyle kim işbirlikçi kim hayin
Yürek varsa doğru söyle kim hayindir bu beldede
Yalan atmak çok kolaydır doğruluk zordur hayine
Eğer biraz yürek varsa gel açıkça doğru söyle
Doğru söyle doğru söyle kim işbirlikçi kim hayin
Yürek varsa doğru söyle kim hayindir bu beldede
Kim Ermeniye uşaktır kim kafirle beraberdir
İslam Kur-an düşmanısın müslüman görünme öyle
Doğru söyle doğru söyle kim işbirlikçi kim hayin
Yürek varsa doğru söyle kim hayindir bu beldede
Katlettin bunca mazlumu kurşunladın mescidleri
Müslümanların düşmanı insafa gel doğru söyle
Doğru söyle doğru söyle kim işbirlikçi kim hayin
Yürek varsa doğru söyle kim hayindir bu beldede
Elbet bir gün yüzün çıkar mazlum halk tükürükte boğar
Kahramandır Hizbullahım yaptıkların sana sorar
Doğru söyle doğru söyle kim işbirlikçi kim hayin
Yürek varsa doğru söyle kim hayindir bu beldede
Doğru söylemezsen bile doğru söyletir Hizbullah
Sonun yaklaştı galiba çünkü kıyamda Cundullah
Doğru söyle doğru söyle kim işbirlikçi kim hayin
Yürek varsa doğru söyle kim hayindir bu beldede
(Ş.K. 2/8)
24. Abdulvahap Hoca
Mazı dağındaki bu ne figandır
Bu gün şehid düşen hangi civandır
Kendini Allah’a adamış biri
Azizimiz Abdulvahap Hocadır
İslam güneşinin hasretlisidir
Cefakar vefalı muttaki biri
Kanını akıttı döktü yerlere
Ardından bin Abdulvahap yetişti
Birisi oturmuş karanlıklarda
Suratı görünmez seside kara
Emir verdi birkaç sersem ahmağa
Vurulacaktı Abdulvahap Hoca
Kürdistanın zalim hayin güçleri
Ermeni uşağı şeytanileri
Tetiğe dokundular mermi kan kustu
Abdulvahap Hoca katl eylendi
Ah bu ne tufandı dedi kara ses
Bu da diğerleri gibi değildir bekes
Canını kurtarsın kaçanlar kaçsın
Abdulvahaplar geliyor dedi bir ses
Bir mektup yazdık biz onun kanıyla
Bu mesajdır tüm dünya hunharlarına
Kim sataşsa ölür İslamımıza
Binlerce can kurban Kur-an uğruna (Ş.K. 2/9)
25. Şeriat İsteriz
Ashabi kiram idi örnekleri her zaman
Hizbullah peşindedir ayrılmaz Resulluhtan
Kur-an rehberdir bize Muhammed önderdir bize
Şeriat isteriz biz Hizbullah derler bize
Evliya embiyalar örnektir hep bizlere
Savaştılar her zaman vallahi şeytanilerle
Kur-an rehberdir bize Muhammed önderdir bize
Şeriat isteriz biz Hizbullah derler bize
Evliya embiyalar Hizbullahın baş tacı
Kur-an-ı Kerimdir ancak azadlığın ilacı
Kur-an rehberdir bize Muhammed önderdir bize
Şeriat isteriz biz Hizbullah derler bize
Şeyh Nakşibendi ile Abdulkadir Geylani
Seyid Ahmedi Rufa-i sevmezdi şeytanileri
Kur-an rehberdir bize Muhammed önderdir bize
Şeriat isteriz biz Hizbullah derler bize
Şeyh Said-i Palo-i ve de Bedi-üzzaman
Hizbuşeytana karşı direndiler her zaman
Kur-an rehberdir bize Muhammed önderdir bize
Şeriat isteriz biz Hizbullah derler bize
Kur-an-ı Kerimde vardır bahis geçer Hizbullahtan
Anlatır en sonunda galip geleceğinden
Kur-an rehberdir bize Muhammed önderdir bize
Şeriat isteriz biz Hizbullah derler bize (Ş.K. 2/10)
26. Muhammed Nur
Yüzlerce genç yumruk vardı Muhammed Nurun yanında
And içildi dönüş yoktur Hizbullahın kitabında
Cenk cenk ta şehadet, cenk cenk ta şehadet
Karalar bağlandı yasta müminlerin gözü yaşta
Bir hasret var şehadete Muhammed Nurun ardında
Cenk cenk ta şehadet, cenk cenk ta şehadet
Göğüsten fışkıran kanlar müminlerin iftiharı
Tarih hep böyle yazmıştır şehid ümettin rehberi
Cenk cenk ta şehadet, cenk cenk ta şehadet
Muhammed Nur gibileri tattılar şehadeti
Resulluhahın safında kazandılar cenneti
Cenk cenk ta şehadet, cenk cenk ta şehadet
Bunca kardeş şehid düştü Allah dini uğruna
Göğüs siperdi kurşuna Hizbullahın yanında
Cenk cenk ta şehadet, cenk cenk ta şehadet
Ölümlerle diriliriz öldürmekle bitmeyiz
Korku nedir bilmeyiz biz ölürde geri dönmeyiz
Cenk cenk ta şehadet, cenk cenk ta şehadet
(Ş.K. 2/11)
27. İslam Güneşi
Sarardı yapraklar soldu tüm çiçeklerin
Zülüm altında kavruldu tüm kardeşlerim
Hüseyni kıyamla Zeynebi feryatla doğ İslam güneşi
Bir seher vaktinde bir tekbir sesiyle doğ İslam güneşi
Şehidler kervanı geçti gözümün önünden
Geçerken birşeyler koptu buruk yüreğimden
Hüseyni kıyamla Zeynebi feryatla doğ İslam güneşi
Bir seher vaktinde bir tekbir sesiyle doğ İslam güneşi
28. Az Kaldı Zafere
Rahmet yelleri esti kurak çöllerde
Göz yaşı sevince dönüştü gözlerde
Tek hükümran Allah’tır pak gönüllerde
İslamın gür sedası yükseldi yine
Zafere zafere az kaldı zafere
Alinin kılıcı Hüseyinin elinde
Savaşır meydanlarda az kaldı zafere
Bahardır tomurcuk verdi bütün ağaçlar
Lalelerle doldu tarlalar ve topraklar
Kolları sıvamış korkmadan çalışanlar
Ekilen biçilir bir hasat vaktinde
Zafere zafere az kaldı zafere
Alinin kılıcı Hüseynin elinde
Savaşır meydanlarda az kaldı zafere
Bugünkü meşakket yarın rahatlıktır
Bugünkü esaret yarın azatlıktır
Güneş ülkesinden biz gün ısmarladık
Zülmün sonu İslamdır elbet yine
Zafere zafere az kaldı zafere
Ali’nin kılıcı Hüseyn’in elinde
Savaşır meydanlarda az kaldı zafere
Doğurdu umutlar evliyanın duası
Mevlananın seması ve Yunusun aşkı
Alinin kılıcı Hüseynin elinde
Savaşır meydanlarda zafere az kaldı (Ş.K. 3/1)
29. Tarihe Kaydedildi
Damarlarımızda gezen kanınız
Gönüllere kazıldı adlarınız
İslam için feda olan canınız
Tarihe kayd edildi destanınız
İmanınız red etti boyun eğmeyi
Ey Kürdistanın izzetli evlatları
Ne yakışmış şehadet elbisesi
Kaybetmedik bizler kazandık sizi
Damarlarımızda gezen kanınız
Gönüllere kazıldı adlarınız
İslam için feda olan canınız
Tarihe kayd edildi destanınız
Karşısında dikildiniz zalimlerin
Haddi aşan kafir ve hayinlerin
Paramparça o mübarek bedeniniz
Çıkmayacak aklımızdan o haliniz
Damarlarımızda gezen kanınız
Gönüllere kazıldı adlarınız
İslam için feda olan canınız
Tarihe kayd edildi destanınız (Ş.K. 3/2)
30. Şehid Adil
Bir mazlum daha boyandı kana
Şehidler yurdu mazlum Silvanda
Her yanı nurla kapladı iman
Adildi Allah için aldı intikam
Adilin kanı iftiharımız
Sonuna kadar cenk cenk şiarımız
Aşk ile coştu kafire karşı
Vurdu kafirin en alasını
Kendinden geçti şerbet içerken
Cezbeye geldi can şehid düşerken
Adilin kanı iftiharımız
Sonuna kadar cenk cenk şiarımız
Şehadet ve zafer aynıdır bize
Bunlar yazılıdır bak tarihlere
Bu adı bize vermiş yaradan
Kur-an’da Hizbullah diyiyor bize
Adilin kanı iftiharımız
Sonuna kadar cenk cenk şiarımız (Ş.K. 3/3)
31. Molla Zeki
Uzat elin tut elimi
Ne olur biraz ver teselli
Şehid düştün düşeli
Gülmez yüzler Molla Zeki
Evet şehadet müjdedir
Vallah şehadet güzeldir
Ayrılığın acı geldi
Bizlere şeyh Molla Zeki
Ey seydamız ey canımız
Nurlu yüzün bir ay gibi
Aydınlatır gönülleri
Her bir sözün Molla Zeki
İlminle amildin seyda
Gören gördü senden fayda
Daha taze gül baharda
Koparıldı Molla Zeki
Kerametin ilmin idi
Verdiğin pak canın idi
Cizre Botanın bülbülü
Sen ey şehid Molla Zeki
Ey seydamız ey canımız
Nurlu yüzün bir ay gibi
Aydınlatır gönülleri
Her bir sözün Molla Zeki
Bugün artık yarın bize
Kavuşmak yakındır size
Her bir can yola koyulmuş
Şehadete Molla Zeki
Buluşmak yakındır senle
Yanındaki şehidlerle
Özlem büyüktür sizlere
Şehadetle ey şeyh Zeki
Ey seydamız ey canımız
Nurlu yüzün bir ay gibi
Aydınlatır gönülleri
Her bir sözün Molla Zeki (Ş.K. 3/4)
32. Zaferin Müjdeleri
Bir ince boyun vardı her sehpada
Çok celatlar itti her sehpaya
Bir hakaret okunur dudaklarda
Kan içmeye hasretli bu hunharlara
Ey şehid Halil ey şehid Nazım
Müjdesi oldunuz tüm mazlumların
Yüzlerini çevirmezler ki Kıbleye
Öldürecekler ama işkence ile
Sözde galip gelecekler onlar bu halle
Dünya güldü bu akılsız hunharlara (zalimlere)
Ey şehid Cihan ve ey Muhammed
Sizlerin kanıyla dirildi ümmet
Yüzleri kan ile sıvazlanmış
Cellatlar idam için hazırlanmış
Halk idamı seyre durmuş iken
Onlar tükürdü kendi cellatlarına
Ey şehid Fuad ve ey Hanifi
Hizbullahiler unutmaz sizi
Tükürdükleri yüzler hepsi karardı
Kanlarıyla tüm şafaklar aydınlandı
Umut yumakları kafiri boğdu
Kanları galip geldi tüm silahlara
Ey şehid Ahmet, ey Selahattin
Müjdesi oldunuz gelen zaferin (Ş.K. 3/5)
33. Mazlumların Gür Sesi
Kan ağlıyorken bu cihan
Mazlumlar ederken figan
İşkence ile dolu her an
Gel dertlere derman olan
Gel ey devrimin müjdesi
Gel mazlumların gür sesi
Sensin kıyamın nefesi
Sen müminlerin kalesi
Bülbül gibi hasret güle
Yarap bu ne biçim çile
Sızlar dağlar taşlar bile
Gel artık bir devrim ile
Gel ey devrimin müjdesi
Gel mazlumların gür sesi
Sensin kıyamın nefesi
Sen müminlerin kalesi
Gözlerden kanlı yaş akar
Bu aşk yürekleri yakar
Gelsin lale dolu bahar
Gel kaçsın kara bulutlar
Gel ey devrimin müjdesi
Gel mazlumların gür sesi
Sensin kıyamın nefesi
Sen müminlerin kalesi
Zulme karşı baş kaldırmak
Sonsuz gündüze kavuşmak
Küfrün düzenini yıkmak
Hizbullahla olur ancak
Gel ey devrimin müjdesi
Gel mazlumların gür sesi
Sensin kıyamın nefesi
Sen müminlerin kalesi
Gel beklenilen Hizbullah
Erisin buzdan bu dağ
Şafak atsın gelsin sabah
Gel beklenilen Hizbullah
Gel ey devrimin müjdesi
Gel mazlumların gür sesi
Sensin kıyamın nefesi
Sen müminlerin kalesi (Ş.K. 3/6)
Şehid ve şahadetle iligili ayetler
1. Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın.
Bilakis onlar diridirler: Allah’ın, lütuf ve kereminden
kendilerine verdikleri ile sevinçli bir halde Rableri
yanında rızıklara mazhar olmaktadırlar. Arkalarından
gelecek ve henüz kendilerine katılmamış olan
Şehid kardeşlerine de hiçbir keder ve korku bulunmadığı
müjdesinin sevicini duymaktadırlar. (Al-i İmran 169-170)
2. Allah müminlerden, mallarını ve canlarını kendilerine
(verilecek) cennet karşılığında satın almıştır. Çünkü
onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler, ölürler. (Bu)
Tevrat’ta, İncil’de ve Kur-an’da Allah üzerine hak bir vaaddir.
Allah’tan daha çok sözünü yerine getiren kim vardır!
O halde O’nunla yapmış olduğunuz bu alış verişinizden dolayı sevinin.
İşte bu, (gerçekten) büyük kazançtır. (Tevbe 111)
3. Müminler içinde Allah’a verdikleri sözde duran nice erler var.
İşte onlardan kimi, sözünü yerine getirip o yolda canını vermiştir;
Kimi de (Şehidliği) beklemektedir. Onlar hiçbir şekilde (sözlerini)
değiştirmemişlerdir. (Ahzap 23)
34. Ümit
Bir elinde keleş bir elde Kur-an
Onun tek gayesi dünyada Furkan
Eyleyip göğsünü İslama kalkan
Küfrün karşısında duran Hizbullah
Onun ipi Kur-an yolu sünnettir
Bu davadan kaçan bilir namerttir
Şehid olmak ona büyük nimettir
Öldükçe dirilir dirilir Hizbullah
O ki İbrahimdir putları kıran
Firavuna karşı Musaca duran
Mustazaf ahını zalimden soran
Mazlum göz yaşını silen Hizbullah
Medrese-i Yusuf saraydır ona
Hak için cefada minnet mi cana
Çabası her zaman rızadan yana
Rıza-i hak için ölen Hizbullah
O davaya sadık Ebu Bekirdir
O adaletiyle sanki Ömerdir
Öylesine dürüst o ki Osmandır
İlimin kapısı Ali Hizbullah
O bedrin yılmaz kahramanıdır
O gelecek neslin şahdamarıdır
Onunla bu ümmet şahlanmalıdır
Ümitler bağlanmış ümit Hizbullah (Ş.K. 3/7)
35. Şeriat
Bu kadar şehid uğruna
Can verdiler hak yoluna
Mazlumlar gözler yolunu
Gelmen için çıktık yola Şeriat, Şeriat
Daha yeni şafak attı
Yol gösterenler göründü
Mal mülk ve can terk edildi
Gelmen için çıktık yola Şeriat, Şeriat
Bekledik biz çok bekledik
Beklemekle gelmez dedik
Kalktık sana doğru geldik
Gelmen için çıktık yola Şeriat, Şeriat
Adaletsin, Hürriyetsin
Hayat veren bir nefessin
İstemeyenler beklesin
Biz istedik çıktık yola Şeriat, Şeriat (Ş.K. 3/8)
36. Zindan Gülistandır
Zindan gülistandır bize orda gül derilir ümmete
Bir adım var şehadete dört duvar set değil bize
Her bir duvar Yusuf olmuş dayan sabret diyor
Her bir gün bir asır olmuş ayrılık acı geliyor
Tel örgüler pırangalar bizlere korku vermiyor
İslam uğruna meşakat bizlere huzur veriyor
Zindan gülistandır bize orda gül derilir ümmete
Bir adım var şehadete dört duvar set değil bize
Allah sevdiğine verir bu zor olan imtihanı
Ateşi güle çeviren cennet eyler loş zindanı
Layık olanlar zindana kapanmışlar bak secdeye
Çünkü Yusuf bu zindanı çevirmişti medreseye
Zindan gülistandır bize orda gül derilir ümmete
Bir adım var şehadete dört duvar set değil bize
Sabrımızı zorlasanız yine karşınızda sabır
Allah için ölüm zindan bizler için değil kahır
Zindan gülistandır bize orda gül derilir ümmete
Bir adım var şehadete dört duvar set değil bize
(Ş.K. 3/9)
37. Hüseyinin Mektebi
Umut doğdu güneş gibi
Bu gün gündüz bitmez gibi
Söndür mumu güneş doğdu
Doğdu artık batmaz gibi
Bir lokma hürriyet için
Paramparça bir çok ceset
Hürriyeti tatmak için
Korkular buldu cesaret
Biz aşığız şehadete
Kerbelada Hüseyine
Hüseyinin mektebinden
Geçenler çok rüzgar gibi
Kula kulluk sona erdi
Gönüller Allah’ı sevdi
Hazır binlerce fedai
Bu yoldan vazgeçmez gibi
Şeref ve izzetir bize
İslamdır ruh veren bize
Hazırız top yekün ölüme
Biz Ashabı Uhdut gibi
Biz aşığız şehadete
Kerbelada Hüseyine
Hüseyinin mektebinden
Geçenler çok rüzgar gibi
Umutlar kıvılcım çaksın
Barutlaşmış mazlum halka
Büyük bir kıyam başlasın
Kıyametler kopar gibi
Devrilsin zalim tağutlar
Ateş sahipleri gibi
Umut var kalkacak bunlar
Firavun Nemrutlar gibi
Biz aşığız şehadete
Kerbelada Hüseyine
Hüseyinin mektebinden
Geçenler çok rüzgar gibi (Ş.K. 3/10)
38. Çağrı Yapan Mesaj
Kan şehadete çağrı yapan mesajdır bize
Kan tarihlerden bir coşkudur yüreğimize
İslam için kıyam ettik bizler Kürdistanda
Boyandı en azizlerimiz boyandı kana
Kan bir nur gibi fışkırdı aydınlattı bizi
Kan Kürdistanda Allah için boğdu hayini
Kan şehadete çağrı yapan mesajdır bize
Kan tarihlerden bir coşkudur yüreğimize
Kan Hizbullahi medresenin icazesidir
Kan Allah için ölümlerin bir müjdesidir
Kan dirilen bu ümmetin bir meşalesidir
Kan hürriyete giden yolun göstergesidir
Kan şehadete çağrı yapan mesajdır bize
Kan tarihlerden bir coşkudur yüreğimize
İslam için kıyam ettik bizler Kürdistanda
Boyandı bak azizlerimiz boyandı kana
Kan Hüseyinden bir mirastır mektebimize
Kan bir feryattır bir kıyamdır zulmün üstüne
Kan şehadete çağrı yapan mesajdır bize
Kan tarihlerden bir coşkudur yüreğimize (Ş.K. 3/11)
39. İşte Delillerimiz
Sanki yemin içmiş zalim
Kalmayacak bir tek mümin
Dar ağaçları kurulmuş
Cellatların hepsi hain
Çok kan aktı Kürdistanda
Mazlumlar boyandı kana
Katl edildi bir çok alim
İşte delil Molla Hida
Hizbullahi, Hizbullahi
Ey gönlü sabır deryası
Zafer yakın müjde gelmiş
Delil şehidlerin kanı
Delil şehidler kervanı
Güldürmeyip ağlattılar
Bizleri zalim hunharlar
Bitmez Halepçe, Hamalar
İşte delil mazlum Susa
Yol kestiler Kürdistanda
Kast ettiler mazlumlara
Muhsin boyandı kanlara
İşte delil Karajdağda
Hizbullahi, Hizbullahi
Ey gönlü sabır deryası
Zafer yakın müjde gelmiş
Delil şehidler kervanı
Yanlız görünce işkence
Layık görüldü bizlere
Kezzap döküldü gözlere
İşte delil Orhan Hoca
Hizbullahi, Hizbullahi
Ey gönlü sabır deryası
Zafer yakın müjde gelmiş
Delil şehidlerin kanı
Delil şehidler kervanı (Ş.K. 3/12)
40. Nurlu Kervana
Bir mübarek destan yazılır şimdi
Bir mübarek kervan çıkmış bu yola
Başı var sonu yok belli değil ki
Katılanlar çoktur nurlu kervana
Yarab bizleride kat bu kervana
Kurban kabul et bu canı yoluna
Bir canımız vardır oda fedadır
Senin dinin olan İslam uğruna
Mücadele varsa bizlerde varız
Allah’ın yolunda biz kurbanlarız
Bir can ne ki keşke yüzbinlerce can
Olaydı vereydik hiç usanmadan
Yarap bizleride kat bu kervana
Kurban kabul et bu canı yoluna
Bir canımız vardır oda fedadır
Senin dinin olan İslam uğruna
Terk eyledik bedeni uzağız ondan
Candan oluruz olmayız canandan
Can da odur bize cananda odur
Yeter ki hakim olsun ahkam-ı Kur-an
Yarab bizleride kat bu kervana
Kurban kabul et bu canı yoluna
Bir canımız vardır oda fedadır
Senin dinin olan İslam uğruna (Ş.K. 3/13)
41. Ah Anne
Bir kavganın içinde yüreğindeyim
Alev alev hasretime kına yakarsın
Bense şehadete vurgunum anne
Ah anne kızıl kana boyanırsam
Secde secde toprağa uzanırsam
Soğuk toprağı kanla tutuştursam
Geride kalmaz o gün gözlerim anne
Ana beni bu kavgaya adamalısın
Uhutta Sümeyra gibi haykırmalısın
Nerede Kur-an diye ağlamalısın
Bak ihanet karanlık heryeri sardı
Özgürlüğün özlemi içimde sancı
Sahte özgürlükler düşler yalancı
Neden çocuklar ölürler anne
Ah anne kızıl kana boyanırsam
Secde secde toprağa uzanırsam
Soğuk toprağı kanla tutuştursam
Geride kalmaz o gün gözlerim anne
Kan susamış çöllerde Hüseyin olmak
Put dolu meydanlarda İbrahim olmak
İşte bu yolun adı İslamdır anne
Ah anne kızıl kana boyanırsam
Secde secde toprağa uzanırsam
Soğuk toprağı kanla tutuştursam
Geride kalmaz o gün gözlerim anne (Ş.K. 4/1)
42. Şehadet Öğretmeni
Ey ölmeyi bilmenin
Ölümde dirilmenin
Şehadet öğretmeni
Ey şehid Molla Zeki
Azmimizi biledin
Ölüme gülü verdin
Direniş öğretmeni
Ey şehid Molla Zeki
Takvanın zirvesini
Kıyamın öfkesini
Kan ile yazı verdin
Ey şehid Molla Zeki
Zillet kurbanlarına
Korkunun kullarına
Cesaret öğretmeni
Ey şehid Molla Zeki
Can ile Kürdistana
Kan ile gülistana
Müjde verdin cihana
Ey şehid Molla Zeki
Alim taslaklarını
Entel tutsaklarını
Meydanlara çağırdın
Ey şehid Molla Zeki
Ulusal marksistleri
Sahte özgürlükleri
Tekbirle yıkıverdin
Ey şehid Molla Zeki
Şehid cengaverlere
Hizbullahi erlere
Bu yolda rehber oldun
Ey şehid Molla Zeki (Ş.K. 4/2)
43. Şehadette Gideceğiz
Uyanın ey müslümanlar taguta karşı cihad edin
Ey mahrumlar mustazaflar islam yolunda kıyam edin
Ey Hizbullahi neferler Cundullahi cengaverler
Bir adım kaldı zafere direnişte sebat edin
Kırılmadan eğilmeden şehadete gideceğiz
Kan ile zulmün tahtını paramparça edeceğiz
Yürüyeceğiz elele ölümlerden zaferlere
Kan seline döneceğiz nehirlerden denizlere
Hizbullahi önderlere Alimlere şehidlere
Kavuşacağız Mekke ve Medine’den Bedir’lere
Kırılmadan eğilmeden şehadete gideceğiz
Kan ile zulmün tahtını paramparça edeceğiz
Emperyalizmin zulmünü ve işbirlikçi kölesini
Kovacağız Kürdistandan kıracağız ellerini
Ümmetin yetimlerini Şeyh Said’in hedefini
Şehadetle kuracağız aziz İslam düzenini
Kırılmadan eğilmeden şehadete gideceğiz
Kan ile zulmün tahtını paramparça edeceğiz
Şehidlerin hanımları, anaları, bacıları
Allah yolunda verdiniz Ata’ları Hacı’ları
Hizbullahın direnişçi mücahide bacıları
Bitecek kutlu doğumun acıları sancıları
Kırılmadan eğilmeden şehadete gideceğiz
Kan ile zulmün tahtını paramparça edeceğiz (Ş.K. 4/3)
44. Birer Birer
Sen kaç mevsim yaşadın baharı kışı
Nice Şeyh Said bilir dar ağaçları
Şu eskimiş urganla çürüyen sehpa
Utandılar yıllarca beni asmaktan
Birer birer içimde yaprak yaprak toprağa
Adım adım ölüme mevsim mevsim düştüler
Kan tükürdüğün kızıl Rus çizmeleri
İşte ulusal kimlik katil elleri
Kızıl yıldızlı bayrak ihanetleri
Sayfa sayfa tarihe gömülen benim
Birer birer içimde yaprak yaprak toprağa
Adım adım ölüme mevsim mevsim düştüler
İhanet türküsüdür geriye kalan
Avuç avuç serpilen yaban otları
Orak çekiçli putlar dağlarımızda
İhanet mermileri şakağımızda
Türkçü şaman heykeller sokağımızda
Demokratik urganlar kursağımızda
Birer birer içimde yaprak yaprak toprağa
Adım adım ölüme mevsim mevsim düştüler
Köyümün meydanları kan kokan evler
Yıllar yılı baharı hep seni bekler
Batman, Silvan Kürdistan Susa’da güller
Her biri bir Şeyh Said direnişteler
Birer birer içimde yaprak yaprak toprağa
Adım adım ölüme mevsim mevsim düştüler (Ş.K. 4/4)
45. La İlahe İllallah
İnkılap güneşiyle uyandık uykulardan
Güneşin ışığıyla sıyrıldık karanlıktan
Karanlıkları deldik çıktık kutlu sabaha
Kanımızla şükrettik şanı yüce Allah’a
Kanımızla yazdık biz La ilahe illallah
Direniş destanının ocağıdır Hizbullah
Hizbullah cephesinde girdik büyük cihada
Şehadete and içtik Atanın arkasında
Şehadet mektebinde gittik zafere doğru
Akıttık kanımızı gittik Allah’a doğru
Kanımızla yazdık biz La ilahe illallah
Direniş destanının ocağıdır Hizbullah
Bütün musibetlere sabrettik şereflice
Kırdık bütün putları kahraman İbrahimce
Mustazaf insanların dostu hamisi olduk
Hüseynin arkasında gittik zaferi bulduk
Kanımızla yazdık biz La ilahe illallah
Direniş destanının ocağıdır Hizbullah (Ş.K. 4/5)
46. Gevşemeyiz
Mazlum ümmetin uyanmışları
İman nuruyla donanmışları
Cezayirin ve Mısırın müslümanları
Zindana karşı sabrı kuşanmışları
Allahu ekber üzülmeyiz
Kur-an’ı elden düşürmeyiz
Direniş zafer bizimdir gevşemeyiz
Bu yol direniş yoludur eğilmeyiz
Siz birer birer yüreğimizde
Acılarınız benliğimizde
Hasret umut dua ile kalplerimizde
Allah’u ekber selamı dillerimizde
Allah’u ekber üzülmeyiz
Kur-an’ı elden düşürmeyiz
Direniş zafer bizimdir gevşemeyiz
Bu yol direniş yoludur eğilmeyiz
Çöl kamplarında şehid kanları
Mısırda zulüm ve zindanları
Allah yolunda ölüme giden canları
Ey Cezayirde kıyamın kahramanları
Allah yolunda ölüme giden canları
Ey Kürdistanda kıyamın kahramanları
Allah’u ekber üzülmeyiz
Kur-an’ı elden düşürmeyiz
Direniş zafer bizimdir gevşemeyiz
Bu yol direniş yoludur eğilmeyiz
Mısır, Filistin, Tacikistanda
Tek ümmet olup bir tek vatanda
Buluşmak için ümmetle yüce Kur-an’da
Ayağa kalktık direndik Kürdistanda
Allah’u ekber üzülmeyiz
Kur-an’ı elden düşürmeyiz
Direniş zafer bizimdir gevşemeyiz
Bu yol direniş yoludur eğilmeyiz
Kararan gece şafak müjdesi
Çökmeye durdu zulmün kalesi
Demokratik düzenlerin düştü maskesi
Demokrasi zalimlerin, zulmün perdesi
Allah’u ekber üzülmeyiz
Kur-an’ı elden düşürmeyiz
Direniş zafer bizimdir gevşemeyiz
Bu yol direniş yoludur eğilmeyiz (Ş.K. 4/6)
47. Durduramazsınız
Ey tağutun düzeni, Kürdistan hayinleri
Müslüman milletimi, döndüremezsin
İslam ile yoğrulan, Kur-an ile doğrulan
Şeyh Said askerini, kandıramazsın
Biz Allah’ın askeri, şehadet neferleri
Hizbullahi çizgiden, çeviremezsin
Yetmiş yılın zalimi, tarih bilir halimi
Soy kırım günlerini, gizleyemezsin
Maskeler düşürüldü, İbrahimler büyüdü
Zulmün kan denizinde, boğulacaksın
Biz Allahın askeri, Kur-an’ın bülbülleri
Gülistanın gülleri, koparamazsın
Molla Hida, Hacıyı, Molla Zeki Atayı
Hizbullahi davayı, durduramazsın
Yirmibeş kıyamını, Susa katliamını
Kel Ali celladını, unutamazsın
Biz Allahın askeri, gülistanın gülleri
Kur-an’ın bülbülleri, susturamazsın
Biz Allah’ın askeri, şehadet neferleri
Hizbullahi çizgiden, çeviremezsin (Ş.K. 4/7)
48. Susa
Susa coştu yer ağladı aktı kan
Yerde, gökte, taşta, kumda bir feryat
Kafirler mi, hainler mi, kim insan
Mazlum suskun göz yaşından bir feryat
Susa izzet, Susa şeref kahraman
Hüseyin şehid Hüseyin zafer müslüman
Mücahidler hep ağlarmış ah aman
Rabbin kutlu erlerinde bir feryat
İzzet iman, zillet nifak biline
Tağutlarda gider iman seline
Susaya bak al silahı eline
Zulüm dolu saraylarda bir feryat
Ey kıyamın şen ateşi artık yan
Gözlerimiz yolda kaldı bir uyan
İntikamın borcumuzdur kana kan
Küfrün zelil sesidir bu bir feryat (Ş.K. 4/8)
49. Şehid Abbas Musavi
Ey Hizbullahi Abbas Musavi
Hüseyni şehid Abbas Musavi
Uçtu can kuşun gökte masmavi
Kıyam önderi Abbas Musavi
Ey şehid, Allah’u ekber
O kutlu kanın yere değince
Dağlar ve taşlar selam verince
Parlak bir yıldız sönüverince
Yer gök ağladı Abbas Musavi
Ey şehid, Allah’u ekber
Ey Hizbullahi iffetli ana
Minik şehide kutlu insana
Kıyam yoldaşı selamlar sana
Cennet yolcusu Abbas Musavi
Ey şehid, Allahu ekber
Kasem olsun ki durmayacağız
Yolundan geri kalmayacağız
Tüm tağutlarla savaşacağız
Sözümüz sözdür Abbas Musavi
Ey şehid, Allahu ekber (Ş.K. 4/9)
50. Neredesin Müslüman
Çocuklar uyuyun, çocuklar uyuyun
Bugün gök kararmış, bulut göğü sarmış
Dedem anlatırdı tekin gün değilmiş
Birazdan ölüm birazdan ölüm gelecek
Birazdan ölüm gelecek Halepçe
Dersim viran olmuş, Piran kan boğulmuş
Ateşler içinde, Zilan zulüm dolmuş
Vaşinton yazarmış tağutlar yaşarmış
Kur-anda söylerdi zalimler böyleymiş
Bu kadar ölüm, bu kadar zulüm
Bu kadar zulüm altında
Bu kadar ölüm çağında
Neredesin müslüman
Korkak şerefsizce, kalleşçe, sinsice
Sardı yarasalar karanlık çökünce
Ve işte Susada cami avlusunda
Onbeş güzel müslüman küfrün namlusunda
Birazdan şeref birazdan izzet
Şehadet şeref gelecek zafer müjdesi verecek
Ey Susa, kanlı Susa, şan Susa, şeref Susa (Ş.K.4/10)
51. Kur-an Güneşi
Müjdeler olsun mazlumlar size
Söner tağutların saray ateşi
Bir ümit doğdu kalplerimize
Dünyaya doğdu Kur-an güneşi
Dünyaya doğdu İslam güneşi
Artık gidecek bu karanlıklar
Doğacak bize yeni şafaklar
Küfür ve zulüm yok olacaklar
Dünyaya doğdu Kur-an güneşi
Dünyaya doğdu İslam güneşi
Hizbullahiler kalktı müslüman
Dünya küfrüne okuyor meydan
Sanki her biri yürüyen Kur-an
Dünyaya doğdu Kur-an güneşi
Dünyaya doğdu İslam güneşi
Bu bir ikramıdır Allah’ın bize
Gördü acıdı bu halimize
Rahmet elini uzattı bize
Dünyaya doğdu Kur-an güneşi
Dünyaya doğdu İslam güneşi
Madem bu lutfa mazhar olunduk
Bizde olalım bir el tek yumruk
Son bulsun artık kullara kulluk
Dünyaya doğdu Kur-an güneşi
Dünyaya doğdu İslam güneşi
52. Şehid Recep
Baği bir topluluk yola koyuldu
Küfürle anlaşıp meydan okudu
Bir yiğit Ammar gibi karşı durunca
Bel’amları kaçtı duramaz oldu
Ey bülbülümüz, nazik gülümüz
Ey şehid Recep, ey azizimiz
Gülleri zakumdan zehirdi sanki
Fitne ekiyordu tüm çiftçileri
Bir yiğidin kanı kalkıp coşunca
Açığa çıktı şeytani yüzleri
Ey bülbülümüz, nazik gülümüz
Ey şehid Recep, ey azizimiz
Heybelerindeki azık sade nifaktı
Nifak otlanmıştı tüm koyunları
Bir yiğit kanıyla durun deyince
Kayboldu çoban sürü dağıldı
Ey bülbülümüz, nazik gülümüz
Ey şehid Recep, ey azizimiz
Cübbe altındaki necis elleri
Kafirin elini sıkmış anlaşmış
Bir yiğidin kanı tüm perdeleri
Yırtınca kaçtılar tazılar gibi
Ey bülbülümüz nazik gülümüz
Ey şehid Recep ey azizimiz (Ş.K. 5/1)
53. Şehid ve Halil Ramazan
Gözlerimin önünden gitmez oldu hayalin
Şehadetle tamamlandı o münevver kemalin
Kan ile süslenince güzelleşti cemalin
Nur gibisin ey şehid yok hiç senin zevalin
Hizbullahi davanın nadide neferleri
Şehid Halil, Ramazan tattılar şehadeti
Geldi Ceylanpınara şehadet müjdeleri
Halil ile Ramazan muratlarına ermişti
Kalemler tükeniyor anlatırken vasfını
Ne haddi mürekkebin yansıtmaya rengini
Din uğruna azizim vermişken hayatını
Kararlıyız ey şehid sürdürmeye davanı
Hizbullahi davanın nadide neferleri
Şehid Halil Ramazan tattılar şehadeti
Geldi ceylan pınara şehadet müjdeleri
Halil ile Ramazan muradlarına ermişti
Ölümsüzsün şehadetle sağladın sen bekanı
Azade kıldın sen pak kanınla bu mekanı
Kanıtladın herkese adaleti rahmanı
Kanla yazdın ey şehid zaman kalkma zamanı
Hizbullahi davanın nadide neferleri
Şehid Halil Ramazan tattılar şehadeti
Geldi ceylan pınara şehadet müjdeleri
Halil ile Ramazan muradlarına ermişti (Ş.K.5/2)
54. Şehid Aziz
Göz yaşlarımızda akan
Ciğerde durmaz kanayan
Senin acındı ağlatan
Nazik civan şehid Aziz
Anan baban olsun selam
Sabırlar versin yaradan
Senin acına tek derman
Bize sabır şehid Aziz
Şehid Aziz Şehid Aziz
Ciğer yandı sessiz sessiz
Sen cesaretinle eşsiz
Kahramandın şehid Aziz
Ard arda patladı bomba
Aziz boyandı kanlara
Çehresi döndü Allah’a
Tekbirlerle şehid Aziz
İslam Kur-an çeşmesinden
Beslendin sen doyasıya
Hizbullahın kollarında
Büyüdün sen şehid Aziz
Şehid Aziz Şehid Aziz
Ciğer yandı sessiz sessiz
Sen cesaretinle eşsiz
Kahramandın şehid Aziz (Ş.K. 5/3)
55. Şehid Abdusselam
İşkenceler altında hakkı zikir eyledin
Tağutun sarayında ancak İllallah dedin
Kanın soğuk betona aktı tekbir getirdin
Kanın oldu meş’ale zindanlarda dirildin
Selam ey Abdusselam yüzbinlerce kez selam
Hizbullahın çiçeği ey şehid Abdusselam
Yankılandı zindanda senin zafer marşların
Tahammülü kalmadı işkenceci zalimin
Tüm sorgulara cevap ancak İllallah dedin
Katl ettiler çabucak ki kesileydi sesin
Selam ey Abdusselam yüzbinlerce kez selam
Hizbullahın çiçeği ey şehid Abdusselam
Kırılmıştı ağızda inci gibi dişlerin
Yakılmıştı ateşte gülden nazik bedenin
Nasıl kıydılar sana Hizbullahın çiçeği
Bin cevr-u cefa ile parçaladılar seni
Selam ey Abdusselam yüzbinlerce kez selam
Hizbullahın çiçeği ey şehid Abdusselam
Müjde verin kafirin eli kanlı timine
Hizbullah yeminlidir gelen hesap gününde
Bir tek ferdiniz kalmaz işkenceci zalimler
Hizbullahı bilirler her dediğini yapar
Selam ey Abdusselam yüzbinlerce kez selam
Hizbullahın çiçeği ey şehid Abdusselam (Ş.K.5/4)
56. Furkan Günü
Bu gece yıldızların her kümesi bir hüzün
Giyindi baştan başa çiçekler senin yasın
Sokaklar mermi dolu oynaşmıyor çocuklar
Virane olmuş köyler kara bulut ufuklar
Yas tutun matem tutun uçsuz bucaksız çöller
Feryatla kan ağlayın bülbülsüz kalan güller
Analar ağıt yaksın Hizbullahi ağıtlar
Duygu döksün şairler boş durmasın kağıtlar
Karanlıklara karşı kıyam eder Susalar
Orda yiğit Hüseyin’in kanı zulmü parçalar
Şereftir şehid vermek Hizbullah kitabında
Hizbullahsız bir dünya erir küfür azabında
Bekleyin ey aşıklar çok yakındır şehadet
Şehidlerin kanıyla İslam bulur hakimiyet
İmanlı kanımızla yollarını sularız
Furkan günleri için küfrü kökten yolarız (Ş.K.5/5)
57. Şehid Ahmet
Münafıklar kafirlerle birleşince müminlere
Silahlarla saldırdılar Kur-an okuyan dillere
Bakın işte şehid Ahmet kana boyanmış yerlerde
Can verirken yaradana bağırır ya Hüseyin diye
Sen özüydün canımızın timsali ahde vefanın
Aşığıydın şühedanın sen ey şehid şehid Ahmet
Allah için din uğrunda akan kanlar yetmez deyip
Gönüllerde olup yara sen İslama oldun feda
Şehadetin pek yücedir bekliyordun hep nicedir
Sana layık ismin ile çoktan verdiğin müjdedir
Sen özüydün canımızın timsali ahde vefanın
Aşığıydın şuhedanın sen ey şehid şehid Ahmet
Kat kat artan acılarda feryat ya Hüseyin ya Hüseyin
Ölüm gibi sancılarda feryat ya Hüseyin ya Hüseyin
Geceler secde kıyamda uzun uzun namazlarda
Şehadeti isterdin hep çekinmeden meydanlarda
Sen özüydün canımızın timsali ahde vefanın
Aşığıydın şuhedanın sen ey şehid şehid Ahmet
Kalk ey şehid bak binlerce Hizbullahi düğününde
Zor ve zahmet doldu dünya dostlarım şehid düşünce
Musab gibi tatlı dilin ne şirindi siman senin
Şehadetle nikahlandın düğününe geldik senin
Sen özüydün canımızın timsali ahde vefanın
Aşığıydın şuhedanın sen ey şehid şehid Ahmet (Ş.K.5/6)
58. Şehid Haci Nuri
Ölüm kucak açtı sen koşuverdin
Kanlara boyanmış bir gül gibiydin
Elindeki Kur-an’a tebessüm ettin
Hizbullahiler tuttular matemin
Şehid Haci Nuri Kur-an şehidi
Şehid Haci Nuri İslam şehidi
Allah’ın uğrunda fedayım dedi
Kendini İslama kurban eyledi
Yaşlıydın damarında gezen kan gençti
Şehadet aşkın geçti yüzlerce genci
Diyarbekirde kervanın başı
Yanan bir meşaledir şehadeti
Şehid Haci Nuri Kur-an şehidi
Şehid Haci Nuri İslam şehidi
Allahın uğrunda fedayım dedi
Kendini islama kurban eyledi
Kanını akıtıp Kur-an’ın üstüne
Gerçek okumayı bize öğrettin
Tükürdün kanınla küfrün yüzüne
Kafirin fermanıdır şehadetin
Şehid Haci Nuri Kur-an şehidi
Şehid Haci Nuri İslam şehidi
Allah’ın uğrunda fedayım dedi
Kendini İslama kurban eyledi
Küfür bilsin bunu biz Hizbullahız
Bize yapılanı hiç unutmayız
Gönlün rahat olsun ey Haci Nuri
Elbet yerine gelir vasiyetin
Şehid Haci Nuri Kur-an şehidi
Şehid Haci Nuri İslam şehidi
Allah’ın uğrunda fedayım dedi
Kendini islama kurban eyledi (Ş.K.5/7)
59. Mazlum Halkın Sahibiyiz
Biz düğüne gider gibi ölümlere hep koşarız
Tağutlaşmış zalimlerden mazlum hakkını sorarız
Azgınlaşıp haddi aşan zalim putları yıkarız
Biz bu yolun yolcusuyuz hakka seferber olanız
İslamın fedaisiyiz mazlum halkın sahibiyiz
Feyzullah ve Nasır gibi şehadetin talibiyiz
Esaretin zincirini kırarız biz cesaretle
Zalimlerle savaşmada galip çıkarız izzetle
Küfrün belini kırarız vahdet sahibi ümmetle
Fesat yüklü asilerle vardır bizim hesabımız
İslamın fedaisiyiz mazlum halkın sahibiyiz
Murat, Abdurrahim gibi şehadetin talibiyiz
Göğsümüzü kalkan gibi Kur-an’a siper ederek
Ebu Dücaneler gibi küffarı yere yıkarız
Allah’ın inayetiyle zafere doğru giderek
Kıyam edip tağutların saraylarını yıkarız
İslamın fedaisiyiz mazlum halkın sahibiyiz
Molla Halil, Ata gibi şehadetin talibiyiz
Şehidlerin bahçesinde hayat veren güller açtık
Kokusunu tüm cihana ulaştırıp bizler yaydık
Kaynatılmış kurşun gibi çelikleşmiş yumruk sıktık
Cenk, cihad, şehadet yolunda bizler Hizbullahiyiz
Bu yolda Hizbullahiyiz
İslamın fedaisiyiz mazlum halkın sahibiyiz
Muhammed Nur, Orhan gibi şehadetin talibiyiz
(Ş.K.5/8)
60. Şehid Molla Şükrü ve Muhyeddin
Bahar geldi Suruç’a açtı kandan gülleri
Gecenin karanlığına ışık tuttu kanları
Yola çıktı Suruç’tan Şehidlerin kervanı
Molla Şükrü, Muhyeddin davanın kurbanları
İki yaprak döküldü iki damla kan düştü
Kurumuş yapraklara bahar geldi can düştü
Gecenin karanlığını yırttı kurşun sesleri
Molla Şükrü, Muhyiddin bir yana cihan düştü
Suruç topraklarında kan düşünce gül açtı
Dökülen her damla kan karanlığa nur saçtı
Yola çıktı Suruçtan şehidlerin kervanı
Molla Şükrü, Muhyiddin şehadete ulaştı
Bu yol yiğitler yolu geri kalsın ahmaklar
Sanmasınlar ki saklar onları karanlıklar
Öyle bir gün doğdu ki Suruç ufuklarında
Molla Şükrü, Muhyiddin meydan okur korkaklara
Bu kanlı katilleri kanlarımız boğacak
Hizbullahi dünyadan zalimleri kovacak
Mazlum uyandı Suruçda eman yoktur zalime
Molla Şükrü, Muhyiddin kanınız alınacak (Ş.K.5/9)
61. Ey Şehadet
Herkese uğradın sen bana küsülümüsün
Bir çoğuna göz kırptın bana yeminlimisin
Ben senin aşkın ile kavrulurken burada
Ey şehadet sen bana neden nazlar edersin
Bilsem ki ne zamana denk gelecek o gelişin
Damat gibi hazırlanır güzelce süslenirdim
Kanımı toplardım tam fışkıracağı yerden
Ey şehadet sen benim aşkımsın can özümsün
Ey şehadet kurtuluş azadelik sendedir
İzzet, şeref, ar, namus yolunun üstündedir
Kanımın fışkırması gelişine müjdedir
Ey şehadet çabuk gel bana getir müjdemi
Ahde sadık olanlar evliya enbiyalar
Gözlerini kırpmadan sana talip oldular
Bir gülü koklar gibi haz ile kokladılar
Ey şehadet kokunun lezzetine vardılar
Gerçi her isteyene nasip olmadıysada
Duam şudur Rabbimden nasip olsun banada
Nasip olsun Yarabbim bu aşkla yananlara
Şehadet kokusuyla bütün küfrü devirir (Ş.K.5.10)
62. Ağlar Ha Ağlar
Bosnada çocuk yaşı bir buçuk
Kolları uçuk ağlarda ağlar
Kara bebekler yılları bekler
Uçmuş emekler ağlar ha ağlar
Ağlar ağlar ha ağlar, ağlar ağlar ha ağlar
Gazze şehrinde namlu önünde
Dost yok yanında ağlar ha ağlar
Afganistanda her taraf kanda
Vuran ölende ağlar ha ağlar
Ağlar ağlar ha ağlar, ağlar ağlar ha ağlar
Azerbaycanda zulüm hunharca
Halk parça parça ağlar ha ağlar
Moro, Eritre, Bağdat, Keşmirde
Endülüs nerde ağlar ha ağlar
Ağlar ağlar ha ağlar, ağlar ağlar ha ağlar
O Kerbelada kalmış kanlarda
Zeynebi ahlar ağlar ha ağlar
Çocuklarımız umutlarımız
Yarınlarımız ağlar ha ağlar
Ağlar ağlar ha ağlar, ağlar ağlar ha ağlar
Zindanda baba çilekeş ana
O Kürdistanda ağlar ha ağlar
Karanlık perde bir bela serde
Mazlum bu derde ağlar ha ağlar
Ağlar ağlar ha ağlar, ağlar ağlar ha ağlar (Ş.K.5/11)
63. Çağırdık Bütün Kulları
Çağırdık bütün kulları
Yalnız hakkın kulluğuna
Mevlana gibi bizlerde
İsteyenler gelsin dedik
Cefada hoş sefada hoş
İslamdan gayrısı hep boş
Yunus gibi ilden ile
Dolaşıp davete geldik
Cihad açtık bütün küfre
Ağzımızda tekbir ile
Allah’ın Arslanı gibi
Kaleleri fethe geldik
Ey müminler muvahhidler
Şehadet aşkıyla yananlar
Hüseyin gibi Kerbelada
Ölümüne cenge geldik
Hak aşığı Mansur gibi
Dar ağacında asılıp
Elimizle külümüzü
Göğe savurmaya geldik
Hakkın bekası uğruna
Can veren yarenler ile
Bed-iüzaman ile biz
Zindanlarda derse geldik
Aşığız biz aşk ehliyiz
Allah’ın aşıklarıyız
Onun uğrunda binlerce
Başımız fedaya geldik
Cihad açtık bütün küfre
Ağzımızda tekbir ile
Allahın Arslanı gibi
Kaleleri fethe geldik (Ş.K.5/12)
64. Şehid Abdusselam
Kızıla boyanmış can olmayınca
Yüce bir aleme yar olmayınca
Zindanın Yusufu sen olmayınca
Şeriat özgürlük hükümran olmaz
Sanki bileklerin pırangalanır
Bir şehid zindanda kana boyanır
Zulmü teşhir eder şu kelepçeler
Yoluna Kur-an’ın canlar adanır
Koşun müslümanlar Diyarbakıra
Kan revan içinde yaralı kuşum
Ağladı hücrenin taş duvarları
Şehid Abdusselam can verince can
Şehadet nakışlı elbiselerin
Nebiler yurduna dalmış gözlerin
Şeyhmuş Durgun ölüm ölümsüzlüktür
Şehadete giden dava büyüktür
Bir değil yüz değil bin Abdusselam
Haykırır Şeyhmuslar şehide selam
Her zindan medrese Yusuf olmazsa
Şeriat azatlık hükümran olmaz (Ş.K.6/1)
65. İbrahim Hoca
Ağlama gül gül ey sümbül
Kederlenme güzel bülbül
Şehadet bize bayramdır
Kimi mevsim hazan olur
Dinmez yara çıban olur
Bu derde şehadet derman olur
Mamoste bir şehid kurban olur
Ey şehid ey şehid kahraman İbrahim Hoca
Korkusuz müslüman İbrahim Hoca
Sen ey bülbül figan eyle
Yanık yanık oku söyle
Gül için son ağlamandır
Bazen mevsim kar kış olur
İman elde ateş olur
Güneş doğar yine bahar olur
Şehadet dertlere derman olur
Ey şehid ey şehid kahraman İbrahim Hoca
Korkusuz müslüman İbrahim Hoca
Feryat oldu dağa taşa
İbrahimi bir savaşa
Müminler sana hayrandır
Kimi hayal ziyan olur
Bazen dünya zindan olur
Güneş doğar yine bahar olur
Şehadet dertlere derman olur
Ey şehid ey şehid kahraman İbrahim Hoca
Korkusuz müslüman İbrahim Hoca (Ş.K.6/2)
66. Direniş Çağrımız
Ey Hizbullahi savaş erleri
Kur-an yolunun cengaverleri
Yıkılsın artık put düzenleri
Direniş şehadet çağrımız bizim
Laleler yetiştirir kanımız bizim
Sen savaş zafer kahramanısın
Can pazarı cihad pehlivanısın
Dilinde tekbir haykırmalısın
Direniş şehadet çağrımız bizim
Laleler yetiştirir kanımız bizim
Ey mazlum ümmet ezilmiş insan
Uzat elini uzat yok işte Kur-an
Allah yolunda can vermeli can
Direniş şehadet çağrımız bizim
Laleler yetiştirir kanımız bizim (Ş.K.6/3)
Şehid ve şehadetle iligili hadisler:
1. Hz.Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur; “Cennete giren hiç bir kimse, dünya üzerindeki her şey kendisine verilse bile, dünyaya dönmek istemez. Ancak şehid müstesnadır. O, göreceği ikramdan dolayı tekrar dünyaya dönüp on defa daha öldürülmeyi (şehid olmayı) temenni eder.”
2. Bir hadisi şerifinde Resulullah (s.a.v) şehadet hakkındaki duygularını şöyle ifade etmiştir; “Muhammed’in nefsi, elinin kudretinde olan Allah’a yemin ederim ki, Allah yolunda savaşmak ve öldürülmek, sonra savaşmak ve yine öldürülmek, sonra yine savaşmak ve öldürülmek isterdim.”
3. Raşid ibni Sad, Ashaptan naklediyor; Bir zat Resulullah’a gelip; “Ey Allah’ın Resulü, niçin şehid dışındaki bütün müminlere kabirde imtihan (kabir sorgusu) vardır? ” diye sordu. Resulullah’ta şöyle cevap verdi; “Şehidin ölüm anında tepesinin üstünde kılıç parıltısını hissetmesi, imtihan olarak ona yeter.”
67. Elveda İmam
Ey çağın zeynepleri feryat olup inleyin
Haykırın mazlumlara Ruhullah göçtü deyin
Söyle bülbül ağlasın gül bağrını dağlasın
Zaman mateme dursun ümmet acıyla yansın
Elveda İmam
Ey çağın putkıranı ey zamanın Huseyni
Muhteşem kıyamınla ezdin küfrün belini
Ey ümmetin rehberi mahrumların (mustazafın) önderi
Tağutların korkusu Hizbullahın serveri
Ey İmamımız (Elveda İmam)
Takva elbisesine irfan medresesine
Secdelerde eriştin imanın zirvesine
Dökülünce dilinden, bir sözcük, bir kelime
Milyonlar şaha kalkar, yürekler lime lime
Elveda İmam
Laleler kana boyandı ölüme adandı
Birer birer tağutlara namlular uzandı
Dağlar taşlar uyandı göklerde kuşlar uyandı
Kabe kana boyandı, ah ümmet uyanmadı
Ey İmamımız (Elveda İmam)
Çatıversen kaşını uzatsan parmağını
Çatıversen kaşını oynatsan dudağını
Söndürürdü Hizbullah şeytanın ocağını
Ey İmamımız
Küfür-Şirk varoldukça bizde varolacağız
Zulme karşı kıyam edip, hesap soracağız
Müjdeler olsun İmam İslamın yolundayız
Şafağın habercisi bir çağın sonundayız
Ey İmamımız
(Ş.K.6/4)
68. Zindanın Ehliyiz
Zafer ehli olanlar koşarlar meydanlara
Peygamber sünnetiyle sarılır silahlara
Meydan okurlar daim idama zindanlara
Zindanın ehliyiz biz Yusuf önderdir bize
Yusufun medresesi lalelerin bahçesi
Kur-an okur bülbüller seyrederler firdevsi
Ağlatır zindanları mazlum ümmetin sesi
Zindanın ehliyiz biz Yusuf önderdir bize
Kıyamdan size selam biz geldik ey duvarlar
Gözü yaşlı anneler feryat eden bacılar
İdama gitsekte biz zafer yakındır elbet
Zindanın ehliyiz biz Yusuf önderdir bize
Zindan ve idamlardan geçmek sünnettir bize
Bu yolun yolcusuyuz peygamber örnek bize
Tarih tekrarlanır hep budur tecrübe bize
Zindanın ehliyiz biz Yusuf önderdir bize
Zindanlar bu ümmetin sabır mektepleridir
Sabır insanı insan belki de sultan eder
Sabırdan yoksun insan herşeyini kaybeder
Zindanın ehliyiz biz Yusuf önderdir bize
Hizbullahi müslüman zindan senin mekanın
Zulümle savaşan sen kutlu olsun cihadın
Hayye’alel cihad ile tekbir senin feryadın
Zindanın ehliyiz biz Yusuf önderdir bize (Ş.K.6/5)
69. Yıkıverdi
Baharların üstüne çöktü kara bulutlar
Gelincikler açmadı çiçekler solu verdi
Kırıldı boy vermeden soldu bütün umutlar
Bağlara hicran düştü ümitler sönü verdi
Zulüm üstüne zulüm baran gibi döküldü
Gazap fırtına gibi bir anda geliverdi
Öksüz ve yetimlerin boyunları büküldü
Mustazaf gönüllere yaşlar boşalı verdi
Kerbelada zalimler dizildi çöl boyunca
İhanetin okları sineler deliverdi
Yezidler kanımızı içti tarih boyunca
Kanlı ağızlarını Kur-an’a sili verdi
Ey ebabil kuşları nerelerde kaldınız
Ebrehe ordusuyla yollara çıkıverdi
Mazluma dost olanlar gafletemi daldınız
İbrahimi bu ordu putları yıkıverdi (Ş.K.6/6)
70. Şehid Selami
Bosnada dağlarda en önde kavgada
Savaşır bir yiğit vurulur bağrından
Yürek dayanmadı çocuklar ölürken
Dünya uyanmadı insanlık ölürken
Ey şehid ey şehid Selami
Bosnada dağlarda bir şehid Selami
Bosnada dağlarda bir şehid Selami, bir yiğit Selami
Hudutlar bitmeli evrensel davamız
Hizbullahi erler sürecek kavgamız
Kan kanı çekince şehid can verince
Bir Ahmet Mustafa bir Edip bir Adil
Bin Hüseyin doğar
Ey şehid ey şehid Selami
Bosnada dağlarda bir şehid Selami
Bosnada dağlarda bir şehid Selami, bir yiğit Selami
Kan oluk olunca gül gülistan olur
Muammer Bedirhan renda can verince
Arşta bayram olur
Ey şehid ey şehid Selami
Bosnada dağlarda bir şehid Selami
Bosnada dağlarda bir şehid Selami, bir yiğit Selami
(Ş.K. 6/7)
71. Başbağlar
Bırak beni ağlayayım yüreğim
Ağıtlarla dağlanayım öleyim
Otuz üç gül tesbihime dizeyim
Her güle bir bülbül olayım
Aşkla öteyim Başbağlar
Tekbir seslerine vurgun dağlarım
Cami iman kardeşlerim bağlarım
İslam için sayısız Başbağlarım
Bir sonbahar mevsimi kana doydu
Toprağın Başbağlar
İt sürüsü dağ aşağı gelende
Sıra sıra yiğitler can verende
İmam Adil ölümlere gülende
Bir Susa ve Beheşti zehra oldu
Yüreğim Başbağlar (Ş.K.6/8)
72. Mevt Toprağı
Göçmen kuşlar kanadına ümitlermi bağladı
Nil nehrini aşalı uzun yıllar olduda
Bunca vahşete rağmen uyuyana ağladı
Körpe çocuklar bile saflara dizildi de
Bir kıyamet savaşı yeryüzünü bürüdü
En çağdaş silahlara taşlarla duruldu da
Ebabil kuşlarımız fil sahibini vurdu
Biri keyfine baktı kardeşi vuruldu da
Etten kemikten siper olduk yüce Kur-an’a
Çarpanlar zelil düştü yerlere devrildi de
Müslümanım diyenler gelmediler imana
Burunları sürüldü belleri büküldü de
Mevt toprağı serpilmiş gibi uyurlar hala
Uyanmaya mecalsiz ölüler uyandı da
Olurmu böyle zillet bundan büyük bir bela
Ve küfrün kara eli namusa uzandı da
Allah erleri bugün bir başına korkusuz
Küfrü kaldırmak için yollara koyuldu da
Küfür meydan okuyor dostlar neredesiniz
Hizbullahi neferler Allah’a adandı da (Ş.K.6/9)
73. Kim Utanmadı
Kim utanmadı ey yontma taş çağı putperestleri
Adağı insan kan ve kin çanağı yıllar mı
Kim utanmadı idam kemendini saranmı
Vadiler nehirler sırtında ölüm taşımış Zilanı
Arş ayaklandı göz yere aktı vahşet dinmedi
Ay akşam ağladı kudurmuş namlular susmaz mı
Kim utanmadı idam kemendini saranmı
Halepçe zehirden bulutlar ölüm taşımış dağlar mı
Kim utanmadı şafak kızıllığında bir namaz vakti
Minare haykırdı kanlı feryadı camide
Kim utanmadı Sabra Şatillamız ve Susamız
El-Halil camiinde kudurmuş yahudiler hayvan mı
Kim utanmadı ey ağlayan şehid öksüz bebeği
Bak şu Avrupaya köpek uygarlığa duymaz mı
Kim utanmadı Bosnaherseğimiz yüreğimiz
Pirina nehrinden kirlenmiş çağa tüküren kanlar mı
(Ş.K.6/10)
74. Ayağa Kalktın
İki zulmün arasında iki ateş ortasında
Yaşının ilkbaharında tohuma durmuş çiçektin
Yaban otlar içinde zehir dikenler içinde
Bahara özlem içinde doğum sancıları çektin
Zulüm esti eğilmedin tağuta taviz vermedin
İhanet çetelerine ayağa kalktın direndin
Anneler babalar gençler minnacık güzel bebekler
Umuda hasret yürekler Kur-an’ın nurunu bekler
Elbet birgün gelecekler tuğyanı öldürecekler
Şehadeti görecekler kurtuluş bu diyecekler
Zulüm esti eğilmedin tağuta taviz vermedin
İhanet çetelerine ayağa kalktın direndin
Aziz önder Peygamberim sözünden dönmeyeceğim
Sana uzanan elleri ve dilleri keseceğim
Adın kurtuluş dillerde yücelerde yüreklerde
Kan kırmızı bahçelerde sana kurban geleceğim
Zulüm esti eğilmedin tağuta taviz vermedin
İhanet çetelerine ayağa kalktın direndin
İman ateş avuçlarda kan kurumuş sokaklarda
Allah’u ekber feryadı intikamlar dudaklarda
Ve döküldük biz yollara müjde verdik mazlumlara
Birer birer can vererek eğilmedik zorbalara
Zulüm esti eğilmedin tağuta taviz vermedin
İhanet çetelerine ayağa kalktın direndin (Ş.K.6/11)
75. Aşığım İslama
Gecelere sarıyorum hüznümü
.... buz kesilir hücreler
Ansızın dile gelir kelepçeler
....ve taştan kelimeler
Uzar uzar saatler, zaman durur
....sabaha düşman geceler
Arar umut gözlerim sitem bulur
....bitimsizce işkenceler
Prangalar kelepçeler som demir
....kor ateşten mazgallar
Güneşe dönmüş ampül adım adım
....voltalar saniyeler
Radyo istasyonunda dalgın dalgın
....yüreğim umut düşlerim
Canlanır gözlerimde kavgalarım
....nurlu sabahı beklerim
Bileklerimi bağlamış hasretin
....güneş görmez mekanım
Direnişlerle gelir özgürlüğüm
....Yusuf-i mahzenlerde
Yorgun düşer gözlerim bileklerim
....baka kalırım göklere
Aşığım İslama ben şehadete
....gökteki güvercinlere
(Ş.K.6/12)
76. Çiçektir Şehid
Dava dağlarının bozkırlarında
Açar çiçek çiçek çiçektir şehid
Şehadetin taşlı toz yollarında
Açar çiçek çiçek çiçektir şehid
O her zaman kavga meydanlarında
Yanmayan İbrahim Nemrutlarında
Yaz bahar demedi kış aylarında
Açar çiçek çiçek çiçektir şehid
Hüseyinin susuz kaldığı çölde
Zeynebin feryatlar ettiği yerde
Allah’a arzuhal edilen dilde
Açar çiçek çiçek çiçektir şehid
Şehid Veysi şehid Ata Batmanda
Bu her iki yiğit İslam uğrunda
Dökülmüş kanları gül yanağında
Açar çiçek çiçek çiçektir şehid
Her kurşun bir çiçek devrim var kanda
Şehidler ölmezler müjde Kur-an’da
Mazlumlar ölünce kara toprakta
Açar çiçek çiçek çiçektir şehid (Ş.K. 7/1)
77. Şehid Bilal ile Metin
Özgürlüğe uçan şehidler şahid
Küfrün örtüsüne kardeleniz biz
İşkencede tekbir zindanlar şahid
Kutlu bir sevdanın aşığıyız biz
Buğün gökte sis var hava bulanık
Nifak kalpten taşıp çevreyi sarmış
Mızrağın ucunda ayetler tanık
Sanki bir kez daha bunlar yaşanmış
İhanet yollarda dişler sivrilmiş
Kurşunlar kurşunlar mümin yüzlere
Bilal ile Metin güller ezilmiş
Kan aktı kıvılcım vurdu gözlere
Hizbullahi çığlık sisi dağıttı
Şehadet yüzünü açtı nifağın
Kanınız kıyama bereket kattı
Bilal ile Metin buluşmak yakın
Rabbimiz toprağı kanla suladık
Ahde sadık kaldık suskun durmadık
Korku putlarını tekbirle kırdık
Bilal ile Metin kan ile şahid (Ş.K.7/2)
78. Şehid Fahrettin
Ey Batman suskun yası toprağı
Bağrında bir yiğit şehid Fahrettin
Şehadet hedefi Kur-an azığı
Kucakladın bir aziz şehid Fahrettin
Küfrün karşısında yıkılmaz kale
Cihad bahçesinde yetişen lale
Şehadet aşkıyla geldi bu hale
Direniş destanı şehid Fahrettin
Hicretler yaşadı o genç yaşında
İmanla direndi zulüm altında
Şehadet kurşunla parlar alnında
Kıyamın öfkesi şehid Fahrettin
Nifak yüzündeki maskeyi açtı
Hizbullahi ere kurşunlar saçtı
Direniş görünce gizlendi kaçtı
Kanınla dirildin şehid Fahrettin
İhanet hesabı köpüktü bitti
Azgınlar kafirin yolundan gitti
Zalimin peşinden imanda yitti
İlk hedef sen oldun şehid Fahrettin
Göz yaşıyla sana verilen sözler
Bilki unutulmaz demekte gençler
Peşinde şehadet yolunu bekler
Sen iftiharımız şehid Fahrettin (Ş.K.7/3)
79. Nur İle Doldu
Ey şeriyat yoluna şehid düşen kardeşler
Kanla sulanan fidan büyüdü müjde size
Gözleri ateş gibi yüreklerinde volkan
Küfrü zelil edenler geçmekte yerinize
Ey Hizbullahi şehid kan ile küfrü boğdun
Kürdistanın bağrını bir nur ile doldurdun
Ölüm kaçıp koyboldu Hizbullahi gelince
Küfrün kalbine korku bir aylık mesafede
Yeryüzü dar geliyor Hizbullahı görünce
Mümin Allah’a koşar kafir kaçar ölümden
Ey Hizbullahi şehid kan ile küfrü boğdun
Kürdistanın bağrını bir nur ile doldurdun
Siz şerbeti içerken içimizde özlem ile
Baktık kızaran ufka bir güneş habercisi
Ellerimiz havada and içtik tekbirlerle
Ya şeriat gelecek ya şehadet müjdesi
Ey Hizbullahi şehid kan ile küfrü boğdun
Kürdistanın bağrını bir nur ile doldurdun (Ş.K.7/4)
80. Kur-an’ın Şehidleri
Selam sevgi bağının kahraman neferleri
Zulüm tuğyan çağının aydınlık çehreleri
Şehid Ziya, Süleyman islamın şehidleri
Hüseyin, Yusuf, Nesim Kur-an’ın şehidleri
Yıktınız zulumatı zifiri geceleri
Nurlu bir yol açtınız ey Kur-an şehidleri
Şehid Ziya, Süleyman islamın şehidleri
Hüseyin, Yusuf, Nesim Kur-an’ın şehidleri
İdil,Cizre, Silopi şehadetin mektebi
Diyarbakır’ın gülü unutmadık Recebi
Şehid Ziya, Süleyman islamın şehidleri
Hüseyin, Yusuf, Nesim Kur-an’ın şehidleri
Bingöl Törek köyünde cami medresesinde
Süleyman ile Ziya şehadet müjdesinde
Şehid Ziya, Süleyman islamın şehidleri
Hüseyin, Yusuf, Nesim Kur-an’ın şehidleri (Ş.K.7/5)
81. Şehid Selçuk
Ey aziz şehidimiz güneş oldun bizlere
Kan verdin bahçelere güllere sümbüllere
Bağrında Kürdistan’ın yeşerdi şehid Selçuk
Diyarbakır içinde can verdi (vuruldu) şehid Selçuk
Bir tufan bir kasırga küfre karşı eserdin
Bir Ömer Hamza gibi Bedirlere giderdin
Bağrında Kürdistan’ın yeşerdi şehid Selçuk
Diyarbakır içinde can verdi (vuruldu) şehid Selçuk
İman küfre karşıdır nifak imana karşı
Sen kafire vururken Yezidin eğik başı
Bağrında Kürdistan’ın yeşerdi şehid Selçuk
Diyarbakır içinde can verdi (vuruldu) şehid Selçuk
Yezid Hüseyine karşı şeytani kahramandır
Kandırdığı mazlumlar nefsine bir kurbandır
Selçuk’un şehadeti Yezidlere fermandır
Hür olmak isteyene bir çağrı bir dermandır (Ş.K.7/6)
82. Mazlumun Öfkesi
Her yerde ihanet her yerde zulüm
Mazlumlar ağlıyor yaklaştı ölüm
Gözlerinde yaşlar yaralı gönlüm
Bir ayet bir güneş doğdu Hizbullah
Tarihe kazıdık biz direnişi
Mazlumun öfkeli yüzü Hizbullah
Yeniden başladı zulmün bitişi
Adalet yolunda rehber Hizbullah
Ataydı kurşundu küfrün kalbine
Aliydi şaşırdık direnişine
İbrahim hocayla nur iklimine
Merhaba diyordu yiğit Hizbullah
Tarihe kazıdık biz direnişi
Mazlumun öfkeli yüzü Hizbullah
Yeniden başladı zulmün bitişi
Adalet yolunda rehber Hizbullah
Bir koku yayıldı adı şehadet
Temiz bir kan aktı uyandı millet
Tekbir sesleriyle yok oldu zillet
Küfrün düzenini sarstı Hizbullah
Tarihe kazıdık biz direnişi
Mazlumun öfkeli yüzü Hizbullah
Yeniden başladı zulmün bitişi
Adalet yolunda rehber Hizbullah
Yeryüzü şahid ol yiğit erlere
Korkuyu bilmeyen bu yüreklere
İslama küfreden hayin dillere
Cehennem yolunu açtı Hizbullah
Tarihe kazıdık biz direnişi
Mazlumun öfkeli yüzü Hizbullah
Yeniden başladı zulmün bitişi
Adalet yolumda rehber Hizbullah (Ş.K.7/7)
83. Küçük Alim
Küçük Alim gelmedi bugün güllerim yaslı
Kara gözlüm nerdesin annenin gözü yaşlı
Bir başka baharda mı gülecek gözlerimiz
Bir baba mermisi mi görecek yüreğimiz
On dürdünde gül yüzlüm yine bahar gelecek
Göreceksin şehadet ne müjdeler verecek
Can verdiğin toprakta kimbilir ne kadar gül
Nice Fuat, Hanifi, Aliler can verecek
Bir başka baharda mı gülecek gözlerimiz
Bir baba mermisi mi görecek yüreğimiz
Senin derdin başkadır dilin dönmüyor Alim
Ellerim savaştadır öfkem dinmiyor Alim
Bir baba mermisiyle islam için ölüme
Selam küçük şehidim lanet olsun zulüme
Bir başka baharda mı gülecek gözlerimiz
Bir baba mermisi mi görecek yüreğimiz (Ş.K.7/8)
84. Şehid Muhsin ile Hamdullah
Dağlarda kafirin sesi dolaşır
Zillet perde perde halkın üstünde
Korkulu gözlere yaşlar karışır
Bir gündüz vaktinde çınar yolunda
Şeytanın kibridir kafir yüzünde
Hayin bir katildir durmaz sözünde
Birazdan katliam Haccac izinde
Yüzlerde umut yok çınar yolunda
Umut Hizbullahtır gözüktü ışık
Muhsin ve Hamdullah Allah’a aşık
İki yiğit mümin cesaret azık
Sessizlik bozuldu çınar yolunda
Bir destan yaşanır insanlar gözler
Kurşunlar hedefte kafire gider
Hayinler şaşkındır Allah’u ekber
Hizbullah önünde çınar yolunda
Yer suskun gök suskun namlu konuşur
Burda iman ile küfür vuruşur
Mümin şehadetle hakka kavuşur
Kafir cehenneme çınar yolunda
Ey Muhsin tarifler az gelir sana
Yiğit Hizbullahi aşık Kur-an’a
Şehadet ödülü layık olana
Kurşunlarla gelir çınar yolunda (Ş.K.7/9)
85. Şehid Abdullah ve Abdulcelil
Gülistanın iki gülü
Derde düşürdü bülbülü
Şehid oldu Abdullah ve Abdulcelil
Bülbül gülü solmuş gibi
Dertli dertli dönüp durdu
Vurulunca Abdullah ve Abdulcelil
Bülbülle gül sözleştiler
Rahmet dolu bir baharda
Buluştular Abdullah ve Abdulcelil
Fitne fesat tarlasının
Suyu zehiri kurudu
Vurulunca Abdullah ve Abdulcelil
Diyarbakır yas bağladı
Gönül sitemle ağladı
Vurulunca Abdullah ve Abdulcelil
Biri güldü biri bülbül
Dayanmazlar ayrılığa
Şehid oldu Abdullah ve Abdulcelil (Ş.K.7/10)
86. Şehid Muhammed Nur
Özgürlük savaşında işkenceye direniş
Hizbullahi tavırdır diyordu Muhammed Nur
Genç yaşta şehadetle dünyaya veda ediş
Peygamber mirasıdır diyordu Muhammed Nur
Şeriatın yolunda fedadır Muhammed Nur
Tağuta karşı çetin halkına şefkatlidir
Hizbullahın tarihi direniş tarihidir
Özgürlük kanla gelir bilmekte Muhammed Nur
Aslan kafese konmuş sorguda Muhammed Nur
Ve tekbirler tekbirler o işkence anında
Aziz biziz ey tağut bunlar kalmaz yanında
İntikamın şiddetli olacak Muhammed Nur
Ey kemalist putperest yeter döktüğün kanlar
Gün gelir uyutulmuş mazlum halk seni anlar
Sonunu getirecek yaptığın bu zindanlar
Kanım seni boğacak demekte Muhammed Nur
(Ş.K.7/11)
87. Şehid Murat ve Veysi
Ey islam güneşi seninle doğduk
Şehadetle sarstık küfrün tahtını
Muratla Veysiyle biz şeref bulduk
Sildik Kürdistanın kara bahtını
Biz Hizbullahiyiz izzet bizimdir
Tarihler şahittir kıyamımıza
Hüseyin bizimdir Habil bizimdir
Kanla sahip çıktık islamımıza
Murat Kur-an dersi verdi camide
Veysiye şehadet Kadir gecesi
Bir öfke kıyamın lalelerinde
Küfür rezil oldu hemen ertesi
Biz Hizbullahiyiz tanıyın bizi
Şehadet bizlere şandır şereftir
Anlımızda nurdur secdenin izi
Artık size kalan yanlız zillettir (Ş.K.7/12)
88. Kıyam Erlerine Selam
Ölü kalbe hayat veren
Kuraklıkta çiçek deren
Aşkla zulmü yere seren
Kıyam erlerine selam
İdil’e Ata, Said’e
Zulme dur diyen şehide
Sevdalı bunca agide (yiğit)
Kıyam erlerine selam
Cizre sana gerek sefa
Hainle buldun mu vefa
Molla Zeki ve Yusuf’a
Kıyam erlerine selam
Ceylanpınardan Piran’a
Bingölde şehid olana
Şehid Susaya Silvan’a
Kıyam erlerine selam
Nifak gizlenmiş yılandı
Amedim kana bulandı
Direnen aziz olandı
Kıyam erlerine selam
Ey şehid müjdeler sana
Bak gülümseyen Batmana
Zulmün gücünü kırana
Kıyam erlerine selam (Ş.K. 8/1)
89. Şehid Hacı
Ey bahar gecesi karalar bağlar
Bulutlar ağlasın şimşekler çaksın
Dertli gönül aşkla kendini dağlar
Ateşten sözlerin zalimi yaksın
Gökte sevinç rahmet sağınağıdır
Yürekler duada kan şafağıdır
Dağılan hileler şeytan ağıdır
Ey silvan şehadet üstüne aksın
Kemale yürüyüş dahi baş tacı
Şehadet put kıran gönül ilacı
Rahmet denizinde gülümser hacı
İhanet düştüğü zillete baksın
Bir kadir gecesi sarsıldı Silvan
Şehadet Hacının gönlüne derman
Hakka giden şahid yaralı Kur-an
Ayetler nifağın gözünde çaksın
Ey gülistan kanla yeşerdi çiçek
Müjde sana Hacı Silvan gülecek
Hayinler katiller ateş yiyecek
Sen ise dostlarla buluşacaksın (Ş.K.8/2)
90. Dünyaya Adalet Kattın
Şehid çıra oldun bize
Ufkumuzu aydınlattın
Tağutlar hep geldi dize
Dünyaya adalet kattın
Kanınla destanlar yazdın
Elbet bizde yanacağız
Şehadet erişilmez hazdın
Yoluna baş koyacağız
Şehid çıra oldun bize
Ufkumuzu aydınlattın
Tağutlar hep geldi dize
Dünyaya adalet kattın
Gah Cafersin gah Hüseyin
Siper olursun Kur-an’a
Veysi Metin ya Fahrettin
Müjde verirsin Cihana
Şehid çıra oldun bize
Ufkumuzu aydınlattın
Tağutlar hep geldi dize
Dünyaya adalet kattın (Ş.K.8.3)
91. Şehid Abdusselam
Abdusselam haykırdı Allah Allah diyerek
Şehadeti isterim şehadeti diyerek
En acı işkenceye göğsünü gerdirerek
Küfre meydan okudu Hizbullahım diyerek
Abdusselam haykırdı Allah Allah diyerek
Şehadeti isterim şehadeti diyerek
Kafirler hayret etti senin cesaretine
Katılanlar çok oldu haykırış davetine
Herkesi imrendirdin herkesi sen kendine
Hizbullahi müslüman selam ey Abdusselam
Abdusselam haykırdı Allah Allah diyerek
Şehadeti isterim şehadeti diyerek
İnim inim inlettin tağutun zindanını
Zalimler cirit atar boş bulunca meydanı
Üzüntüler içinde bıraktın sen seydanı
Hizbullahi kahraman ey şehid Abdusselam
Abdusselam haykırdı Allah Allah diyerek
Şehadeti isterim şehadeti diyerek (Ş.K.8/4)
92. Şehid Ata
Ağla ağla ey gönül
Ağlamanın vaktidir
Sus ya ey garip bülbül
Dertten yandın oldun kül
Ata, Ata ey şehid Ata
Kalmaz bunlar asla tağuta
Açmayın kanlı güller
Senin solma vaktindir
Soldu açmaz sümbüller
Ağıtlar yakar diller
Ata, Ata ey şehid Ata
Kalmaz bunlar asla tağuta
Hizbullahi yiğitsin
Şehid Muhammed Ata
Bir kurşun öfkesiydin
İşledin derin derin
Ata, Ata ey şehid Ata
Kalmaz bunlar asla tağuta
Kafire bir derman var
Hizbullahın mermisi
Kaçıp kurtulmak hayal
Rüştü sizlere misal
Ata, Ata ey şehid Ata
Kalmaz bunlar asla tağuta (Ş.K.8/5)
93. Şehid Sertib
Sertibin feryadı vardır
Uyanmaz mı diyor ümmet
Kalpte islam yeri dardır
Onun yeri şer-i devlet
Ayetlerle dirilelim
Yaylarımızı gerelim
Hedef büyümüş karşıda
Yine onu devirelim
Küfür dediğin nedir ki
Küften ibarettir bilki
Zafer senin olur elbet
Yenilir aslana tilki
Sertibin feryadı vardır
Uyanmazmı diyor ümmet
Kalpte islam yeri dardır
Onun yeri şeri devlet
Haci, Molla Şeyhlerimiz
Yaşlı çocuk gençlerimiz
Hep beraber kıyam edin
Resulullah önderimiz
Sertibin feryadı vardır
Uyanmazmı diyor ümmet
Kalpte islam yeri dardır
Onun yeri şeri devlet (Ş.K.8/6)
94. Ey Cevher
Namlunun hışmına tutsak olmuştu gözler. Göklerde göz yaşları gibiydi yağmur. Göklerde esaretin hüznü vardı. Utancın gözyaşları gibiydi yağmur. Yorgun tarih kanlara bulanmış, tertemiz bedenleri sayarken, kurak bir çöl rüzgarının senfonisinde. Çaresizliğin feryatlarını duyar gibiydi. Oysa suskunluk göz yaşlarıyla kutsanmış, mazlum öfkesinin fırtınalarını gizliyordu. Elveda elveda hüzün şimdi kıyam zamanıdır. Şerefli bir direniştir ufukta gülen. Kaybol kaybol ihanetin iğrenç iklimi.
Şimdi özlem en delişmen çığlığıyla hucüm ediyor gözlerimize. Ve bir yürek büyüdükçe büyüyor, gözleri kamaşıyor Moskofun. Ağıtlar yükselirken emperyalist medyadan, dağların bağrında ay avına çıkıyor güzellik savaşçıları. Ey Şamil kafkasyanın korkusuz arslanı. Yiğit iman senin özgürlük çağrına Lebbeyk dedi dört bir yanda yiğitler. Lebeyk dedi bir Cevher. Varsın uçaklarla vursun kahpe Moskof, füzelerle vursun. Kavga yürek ister, ey Cevher. Sevda ister delicesine, iman ister. Ey Cevher özgürlüğe adanmış güzel mücahid, bilki senin destanınla büyüyecek çocuklar. Şehadetin direniş tohumları serpecek, dört bir yanına dünyanın. Bilki toprak bir çoşkun cezbenin gülümseyişinde. Sana selam duruyor.
Ve bizler yani Hizbullahiler, kıyam dergahında senin yüzünü dostların arasında görüyoruz. Selam olsun sana ve tüm şehidlere
Selam olsun sana çeçen şehidi
Destanınla titrer kafkas dağları
Yılladır görmedi böyle yiğidi
Hıçkırır sarsılır kafkas dağları
Ey Şamil torunu ey yiğit Cevher
Şehadetle toprak alnından öper
Kafir Moskof sanır bu kıyam biter
Oysa cevher dolu kafkas dağları
Zulmün karşısında izzetle durdun
Mümince direndin mümince vurdun
Mazluma şevk verdin gönüle taht kurdun
Sana kucak açtı kafkas dağları
Ey Şamil torunu ey yiğit cevher
Şehadetle toprak alnından öper
Kafir Moskof sanır bu kıyam biter
Oysa cevher dolu kafkas dağları
Şehadet ödülü sana yar oldu
Kıyamınla dünya Rusa dar oldu
Oturmak tartışmak bize ar oldu
Şehadet çağrısı kafkas dağları
Ey Şamil torunu ey yiğit cevher
Şehadetle toprak alnından öper
Kafir Moskof sanır bu kıyam biter
Oysa cevher dolu kafkas dağları (Ş.K.8/7)
95. Şehid Sadullah ile Maşallah
Yaz güneşi sıcağında
Ter var fakir lokmasında
İki mazlum şehid eyvah
Başnik köyü tarlasında
İki mazlum taze insan
Şehid edildiler aman
Sadullah ile Maşallah
Hak yolunda verdiler can
Ağla sen ey ümmet ağla
Ağlayıp karalar bağla
Sadullah ile Maşallah
Şehid düştüler tarlada
Ey kardeşimiz Sadullah
Ve ey bacımız Maşallah
Kafirler istemese de
Hakim olacak Hükmullah
Susa Beheşti Zehramız
Gururumuz baş tacımız
Sadullah ile Maşallah
Bilinki durmaz davanız
Yolunuz şehidler yolu
Ümmetin bükülmez kolu
Kalkmış kıyama Hizbullah
Tarihi Maşallah dolu (Ş.K.8/8)
96. Ne Kadar Özledik
Anılarda gönüllerde kaldın sen
Resimlerde destanlarda kaldın sen
Ağıtlarda her nefeste kaldın sen
Ne kadar özledik seni bir bilsen
Sen ey şehid özlemin var içimde
Gelebilsem bende günün birinde
Makamına bir tekbirle dilimde
Yürek yakar hasretindir içimde
Nasip olmaz herkese şehid olmak
Hak edene verir bu hakkı hak
Hak yolunun yolcusuna mustahak
Gayrısına çok uzaktır çok uzak
Haydi kalkın Hizbullahi neferler
İnkılabın müjdesidir şehidler
Kanlarıyla pek yakındır zaferler
Şehadet yolunu açtı Yasirler
Anılarda gönüllerde kaldın sen
Resimlerde destanlarda kaldın sen
Ağıtlarda her nefeste kaldın sen
Ne kadar özledik seni bir bilsen
Ey şehadet güzelliğe büründün
Kardeş oldun bacı oldun göründün
Cennetten gül kokuları süründün
Yıllar sonra bir kez daha göründün
Sen ey şehid özlemin var içimde
Gelebilsem bende günün birinde
Makamına bir tekbirle dilimde
Yürek yakar hasretindir içimde
Anılarda gönüllerde kaldın sen
Resimlerde destanlarda kaldın sen
Ağıtlarda her nefeste kaldın sen
Ne kadar özledik seni bir bilsen (Ş.K.8/9)
97. Şehid Oldular
Asırların küfür perdelerini
Aydınlatan şehid nurlu mektebi
İslamın küfürle cihad şevkini
Yeşerten müminler şehid oldular
Şehid oldular şehid oldular
Susada müminler şehid oldular
Şehid oldular şehid oldular
Camide mazlumlar şehid oldular
Susada yiğitler uzandı güle
Kan küfür dökülür kapıldı sele
Tağutları sarsan bir mücadele
Başlatan müminler şehid oldular
Şehid oldular şehid oldular
Susada müminler şehid oldular
Şehid oldular şehid oldular
Camide mazlumlar şehid oldular
Hüseyin kıyamı halisçe feryat
Candan fedarkarlık varisçe iz var
Şehadet mektebi ölümsüz hayat
Okuyan müminler şehid oldular
Şehid oldular şehid oldular
Susada müminler şehid oldular
Şehid oldular şehid oldular
Camide mazlumlar şehid oldular
Şehadet çağrıdır çağlardan beri
Ölümsüz abide Susa eseri
Şehidleri aziz ümmet rehberi
Sahabeler gibi şehid oldular
Şehid oldular şehid oldular
Susada müminler şehid oldular
Şehid oldular şehid oldular
Camide mazlumlar şehid oldular (Ş.K.8/10)
98. Gül Ekersin Anne
Bir seher vaktinde döneceğim ben anne
O zaman bağrına basıp koklarsın beni
Kızıl kanlara bulanmış ak kefenimle
Beni gömdüğün yere gül ekersin anne
Bak kana bulanmış Kerbela çölüne
Ne çektiğini sor şaşkın Fırat nehrine
Gör neler yapılmış atamız Hüseyine
Şehadet aşkımı o an anlarsın anne
Tekbirle yırtılan gece karanlığında
İhanetin mermileri patlar ard arda
Bir yiğit Hüseyin daha doğar Susada
Haziran yirmi altı dünya şahid anne
Bir seher vaktinde döneceğim ben anne
O zaman bağrına basıp koklarsın beni
Kızıl kanlara bulanmış ak kefenimle
Beni gömdüğün yere gül ekersin anne (Ş.K.8/11)
99. Firdevs Mekanı
Şanlı Hizbullahi takvalı kitle
Kardeş bağlılığı ancak müminle
Küfürle etti sert mücadele
Tağutu yıkmaya olur vesile
Silahı kuşanır cihad kervanı
Cephesi de cenktir hüner meydanı
Rabbin huzurunda şahid al kanı
Müjdesi cennettir firdevs mekanı
Tutkuyla kalpleri hep oyalanan
Sanırlar serveridir güzel mekan
Görmez mi göçtüler sayısızca can
Yeryüzü tellerle dolu kabristan
Silahı kuşanır cihad kervanı
Cephesi de cenktir hüner meydanı
Rabbin huzurunda şahid al kanı
Müjdesi cennettir firdevs mekanı
Cihad aşkı düşmüş bizim kalplere
Amaç dini hakim kılmak her yere
Zindan medresedir mücahidlere
Şehadet götürür bizi zafere
Silahı kuşanır cihad kervanı
Cephesi de cenktir hüner meydanı
Rabbin huzurunda şahid al kanı
Müjdesi cennettir firdevs mekanı (Ş.K.8/12)
ŞEHİD ABDULLAH AZZAM'IN VASİYETİ
Yüce Allah'ın Rahmetine muhtaç Allah'ın kulu Abdullah Yusuf Azzam'ın vasiyetidir.
Kahraman komutan Celaleddin Hakkani'nin evinde ve 1406 Şaban ayının 12. günü (20 Nisan 1986) Pazartesi ikindi vaktinde şu sözleri yazıyorum:
Hamd yalnız Allah'ındır. Ona hamd eder ondan yardım diler, mağfiretini isteriz. Nefislerimizin şerlerinden Allah'a sığınırız. Her kime hidayet verirse onu saptıracak yoktur. Her kimi saptırırsa ona da hidayet verecek yoktur. Şehadet ederim ki, Allah'tan başka hiç bir ilah yoktur. O bir ve tektir. Onun ortağı yoktur. Ve şehadet ederim ki, Muhammed Allah'ın kulu ve Rasulüdür.
Allah'ım senin kolay kıldığından başka kolay yoktur. Ve sen dileyecek olursan zoru da kolaylaştırırsın. Bu günden kolaylık gününe kadar cihadın nihai şer-i hükümlerini ifade eden muhkem ayetleriyle Tevbe suresi bütün kalbimi acılarla doldurmakta, ruhumu kederlerle parçalamaktadır. Çünkü biz Tevbe suresini okuduğumuzda, hepimizin Allah (cc) yolunda savaşa karşı kusurlu olduğumuzu görüyoruz.
Kendisinden önce nazil olmuş, cihad ile ilgili yaklaşık 120 veya 140 ayeti nesheder (kılıç ayeti) Allah yolunda savaş ayetlerini oyuncak edinmek isteyen veya bu muhkem ayetleri te'vil ile veyahut da delaleti kesin, sübutu kesin zahirinden başka, yorumlara çekmeye cesaret gösteren herkese kesin bir cevaptır. Kılıç ayeti ise: "Onlar sizinle topluca nasıl savaşıyorlarsa, siz de onlarla öylece savaşınız ve biliniz ki Allah takva sahipleriyle beraberdir. " Ayetiyle: "Haram aylar çıktıktan sonra, müşrikleri nerede bulursanız öldürünüz. Onları yakalayınız, onları muhasara altına alınız. Her yol başını onlara karşı tutunuz. Şayet tövbe eder, namazı kılar, zekatı verirlerse o zaman onları serbest bırakınız. Şüphesiz ki Allah Gafurdur, Rahimdir." (Tevbe 5)
Allah yolunda savaşa çıkmamak konusunda nefse gerekçeler bulmak, nefsin kendisini uyuşturacak, bir takım gerekçeler bularak Allah yolunda savaşmayıp, evinde oturmaya razı olması bir oyun bir oyuncak edinmektir. Daha doğrusu Allah'ın dini ile oynamak, onu oyuncak edinmek demektir. Bizler Kur'an nassıyla bu gibi kimselerden de yüz çevirmekle emr olunmuş bulunuyoruz. "Dinlerini oyun ve eğlence edinmiş, dünya hayatının kendilerini aldattığı kimseleri bir kenara bırakın"
Cihad için gerekli hazırlıkları yapmaksızın geleceğe dair umutları gerekçe göstermek, zirvelere ulaşmayı ve oralara yükselmeyi, arzulayan küçük nefislerin yapacağı işlerdendir.
Mescid-i Haramda mucavirlik yapmak ve onu imar etmek dahi Allah yolunda cihad etmekle kıyas edilemez. "Sizler hacılara su vermeyi, Mescid-i Haram'ı imar etmeyi Allah'a ve Ahiret gününe iman edip, Allah yolunda cihad eden kimselerin işiyle bir mi saydınız? Allah katında bunlar eşit değildir. Allah zalimler topluluğunu hakka iletmez. İman eden hicret eden, mallarıyla canlarıyla, Allah yolunda cihad edenlerin dereceleri Allah katında en üstündür. İşte kurtarıcı onlardır. Rableri onlara kendi tarafından bir rıza, bir rahmet bir müjde verir. Onlara, içinde ebedi nimetler de bulunan cennetleri de müjdeler. Orada ebedi kalırlar. Allah'ın katında büyük bir ecir vardır." (Tevbe 19-22) ayetleri Müslim'in sahihinde belirtildiğine göre Ashab-ı Kiram'ın imandan sonra hangi amelin daha faziletli olduğu konusunda ihtilaf etmesi üzerine nazil olmuştur. Onlardan birisi Mescid-i Haram'ın imar edilmesi diğeri hacılara su verilmesi, üçüncüsü de Allah yolunda cihad edilmesidir, demesi üzerine inmiştir.
Bu ayet-i kerimeler, Allah yolunda cihadın Mescid-i Haram'ın imar edilmesinden, daha büyük bir iş olduğu meselesinde açık birer nastır. Özellikle nüzul sebebi bu mesele hakkında Ashab-ı Kiram'ın ihtilaf etmelerine sebep olmuştur. Nüzul sebebinin şekline misal tahsis edilmesi veya te'vil edilmesi de caiz değildir. Çünkü bu ayetlerin manaları nas olarak kesindir. Hudey bin İyaz'a şu beyitleri yazıp gönderen Abdullah bin el Mubarek'e Allah rahmet eylesin:
"Ey Haremeyn'de ibadet eden kişi. Bizleri görsen keşke,
O zaman ibadetle oynadığını kendin görürsün.
Akıttığı yaşlarla, ey yanaklarını süsleyen kişi,
Bizim boyunlarımızı kanlarımız süslüyor."
Fakih ve muhaddis Abdullah İbni Mübarek'in söylediklerini gördünüz. Müslümanların kutsal ve saygı gösterilmesi gereken değerlerinin ayaklar altına alındığı, namusların payimal edildiği, Allah'ın dininin kökünden yer yüzünden silinmek istendiği bir zamanda böyle bir ibadeti o , Allah'ın dini oyuncak edinmek olarak görmektedir.
Evet, yeryüzünde Müslümanlar boğazlanırken buna ses çıkarmayıp, sadece "la havle" ve " innalillah" deyip uzaktan uzağa bizi bu gibi kimselerin problemlerine yaklaştırmaya bir adım dahi itmeden, bunları yapmamız, gerçekten Allah'ın diniyle oynamaktır. Bizi aldatan nefsimizin uzayıp giden duyguların bizleri gıdıklamasından başka bir şey değildir.
Müslüman kadınlar saldırgan düşmanın elinde olunca, Ben "Müslüman topraklarını savunmak Farz-ı Ayınlardan da önemlidir" adlı eserimde yazdığım gibi, Benden daha önce, Şeyhu'l İslam İbni Teymiyenin kaydettiği, şu görüşü paylaşıyorum. Din, ve dünyayı ifsad eden saldırgan düşmanı ber taraf etmek kadar, imandan sonra kuvvetli hiç bir farz yoktur.
Yani ben Allahu Alem bu gün için, Allah yolunda savaşmayı terk eden kimse ile, namazı orucu ve zekatı terk eden kimse arasında hiç bir fark görmüyorum. Şu anda bütün yeryüzü halkının hep birlikte, önce Alemlerin Rabbi huzurunda sonra da tarihinin önünde, büyük sorumlulukla karşı karşıya oldukları görüşündeyim. İster davet, ister teklif, ister eğitim ve ister başka bir şey olsun, hiç bir şeyin cihadı terk etmenin sorumluluğundan kurtaramayacağı görüşündeyim. Ben bugün yer yüzünde her müslümanın boynunda, Allah yolunda savaşmak, yani cihadı terk etmemek sorumluluğunu taşıdığı kanaatindeyim.
Bu konuda kendisini mazur gösterecek her hangi bir illeti olmaksızın elinde tüfek bulunmadan Allahu Teala'ya kavuşan her kesin Allah'la günahkar olarak karşılaşacağını görüyorum. Çünkü o savaşı terk etmiş bulunmaktadır. Şu anda savaşmak ise, Farz-ı Ayındır. Yeryüzünde bulunan bütün müslümanlara Farzı Ayındır. Allah'ın mazur gördüğü kimseler müstesna. Farzı terk etmek ise günahtır. Çünkü farz işleyenin sevap aldığı, terk edenin ise hesaba çekildiği işlerdir.
Ben şu kanaatteyim. Cihadı terk etmeleri sebebiyle Allah huzurunda bağışlanabilecekler Allahu Alem şunlardır: Kör, topal, hasta, erkek, kadın ve çocuklar arasında mustazaf olup, cihad için bir çare ve bir yol bulamayan, yani savaşın fiilen cereyan ettiği yere gidemeyen, ve buraya giden yollan bilemeyen kimselerdir.
Savaş ister Filistin'de, ister Afganistan'da, isterse de kâfirlerin çiğnediği ve pislikleriyle kirlettiği her hangi bir bölgede olsun, savaşmayı terk ettikleri için tüm Müslümanlar günahkârdır.
Ben bu gün Allah yolunda savaşmak ve savaşa çıkmak için, hiç bir kimsenin izin yetkisi olmadığı görüşündeyim. Baba'nın çocuğuna izin vermesi, kocanın hanımına izin vermesi, borçlunun alacaklısına izin vermesi, hocanın öğrencisine izin vermesi, amirin memuruna izin vermesi gerekmez.
Bütün tarih dönemlerinde ümmetin bütün âlimlerinin icmaı budur. Böyle bir durumda, "Çocuk babasının izni olmadan, hanım kocasının izni olmadan savaşa çıkar" Bu konu ile ilgili olarak kim mugalâta yapmaya çalışırsa haksızlık etmiş, zulmetmiş, Allah'tan kendisine gelmiş bir hidayet olmaksızın hevasına tabi olmuş demektir.
Üstü kapalı hiç bir tarafı olmayan sulandırılmasına imkân olmayan ve hiç bir kimsenin, bunu oyuncak edinmesine veya te'vil etmesine imkan bulunmayan gayet açık ve net bir meseledir ve ceza beklemektedir.
Artık ey Müslümanlar sizin hayatınız cihaddır. Hedefiniz cihaddır. Var oluşunuz akıbetiniz cihad ile alakalıdır. Ey davetçiler, sizler silahlarınızı omuzlamadıkça, Tağutların mülkünü, kâfir ve zalimlerin mülkünü darmadağın etmedikçe, sizin hiç bir değeriniz yoktur. Cihadsız, savaşsız, kansız, sakatsız, Allah'ın dininin muzaffer olacağını zanneden kimseler bu dinin tabiatını idrak etmeyen kimselerdir. Onlar vehme kapılmışlardır. Davetçilerin heybeti, davetin şevketi ve Müslümanların izzeti savaşsız olamaz.
"Allah düşmanlarınızın kalplerinden, sizin heybetinizi çekip alacak, Allah kalplerinize vehen bırakacaktır. "Vehen nedir Ey Allah'ın Rasulü" diye soran Ashab'a: "Dünya sevgisi ve ölüm tiksintisidir" diye buyurur. Başka bir rivayette ise: "Savaş tiksintisidir" diye cevap vermiştir. "Sen Allah yolunda savaş, (Kimse seninle beraber savaşmazsa) yalnızca sen savaşla mükellefsin. Mü'minleri de savaşa teşvik et, Allah daha güçlü, cezası daha çetin olandır"
Savaş olmadığı takdirde şirk her tarafı kuşatacak ve egemen olacaktır. "Fitne yeryüzünden kalkıncaya, ve din bütünüyle, Allah'ın oluncaya kadar, kâfirlerle savaşın" Fitne ise şirktir. Yeryüzünün felah bulmasının biricik teminatı cihaddır: "Eğer Allah insanların bir kısmını diğer bir kısmıyla bertaraf etmeyecek olsaydı manastırlar, kiliseler, havralar ve içinde Allah'ın adının çokça zikredildiği mescidler harab olur giderdi."
Ey İslam davetçileri: Ölüm tutkunu olunuz ki size hayat bağışlansın. Sakın emeller sizleri aldatmasın, aldatıcılar Allah ile sizleri aldatmasın. Okuduğunuz kitaplar, devam ettiğiniz nafileler, sakın sizi aldatmasın, büyük işlerden yana sizleri rahatlatan, basit işlerle uğraşmaya kalkışmayın. "Siz silahsız olanın kendinizin olmasını istersiniz...." Cihad konusunda hiç kimseye itaat etmeyiniz. Cihada çağırmak konusunda, bir komutanın iznine itibar etmeyiniz. Cihad sizin davetinizin direğidir. Dininizin kalesidir. Şeriatınızın kalkanıdır.
Ey İslam alimleri şu Rabbine dönen nesle komutan olmak için öne geçiniz. Bundan geri dönmeyiniz. Dünyaya meyletmeyiniz. Tağutların sofralarından uzak durunuz. Çünkü bu sofralar kalpleri karartır. Kalpleri öldürür. Sizleri bu hayırlı nesilden uzak tutar. Onların kalpleriyle aranızda engel teşkil eder.
Ey müslümanlar uykunuz çok uzun sürdü. Bağiler azgınlar sizin topraklarınızın her tarafına üşüştüler. Şairin şu beyitleri ne anlamlıdır:
"Zillet içinde uzundur uyuduğumuz
Nerde arslanca haykırışlar
Azgınlar çetesi kartal kesildi.
Bizse, zincire boyun bükmedeyiz, hor, hakir
Yoksa demirin ona vurulması değildir.
Ne zaman bu zincirlere kıyam edeceğiz?
Ne zaman kıyam edeceğiz bu zincirlere?
Müslüman kadınlar sakın rahat ve lüks düşkünü olmayınız. Çünkü rahat ve lüks cihadın düşmanıdır. Çünkü o rahat ve lüks beşerin ruhunu telef eder. Temel ihtiyaçlarınızdan fazla şeylerden uzak durunuz. Zaruri şeylerle yetininiz. Çocuklarınızı ağır şartlara, yiğitliğe, kahramanlığa ve cihada alıştırınız. Bu esaslar üzere eğitiniz. Evleriniz arslan yuvalarını andırsın. Tağutlar tarafından boğazlansın diye, yiyip semiren tavukların kümesi olmasın. Çocuklarımızın kalbine cihad sevgisini, cihad tohumlarım ekiniz. Yiğitlerin meydanlarında at koşturmak, savaş alanlarında at koşturmak arzularını, aşkını yerleştiriniz.
Müslümanların problemlerini yaşayınız. Haftada en az bir gün muhacirlerin mücahidlerin hayatlarına benzeyen bir gününüz olsun. O gün kuru bir ekmek ve buna bir kaç damlayı geçmeyen azıcık çayı katık yapın.
Ey İslam yavruları, bombaların nameleri, topların gürültüleri, uçakların uğultuları, tank sesleri, eğitiminizin nağmeleri olsun. Dünyanın rahat ve huzuru içerisinde yaşayan, lüks hayat süren ve mideleri şişkin kimselerin nağmeleri ve yatakları sizin büyüyüp gelişeceğiniz yerler olmamalıdır.
Ve sen Ey müslüman hanım, sana anlatmak istediklerim çok pek çoktur. Muhammed'in annesi, Allah bana ve müslümanlara yaptığı hizmetlerin karşılığını en güzel şekilde versin. Uzun süre benim sıkıntılarıma dem katar. Hoş, hanım arkadaşlarınla oturup, kalkıp, dünya imkanlarından çokça yararlanmayıp, dünya ehlinden ve dünya gösterişinden uzak durmak kalplere rahat ve huzur verir. Allah'tan dilerim ki, dünya hayatında bizi bir arada bulundurduğu gibi fırdevste de bizi bir araya getirsin.
Size gelince oğullarım, sizler ancak az bir süre benimle olabildiniz. Sizin terbiyenizle ancak çok az bir süre ilgilenebildim. Evet sizinle ilgilenemedim. Ancak, ne yapabilirim ki. müslümanların başına gelen bu musibetler, süt emziren anneye yavrusunu unutturdu. İslam ümmetinin karşı karşıya kaldığı dehşetli haller, küçücük çocukların bile perçemlerini ağartacak durumdadır. Allah'a yemin ederim tavuğun civcivleriyle yaşadığı gibi yaşamanızı tavsiye ediyorum. Büyük kardeşiniz Muhammed'e itaat ediniz. Ona saygı gösteriniz. Birbirinizi seviniz. Büyük anneniz ve büyük babanıza iyi davranınız. Onlara çokça ikram ediniz. İki halanız Faizin ve Muhammed'in annelerine de iyilik yapınız. Çünkü Allah'tan sonra onların benim üzerimde çok hakları vardır. Akrabalarınıza iyi davranınız, ailelerinize iyilik yapınız. Bizimle arkadaşlığı olan kimselere arkadaşlık haklarını yerine getiriniz.
Cihad hiziplerine gelince; Sayyaf, Hikmetyar, Rabbani ve Halis'e önem veriniz. Çünkü bizler onların bu cihad çizgisine devam edeceklerini, sapmaktan koruyacaklarım ümit ediyoruz.
Özellikle, Celaleddin, Ahmet Şah Mes'ud, Mühendis Beşir, Sefiyullah Efzeri, Mevlevi Aslan, Ferit ve Muhammed Alem, Sir Alem, Mağlen, Seyyid Muhammed Hanif, Embukez gibi dahildeki komutanları da unutmayınız.
Allah'ım Seni bütün eksikliklerden tenzih ederim. Sana hamdederim. Senden başka hiç bir ilah olmadığına şahitlik ederim. Senden mağfiret ister ve Sana tevbe ederim.kafesimin içerisinde sizinle yaşamaya tahammül edemedim.
Hizmet ve sıkıntı ateşi, müslümanların kalplerini yakarken ben serinkanlılıkla hayat süremezdim. Müslümanların başına gelen haller her kesin kalbim veya azıcık aklı bulunan herkesi ızdıraptan paramparça ederken uzun süre sizinle kalamadım.
Türlü nimetler içerisinde sizin aranızda önüme bir kab konulup bir başka kabın kaldırılır vaziyette etlerin ve çeşitli tatlıların doldurduğu tabaklara el uzatarak yaşayamadım. Bu insafa sığmazdı. Allah'a yemin ederim, hayatım boyunca elbise, yiyecek veya mesken olsun, her şeyin lüksünden nefret ettim. Elimden geldiğince sizleri zahidlerin makamına yükseltmeye ve refah içerisinde yaşayan kimselerin bataklıklarından daha yukarıya çıkarmaya gayret ettim.
Size selef akidesini, ehlisünnet vel Cemaat akidesini tavsiye ediyorum. Ona sanlınız. Sakın aşırılıklara kaçmayın. Kur'an'ı Kerim'i okuyunuz, ezberleyiniz. Dilinizi muhafaza ediniz. Çok namaz kılınız. Çok oruç tutunuz. Hoş ve güzel şekilde arkadaşlık ediniz. Fakat şunu biliniz ki, hareketin emirinin sizi cihaddan menetmeye veya hatta kahramanlık alanlarından, binicilik meydanlarından sizleri uzaklaştırmaya ve davet etmek noktasında geri koymaya, sizleri süslemeye eğlenmeye teşvik etmeye, sizi cihaddan engellemeye yetkisi yoktur. Allah yolunda cihad etmek için hiç kimseden izin almayınız. Atıcılığı ve biniciliği öğreniniz, devam ediniz. Bununla birlikte atıcılık yapmanız, binicilik yapmanızdan daha sevimlidir.
Yavrularım, annenize itaat etmenizi, kız kardeşlerinize (Um Hasan ve Um Yahya'ya) saygı göstermenizi tavsiye ediyorum. Şer'i ve faydalı ilimlerle uğraşmanızı tavsiye ediyorum. Büyük kardeşiniz Muhammed'e itaat ediniz.Ona saygı gösteriniz birbirinizi seviniz.Büyük anneniz ve büyük babanıza iyi davranınız.Onlara çokça ikram ediniz.İki halanız Faizin ve Muhammed'in annelerine de iyilik yapınız.Çünkü Allah'tan sonra onların benim üzerimde çok hakları vardır.Akrabalarınıza iyi davranınız,ailelerinize iyilik yapınız.Bizimle arkadaşlığı olan kimselere arkadaşlık haklarını yerine getiriniz.
Cihad hiziplerine gelince ; Sayyaf, hikmet yar, rabbani ve halis'e önem veriniz.Çünkü bizler onların bu cihad çizgisine devam edeceklerini,sapmaktan korunacaklarını ümit ediyoruz.
Özellikle Celaleddin, Ahmed şah Mes'ud Mühendis Beşir, sefiyullah Efzeri, Mevlevi Aslan, Ferit ve Muhammed Alem, Sir Alem, Mağlen, Seyyid Muhammed Hanif,Embukez gibi dahildeki komutanlarıda unutmayınız.
Allah'ım seni bütün eksik ve noksan sıfatlardan tenzih ederim. Sana hamdederim.Senden başka hiçbir ilah olmadığına şahitlik ederim.Senden mağfiret ister ve Sana tevbe ederim.
nerdesin
Yara almış vucudum kanlar içerisinde
Hani aşk hani iman NeReDeSiN..!!
Mazlum kıvranıyor zalimin pençesinde
Hani dost hani musluman NeReDeSiN..!!
Beynini bulandırıp saçmalıklar dolduruldu
Ben ruhumu ben insanlığımı özlüyorum
Şehadet gülüm açacakken dalında su vuruldu
Leylama kurban edecek vucud NeReDeSiN..!!
Anaya küfreden oğullarda varmış ,
Hz hasanı,hüseyini özlüyorum
ALLAHA inanmayan gavurlarda varmış ülkemde
Yaradana köle olan evliya NeReDeSiN..!!
Zindanlarda kardeşlerim can verilirken
Adaletle bayramlar kutlanıyor ülkemde
Muslumana radikal yobaz denilirken
Sen dinin sözcüsü NeReDeSiN..!!
Her toprak altında mazlumun ahı yatıyor
Hesabını soracak mucahidi özlüyorum
Sorumsuz gezen gençler var ülkemde
Hani emanet,hani yemin NeReDeSiN..!!
Sen ki yaralara derman olacaktın
Sen ki tağuta hakkı ferman olacaktın
Böyle mi mütevazi böylemi duracaktın
Hz hamza ALLAHIN arslanı NeReDeSiN..!!
Camilerde benim değil mescidlerde
Tevhidi haykıran ebuzeri özlüyorum
Yalan dolu fetvalar geziyor ülkemde
Fatihin hocası akşemseddin NeReDeSiN..!!
Dilinde tekbiri haykıranlar gördüm
ALLAH rızası için putları kıranlar gördüm
İşkence feryadıyla dolu zindanlar gördüm
Tarihe gömülü hak NeReDeSiN..!!
Onca mazlum açlıktan hep kırılıyor
Bir çavdar bir arpa ekmeğini özlüyorum
Vergilerle yapılan anıtlar dikiliyor
Hani İbrahim hani baltan NeReDeSiN..!!
Millet kudurmuş sanki cehennemi istiyor
Ben inandım ya rabbi cenneti özlüyorum
Adım adım ölüm meleği can almaya geliyor
Hani elbise hani korku NeReDeSiN..!1
Gün geçtikçe dinimi yıkan ebrehelere
Bir taşla gedikler açan ebabili özlüyorum
Muslumanım diye geçinen nice keferelere
Bir şamar atacak eller NeReDeSiN..!!
Bacımın taktığı türban gözlere batıyormuş
Mini etekli yosmalara saygı var ülkemde
İnsan hakları öldü mezarda yatıyormuş
Yerin dibine mi girdin özgürlük NeReDeSiN..!!
Dağlarda çarpışan kardeşlerim var
Ben silahımı ben cihadımı özlüyorum
Kafir eliyle batırılan güneşlerim var
Ölüpte dirilen şehadetim NeReDeSiN..!!
Dar ağacını gösterdiler alim bedenlere
Ben hocamı ben davamı özlüyorum
Şimdiden biçilmiş sahipsiz kefenlere
Gelip yatacak şehidim NeReDeSiN..!!
Beni boğacak gözyaşlarım NeReDeSiN.. NeReDeSiN..!!!!
kınasın dünya..
kınasın dünya halkları..
barış,uzlaşma formülleri arasın insanlar..
hümanizm çığlıkları atsın,
bir yerlerde entel yavşaklar.
yeni dünya düzenleri planlasın emperyalistler.
geyik muhabbetiyle geçirsin ömrünü aydınlar.
kılı kırk yarsın bakalım hukukçular.
desinler ne diyeceklerse..
A yı,B yi öğretsin öğretmenler,
körpe beyinlere.
A deyince at,B deyince bıyık,
hatırlatılsın bakalım yavrulara.
terziler kravat diksin,
frak diksin,tuvalet diksin baylara,
bayanlara,balolar için,partiler için.
berber fön çeksin,kuaför meç yapsın,
perma yapsın saçlara..
tv.de gece keyfi sunsun medya,
benliği çalınan kitlelerin ağız suyuna.
kuyrukta bekletilsin emekliler,emekliliği boyunca
bürokratlar,başsağlığı dilekleri yetiştirsin,
grizulara kurban giden işçilerin ardından.
komaya girsin sarhoşlar,ayyaşlar..
macit,oynaşını gezdirsin,
banka kredisiyle aldığı mercedesle.
figen,kanişini beslesin,
avrupa patentli it yağıyla.
genelevler dolup taşsın..
fahişelerden alınan vergilerle,
yollar köprüler,barajlar yapılsın,
imamların maaşları ödensin
öyle mi?...
kınasın dünya milletleri..
mekik dokusun arabulucular..
hoşgörüsünü esirgesin medeni hükümetler..
sosyal demokrat teorisyenler.
varolsun vesaire güruh.
insalcıllıktan dem vursun,
köy enstitüsü kılıklı,demokrat zevat.
sanat söylemleri versin,kıçı kırık teresler.
rüşvet alsın kodamanlar,
futbolcu,transfer hayalleri kursun,
milyar kapısından.
darbe hevesleri beslesin kursaklarında,
fanatik laikçiler...
öyle mi?...
kınasın papa..
kınasın vatikan kilisesi..
ortodoks ruhani lider,.başhaham durmasın.
lemalar tekzib etsin ne yazar?
nota göndersin bilmem hangi devletin cumhur reisi.
meclislerde,bütçe müzakereleri tartışıladursun,
hararetle.
enflasyon alsın yürüsün.
emisyon hacmi görüşülsün komisyonlarda.
kapalı kapılar ardında pay edilsin milli araziler.
afrikalı aç çocuklar için toplanan yardım malzemeleri,
talan edilsin.
hiç edilsin emek,haram helal gözetmeden,
masa başlarında.
yoksulun yiyeceği alınsın elinden,
çöp bidonlarını yalasın,
açlıktan nefesi kokanlar.
amerikan bayraklı blue jeanlar giysin yeni yetmeler
ateriyle oyalansın,
kenar mahallenin sümüklü çocukları
öyle mi?...kınasın dünya..
kınasın hicaz müftüsü..
conileri çağırsın,bir milyar müslümanın,
kıblegahını korumaya..
sazlı sözlü petro-dolar alemler yapılsın,
kutsal topraklar üzerinde..
esirgesin şeyhler kuruşlarını
hayır için..
fetva üretsin,nabız şerbeti niyetine,
fetva makamları.
sultanların gölgesinde gölgelensin.
hurma yemenin kırk bin faziletini,
kırk bin ciltlik kitaplarda anlatsın,
şerhini düşsün icabında
öyle mi?...
kardeşlerimin tekbir nidaları,
bayıltırken fesleğenleri..
başını döndürürken zirvelerin,
eritirken granit kayaların yüreğini,
öyle mi?..
kardeşlerim tahin ekmeğini bölerken 14 e
ayın 14 üne yakalanırken dağlarda,
14 lülerle taranırken vahşice,
daha 14 ünde vurulurken..
öyle mi?...
kurşun ağırlığını omuzlarında taşırken
kul olmanın..
tevhidi bir hayat arzusu kavururken içlerini,
sızım sızım,
barut ve kanla örerken,hayat dantelasını
öyle mi?...devlet başkanının alnı,
secdeye değiyormuş bir ülkenin.
bana ne!
kardeşlerim gömülürken topluca mezara,
ölümün,işkencenin envai çeşitleri
uğruyorken can evlerine,
faiz oranları düşüyormuş başka bir ülkede,
bana ne!
kardeşlerim,çocuklarını yetim,
eşlerini dul bırakıp,
dağlarda bir kavgaya tutuşuyorken ölümüne,
bir ülkede artık esanslar alkolsüz üretiliyormuş..
kime ne!
yetimler,öksüzler,dullar,
şehit anaları,şehit babaları,
"inna lillah ve inna ileyhi raciun"
hükmüne razı olurken.
rızk endişesini,ellerinin tersiyle kenara itmiş,
onca yoksulluğa rağmen.
şeker bayramları hararetle kutlanıyormuş ,
bir ülkede hala.
kime ne!
iyi anlat kardeşim..
iyi anlat ölmediğini,ölmediğimizi..
iyi anlat ölümün pahasını,
kavgaysa kavga,dövüşse dövüş,
savaşsa savaş!!
kardeşim..
canım canına can olsun,
kanımı kanın say.
elerimde elin olsa ahh..
birde seninle gecelesem dağlarda,
seninle vuruşsam yan yana..
vurulsam..oraya,oracığa gömseler beni,
yanına,yanıbaşına..
kırmızı laleler filizlense toprağımda
nazlı nazlı.
kıyamete kadar,şehit şehit koksam,
şehit şehit tütsem..
ben bir şehit oğluyum dese oğlum..
ve..
alnımdan öpse melekler..
Allah'ım!
Ey alemlerin Rabbi!
Ey sevgiyi sevgiyle yaratan!
Ey seven, sevdiren ve sevindiren!
Ey rahmetin sonsuz kaynağı!
Ey merhametlilerin en merhametlisi!
Ey gönüllerin mutlak hakimi!
Ey zâtını hamd ile azîz olduğum!
Ey zâtını hamdden âciz olduğum!
Ben, layıkıyla övemem Seni!
Sen, övdüğün gibisin kendini!
Seni, layıkıyla ancak Sen tanırsın!
Seni, layıkıyla ancak Sen översin!
Hamd’im Sana mahsustur, senâm Sanadır!
Umudum, korkum ve sevdam Sanadır!
Özümü Sana çevirdim, Sana tutundum!
Elimi Sana açtım, gönlümü Sana sundum!
Beni kovmaz diye kapına geldim!
Affı boldur diye affına geldim!
Tuttum günahımdan yüzüme perde!
Kulluk edemedim lütfuna geldim!
Allah'ım!
Kanadı kırık bir kuş gibiyim.
Uçsam uçamıyor, göçsem göçemiyorum.
Yarım bırakılmış bir düş gibiyim.
Yardan da serden de geçemiyorum.
Menzile erememe korkusu sardı benliğimi
Kolum kanadım kırık, gönlüm bin pare!
Ey kalpleri evirip çeviren, ey gönüller sahibi!
Yaraları saran, dağılanı toplayan Sensin!
Varlığım Senin varlığının şahidi!
Varlığım Senin rahmetinin şahidi!
Allah'ım!
Ey Vedud olan!
Hem seven, hem de sevilmeyi dileyensin.
Ey varlığı sevgi olan, ey sevginin sonsuz kaynağı!
Biz var ettiğini severiz, Sen sevince var edersin.
O sonsuz hazinenden bizim için de bir sevgi var et!
O sonsuz sevgi selinin içine bizi de kat; sev bizi!
Sen seversen sevdirirsin; sevdir bizi!
Sevdiğini cennetinle sevindirirsin; sevindir bizi!
Allah'ım!
Varsın, bütün kainat varlığının aynası.
Birsin, bütün mevcudat birliğinin şahidi.
İnanmışız her ne ki tek, o Yaratan’dır
Biliriz ki her ne ki çift, o yaratılandır.
Her şey Sana muhtaç, hiçbir şeye muhtaç değilsin Sen.
Ehad’sin, Vahid’sin, Samed’sin Sen!
Allah'ım!
Maddedeki her atomun tesbih ettiği Sensin.
Nefes alan her canlının zikrettiği Sensin.
Akıl emanet ettiğin her varlığın aklettiği Sen,
Duyan ve duyuran her duyunun hissettiği Sensin.
Kadr ü kıymet bilenlerin şükrettiği Sen,
Varlığı nimet bilenlerin hamd ettiği Sensin!
Allah'ım!
Yalnız Senden yardım diler yalnız Sana kulluk ederiz.
Seni sığınak, barınak, tutamak bilir Ya Allah deriz.
Şeytandan Sana sığınır e’uzu billah deriz
Her işe Seninle başlar bismillah deriz.
Nimet verdiğinde gönülden şükrederiz.
Versen de alsan da elhamdülillah deriz
Hayran kaldığımızda maşaallah,
Pişman olduğumuzda estağfirullah deriz.
Sevindiğimizde Allahüekber,
Üzüldüğümüzde inna lillah deriz.
Canımız sıkıldığında fe-sübhanallah,
İlendiğimizde katelehumullah deriz.
Zafer kazandığımızda nasrun minallah,
Rızık kazandığımızda er-rizku ala’llah deriz.
Bir işi arzu ettiğimizde inşaallah,
Bir işi başardığımızda biiznillah deriz
Güçlük karşısında la-havle ve la-kuvvete illa billah,
Söz verdiğimizde v'Allah ve billah deriz.
Allah'ım!
Ben kulum, Sen Allah’sın.
Ben isteyenim, Sen verensin.
Ben susayanım, Sen su verensin.
Ben muhtacım, Sen ihtiyaç giderensin.
Ben kendine yetmeyen, Sen her şeye yetensin.
Ben beni bilmeyen, Sen beni benden iyi bilensin.
Ben bende olmayan, Sen şahdamarımdan yakın olansın.
Kul kulca ister, Sen Allah’ça verirsin.
Halim arzuhalimdir, duruşum duam.
Sensizken neyim var, Senliyken ne gam?
Allah'ım!
İmanı olanın imkanı tükenmez.
İmandan ve Kur’an’dan ayırma!
Kur’an’dan mahrum kalana ışık erişmez.
Kitaba uyanlardan kıl, kitabına uyduranlardan kılma!
Kur’an’ı bizden razı, bizi Kur’an’dan razı kıl!
Hesap gününde Kur’an’ı şahit kıl, şekvacı kılma!
Kur’an’ı bize aç, bize Kur’an’ı aç!
Susuz yüreklere vahyi ellerimizle saç!
İnsanlık zaman çölünde bu suya muhtaç Ya Rabbi!
Allah'ım!
Sorunlarımızın elinde imanımızı kar gibi eritme!
İmanımızın elinde sorunlarımızı kar gibi erti.
Bizi dünyalıklarımızın altında at etme.
Dünyalıklarımızı altımızda Burak et!
Sahip olduklarımızın bize sahip olmasına izin verme!
Aklımızı ak, aşkımızı ak, yüzümüzü ak eyle!
İmtihan potasında bizi cevher et, cüruf etme!
Bize götüreceğimiz yükü yüklet!
Götüremeyeceklerimi yükletme!
Kahrından lütfuna sığınırız Allah'ım!
Celalinden cemaline sığınırız Allah'ım!
Senden Sana sığınırız Allah'ım!
Yalnız Sana sığınırız Allah'ım!
Allah'ım!
Beni Allah’la aldatanlardan etme!
Allah’la aldatanlara aldananlardan etme!
Şeytanın eylemlerimizi süslemesine izin verme!
Şeytanın süslediği eylemlerimize izin verme!
Bana Hz. Adem’in tevbesini, Hz. Nuh’un direncini ver!
Hz. İbrahim’in imanını, Hz. İsmail’in teslimiyetini ver!
Hz. Yakup’un dirayetini, Hz. Yusuf’un iffetini ver!
Hz. Musa’nın celadetini, Hz. Harun’un sadakatini ver!
Hz. Davud’un sadasını, Hz. Süleyman’ın gayretini ver!
Hz. Eyyub’un sabrını, Hz. Lokman’ın hikmetini ver!
Hz. Zekeriyya’nın hizmetini, Hz. Yahya’nın şahadetini ver!
Hz. Meryem’in adanmışlığını, Hz. İsa’nın safiyetini ver!
Ve Hz. Muhammed’in muhabbetini ver Ya Rab!
Allah'ım!
Bana eşyanın hakikatini göster.
Bana hakikate itaat, batıla isyan liyakati lütfet.
Dininin derdini derdim kıl, özel dertlerimi satın al.
Öyle aziz dertlere mübtela kıl ki, dermana bakmayayım.
Bana, tadına doyum olmayan kerim acılar yaşat!
İrademi inayetsiz, bilgimi hikmetsiz bırakma Allah'ım!
İmanımı gayretsiz, sadakatimi mesnetsiz bırakma Allah'ım!
Mizacımı fıtratsız, ahlakımı nezaketsiz bırakma Allah'ım!
Hayatımı muhabbetsiz, ahretimi cennetsiz bırakma Allah'ım!
İmanımı aklımın elinde esir etme!
Aklımı hissiyatımın elinde rezil etme!
Hissiyatımı şehvetimin elinde zelil etme!
Allah'ım!
Ağlamayan gözden, sızlamayan özden, kızarmayan yüzden Sana sığınırım.
Şirkten, küfürden, müşrikten,
Cahilden, gafilden, kafirden Sana sığınırım.
Harama dayalı servetten,
Hak edilmemiş şöhretten Sana sığınırım.
Korkaklıktan, pısırıklıktan, kıskançlıktan Sana sığınırım.
Hasetten, fesattan, kesattan, nifaktan,
Fısktan, fücurdan Sana sığınırım.
İftiradan, ihanetten, cimrilikten, kincilikten
Sana sığınırım.
Allah'ım!
Benliğimin yaktığı ateşte yakma beni!
Beni nefsime kul etme, kul et nefsimi Sana
Bir lahza dahi bana bırakma beni!
Sen bana yetersin, yetmem ben bana.
Bilmediğimi bildir, görmediğimi göster!
Sen bildirmezsen bilemem, göremem göstermezsen.
Gönlüme huzur, gözlerime nur, dizime derman ver!
Sen “Ol!” deyince olur, olmaz “Ol!” demezsen.
Canana can, cana canan, kalbe ferman ver!
Al işte ellerim, uzattım Sana!
Ne olur, ne olur bırakma beni bana!
Sen bana yetersin, yetmem ben bana!
Allahım, ellerimi bırakma!
Allah'ım!
Bırakma bizi!
Tut elimizi!
(Amin!)
Zulümler sığmazken dile sözlere, yaşlar akıyordu masum yüzlere, ümitler bitince hemen bizlere Amine hatun'dan gelişin varya...
Babanı gormedin bir gün başında, ne sırlar gizliydi kalem kaşında, annen'de göçünce altı yaşında, sokakta boynunu büküşün varya...
Babalar kızına zulüm yaparken, üzerine kum dagları kaparken, mekkeli müşrikler puta taparken, ALLAH BİRDİR deyip gelisin varya...
Bulut gölge yapar nurlu yüzüne, kumda görünmeyen ayak izine, Hasan'la Huseyin'i alıp dizine, kuzularım diye öpüşün varya...
Kimseye vurmazdın sille tekmeyi, meslek edinmiştin yokluk çekmeyi, hele yetimlerle azcık ekmeği, mubarek elinle bölüşün varya...
Çöllerden taife yürüdün yaya, müşriklerin kalbi kararmış kaya, parmağı kaldırıp gökteki aya, ortadan ikiye bölüşün varya...
Yetişemedik senin biz bu anına, hayranım sultanım şeref şanına, Cibrili eminle hak divanına, yedikat göklere çıkışın varya...
Ayırdılar seni mekke yurdundan, ALLAH emin kıldı çölün kurdundan, Ebu bekir ile dağlar ardından, nurlu medineye girişin varya...
Kurbanım diline seni övenin, bize gel dediler bütün sevenin, haneyi eyyup'te çöken devenin, asa ile üstünden inişin varya...
Uhut meydanında komut verilmiş, kılıçlar çekilip yaylar gerilmiş, pehlivanın biri şehit verilmiş, Hamza'nın başına gelişin varya...
Ne çetin olmuştur hendek savaşı, karnına bağladın üç tane taşı, günlerce yemeyip ekmeği aşı, hisseni ashaba verişin varya...
Kuru ekmek oldu ömrünce aşın, böylece tükendi altmış üç yaşın, Ayşenin bağrina yaslayıp başın, ümmetim diyerek gidişin varya...
Şehidler gönüllerini (dünyevî) her tür uğraştan arındırarak sadece Allah yolunda öldürülen kimselerdir. İşte sadece bu uğurda öldürülen bu şehidlerdir diriler olan. Dirilerin her tür hususiyetine sahip olanlardır bunlar. Çünkü Allah onlara rızık veriyor. Onlarda Allah'ın kendi lutfundan verdiğiyle seviniyorlar. Kendilerinden sonra gelecek mümin kardeşlerinin (varacakları yeri görmekle) seviniyorlar. Bunlar ise hiç kuşkusuz diri kimselerin özelliğidir. Çünkü meta var, müjdeleme (sevinç) var, ilgi duyma var ve etki-tepki var.
Öyleyse onların şehadetine üzülmek niye?
Onlar, hiç kuşkusuz dirilerdir. Üstelik kendilerine Allah'ın lutfu da vardır. Allah katında kendilerine verilen rızık ve makam vardır.
İşlerin değerlendirilmesinde bu büyük hakikatin gün ışığına çıkması, hiç kuşkusuz bu dinin davetçileri ve mü'minler açısından büyük bir önem arzetmektedir. Çünkü bu hakikat müslümanın, hayatın çeşitli biçim ve vaziyetlerini kapsayan kainat hareketine ilişkin düşüncesini yönlendirmekte, hatta bu konuda yepyeni bir düşünce doğurmaktadır. Bu hayat biçimleri kopmaz bir şekilde birbirine bağlıdır, ölüm, hiç kuşkusuz bir son değildir. Çünkü (bu hakikatin gerçekleşmesiyle) mü'minin duygularında, hayat ve ölüm olaylarını karşılamasında, şu veya bu konudaki düşüncesinde yeni ve engin bir görüş ufku açılmaktadır.
"Allah yolunda öldürülenleri ölüler sanma. Aksine onlar Rableri katında diri olup rızıklandırılıyorlar" (Ali İmran: 169)
Kur'an-ı Kerim'in bu ayeti, Allah yolunda öldürülüp bu hayattan ayrılan ve İnsanların gözünden uzaklaşan kimseleri "ölüler" sanmayı yasaklamaktadır. Çünkü onların Rableri katındaki diriliklerini ispatlamaktadır bu ayet-i kerime. Gerçi biz bu fani dünyanın insanları olarak şehidlerin yaşadığı hayatın türünü - sahih hadislerle bildirilen vasıfların ötesinde - bilemeyiz. Yalnız Alim ve Habir olan Allah'tan gelen buyruk, ölüm ve hayat kavramlarımızı tamamen değiştirmeye yetmektedir, ölüm ve hayat arasındaki ayrılık ve uyuma ilişkin anlayışı değiştirmenin teminatıdır bu buyruk. İşin, gözler önündeki dış görünümlerden ibaret olmadığını öğrenmemizin teminatıdır. Biricik teminatı..
İşte bizden birileri olan bu kimseler, öldürüldükten sonra dış görüntülerinden ötesini bilemediğimiz bu hayattan ayrılıyorlar. Ama onlar "Allah yolunda öldürülmüşlerdir." Çünkü kanlarını Rablerine adamışlardır. Ruhlarını, az ve önemsiz bir tür dünyevî hedef ve gayelerden vazgeçip Rablerinin yolunda feda etmişlerdir. Çünkü onlar bu yolda öldürülmüşlerdir.
Bundan dolayı Yüce Allah sadık buyruğu olan Kur'an-ı Kerim'de bu kimselerin kendi katında diriler olduğunu, orada rızıklandırıldıklarını ve diriler nasıl rızıklarından yararlanıyorlarsa kendilerinin öylece davrandıklarını bize bildirmektedir. Hayatta olmanın diğer özelliklerine sahip olduklarını da bize bildirmekledir.
"Allah'ın kendi lulfundan verdiğiyle seviniyorlar."
Onlar dirilerdir, öyleyse bu intikale hasretlik, kayıp ve yalnızlık gözüyle bakmak niye?
Bu intikal, olsa olsa gıbta, rıza ve hoşnutluk konusu olabilir. Allah'ın huzuruna varışın sevgisi..
Doğrusu, işte budur. Ölüm kavramının tamamen değişmesidir; hem mücahidlerin, hem de geride kalanların ölüme ilişkin duygularının değişmesidir söz konusu olan..
Tabi bu ölüm, eğer Allah yolundaysa.. Sonra bu ölüm, hayat alanını da genişletmekledir. Hayata ilişkin duyguların ve hayat biçimlerinin genişlemesi..
Yeryüzü sınırlarını aşacak, bu fani hayatın tezahürlerini geride bırakacak, çok daha geniş bir alanı dolduracak ve hiç bir engelle sınırlanmayacak kadar geniş..
Kur'anı Kerim'deki bu ve benzeri ayetlerin mü'min gönüllerde ikame ettiği keyfiyettir; - Allah yolundaki - mücahidlerin adımlarını yönlendiren. Ve her zaman her yerdeki - Allah yolundaki - mücahidlerin adımlarını hep böyle yönlendirmeye devam da edecektir.
Hak savaşında şehid düşen ölüler, elbetteki bulunacaktır. Allah yolundaki şehidlerdir bunlar..
Sevgili ve aziz ölülerdir bunlar..
Saygın ve tertemiz ölüler..
Allah yolunda savaşa çıkıp hak yolunda kanlarını feda eden kimseler, tabiatiyle en pak kalblere, en temiz ruhlara ve en an nefislere sahip olan insanlardır. Şu halde Allah yolunda şehid düşenlere "ölüler" denilemez. Onlar dirilerdir.
Öyleyse bu kimselere ölüler demek caiz değildir. Bu kimseleri his ve şuur aleminde ölüler diye değerlendiremeyiz.
Bu kimselere dil ve dudaklarla bile ölüler denilemez. Çünkü onlar, şanı yüce Allah'ın şahidliğiyle diri olan kimselerdir. Öyleyse bunların "diriler" olması mutlaktır. Belki zahiren gözün gördüğü kadar öldürülmüşlerdir; ama bu yüzeysel ve dış görünüşte kalan bakış, ölüm ve hayat gerçeklerini belirlemek için yeterli değildir. Çünkü diriliğin ana belirtisi, eylem, gelişme ve büyümedir, ölümün ana belirtisi ise durağanlık gevşeme ve kopukluktur. Allah yolunda öldürülen şehidlerin uğrunda öldürüldükleri hakkın zaferine yönelik eylemleri etkileyici bir eylemdir. Uğrunda öldürüldükleri düşünce, şehidlerin kanıyla yaşayıp gider. Geride kalanların bu şehadetten etkilenişleri güçlenerek devam eder. Hayatın şekillenme ve yönlendirilmesinde faal, itici ve etkileyici bir unsur olan kimselerdir şehitler. İşte hayatın (diriliğin) ana belirtisi de budur, öyleyse şehitler, insanlık dünyasının bu ölçüsüne göre dirilerdir.
Ayrıca onlar Allah katında da diridirler. Ama başka bir açıdan ..
Mahiyetini kavramayamadığımız bir açıdan..
Yüce Allah'ın bu konudaki buyruğu bize yetmektedir.
"Onlar dirilerdir; fakat siz bunu bilemezsiniz."
Çünkü bu hayatın mahiyyeti, bizim kısır ve sınırlı beşeri kavrayışımızın üstünde bir şeydir.
Ama onlar dirilerdir. Bundan dolayı ölülerin yıkandığı gibi yıkanmazlar. Şehid oldukları elbiseleriyle kefenlenirler. Gusül ölü bir cesedin temizlenmesi içindir. Oysaki şehidler içinde bulundukları hayatla tertemiz olan kimselerdir. Onların kabirdeki elbiseleri, hayattayken giydikleri elbiseleridir. Çünkü onlar (kabirde bile) dirilerdir.
Dirilerdir onlar..
Onların öldürülmesi, ailelerine, dost ve sevgililerine zor gelmez..
Onlar dirilerdir..
Ailelerinin, dost ve sevgililerinin hayatını paylaşan diriler..
Dirilerdir...
Onların ayrılığı geride kalanları sıkıntılara boğmaz. Onların ayrılığından dehşet ve korkuya düşülmez. Fedekarlığın büyüklüğü yüzünden dehşet duyulmaz.
Sonra onlar diriliklerinin yanında Allah katında kerim olan kimselerdir. En üstün ve en mükemmel mükafatla taltif edilen kimselerdir.
Sahih-i Müslim'de Resul-i Ekrem (s.a.v.)'dan şu hadis rivayet edilmektedir:
"Şehitlerin ruhu, cennette uçuşan yeşil kuşların kursaklarındadır. Cennette diledikleri yere girdikten sonra Arş'ın altına bağlı kandillere sığınan kuşların..
Rabb'ın kendilerine bakıp;
"Ne istersiniz?" diye sorar.
Kendileri;
"Ey Rabbimiz! Yaratıklarından hiç kimseye vermediğini bize verdikten sonra biz daha ne isteyebiliriz ki?" derler.
Rabbin aynı soruyu gene sorar. Bu soruya cevap vermeden bırakılmayacaklarını anlayınca;
"Ey Rabbimiz! bizi tekrar dünyaya döndürmeni istiyoruz. Ta ki bir daha senin yolunda öldürülünceye kadar savaşalım" derler.
Bunu demelerinin sebebi, şehitliğin büyük mükafatını görmeleridir. Ama Yüce Allah;
"Ben, onların bir daha dünyaya döndürelemeyeceğini yazdım" der." (Müslim: 3/1502; Tirmizi: 4/176; Ahmed: 6/286)
Hz. Enes'ten (r.a.) Allah'ın Resulü (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Yeryüzünde bir şeyi olup da cennete giren hiç bir kimse bir daha dünyaya dönmek istemez. Ama şehid bunu ister ve Allah yolunda on kere öldürülmek üzere bir daha dünyaya geri dönmeyi temenni eder." (Buhari: 3/202; Müslim: 3/1498; Tirmizi: 4/ 187; Ahmed: 3/113)
Yüce Allah diyor ki:
"Allah onları, kendilerine tanıttığı cennete koyacaktır." (Kıtal: 6)
Yüce Allah'ın şehidlere cenneti tanıtmasına ilişkin olarak Ahmed b. Hanbel'in Müsned'inde şu hadis-i şerif bulunmaktadır.
Allah'ın Resulü (s.a.v.) buyurmuştur:
"Şehid" in kanının ilk damlası dökülür dökülmez kendisine altı şey verilir:
1 - Tüm günahları affolunur.
2 - Cennetteki yeri gösterilir.
3 - Hur'ül iyn'le evlendirilir.
4 - Büyük korkudan emin kılınır.
5 - Kabir azabından emin kılınır.
6 - İman giysisiyle süslenir.- (Ahmed: 2/320; Tirmizi: 4/188; İbn-i Mace: 2/936)
FİRDEVS CENNETİ’NİN VARİSLERİ
Rabbimiz Allah şöyle buyurur:
“İşte (yeryüzünün hakimiyetine ve ahiretin nimetlerine) varis olacak olanlar.
Ki onlar, Firdevs (cennetlerin)e de varis olacaklardır. İçinde de ebedî olarak kalacaklardır.”[139]
Yeryüzünün varisleri... Peygamberlerin varisleri.... Ve Firdevs cennetinin varisleri... Muvahhid mü’minler... Mutlaka kurtulmuş olan mü’minler.... Yalnız ve yalnız Allah Teâlâ’ya kul olmuş ve bunun dışında bütün kulluklardan, her türlü köleliklerden kurtulmuş mü’min müslümanlar... Allah’a ve Rasulü (s.a.s.)’e iman etmiş, imanlarında hiçbir şübheye düşmemiş, yalnızca Allah’a ve Rasulü (s.a.s.)’e itaat etmiş, kendilerinden olan Ulu’l-emre de Allah’a ve Rasulü (s.a.s.)’e itaat ettiğinden dolayı tâbi olup itaat etmiş muttaki mü’minler...
Bu katıksız imanlarıyla... Bu salih amelleriyle... Bu itaat ve ibadetleriyle peygamberlere varis oldukları için yeryüzünün varisleri olmuş salih kullar... Bunlar, yeryüzünde yegâne Rabbimizin lütufta bulunup önderler ve mirasçılar yaptığı izzet sahibi şahsiyetlerdir... Bunlar, aynı Tevhid akîdesini, aynı hedefi ve aynı usûlu paylaşan iman cemaatıdırlar... Bunlar, yeryüzünün neresinde olursa olsun, hangi ırk, dil ve rengin mensubu olursa olsun, gerçek muvahhidler ve saf mü’minler oldukları için kardeş olmuş bir milletin ferdleridirler... İslâm Milleti, onların mensub olduğu en şerefli, en izzetli millettir... Bunlar, aynı ümmetin ferdleridirler... Merhamet olunmuş ve kurtuluşa ermiş olan ümmetin... Bir yürek ve bir bilektirler...
Yegâne Rabbimiz Allah şöyle buyurur:
“Biz ise, yeryüzünde güçten düşürülenlere (mustazaf-lara) lütufta bulunmak, onları önderler yapmak ve mirasçılar kılmak istiyoruz.
Ve (istiyoruz ki,) onları, yeryüzünde iktidar sahibleri olarak yerleşik kılalım. Fir’avn’a, Haman’a ve askerlerine onlardan sakındıkları şeyi gösterelim.”[140]
“Kendisine bereketler kıldığımız yerin doğusuna da, batısına da o hor kılınıp zayıf bırakılanları (mustaz’afları) mirasçılar kıldık. Rabbi’nin İsrailoğullarına olan o güzel sözü (va’dı), sabretmeleri dolayısıyla (yerine geldi). Fir’avn ve kavminin yapmakta oldukları ve yükselttiklerini (köşklerini-saraylarını) da yerle bir ettik.”[141]
“Böylelikle biz, onları (Fir’avn ve kavmini) bahçelerden ve pınarlardan sürüp çıkardık.
Hazinelerden ve soylu makam(lar)dan da.
İşte böyle, bunlara İsrailoğullarını mirasçı kıldık.”[142]
Fir’avn’a ve onun tağutî düzenine köle olan İsrailoğul-ları, Allah’ın aralarında vazifeli kıldığı Rasulullah Musa (a.s.)’a iman edip itaat ettikleri için, yegâne Rabb Allah tarafından kurtuluşa erdirilerek yeryüzüne varis kılındılar... Onların, Fir’avn’ın tağutî zulüm düzeninin köleliğinden kurtulmaları, Allah’a ve O’nun Rasulü olan Musa (a.s.)’a inanıp itaat etmeleri sonucu gerçekleşmişti... Hangi çağda, hangi bölgede ve hangi kavim olursa olsun kimler ki, Allah’a ve Allah’ın o çağ için vazifeli kıldığı peygamberine katıksız iman ederek itaat ederlerse, Allah onları yeryüzünün mirasçıları kılar, onlara üstünlük ve iktidar verir... Bu va’dından asla dönmeyen ve va’dını mutlaka yerine getiren Rabbimiz Allah’ın muvahhid mü’min kullarına bir va’dı-dır...
Şöyle buyurur Rabbimiz Allah Teâlâ:
“Allah, içinizden iman edenlere ve salih amellerde bulunanlara va’detmiştir: Hiç şübhesiz onlardan öncekileri nasıl güç ve iktidar sahibi kıldıysa, onları da yeryüzünde güç ve iktidar sahibi kılacak, kendileri için seçip beğendiğ dinlerini kendilerine yerleşik kılıp sağlamlaştıracak ve onları, korkularından sonra güvenliğe çevirecektir. Onlar, yalnız Bana ibadet ederler ve Bana hiçbir şeyi ortak kılmazlar. Kim bundan sonra inkâr ederse, işte onlar fasıklardır.”[143]
Berâ ibn Âzib (r.a.) anlatıyor:
- Biz, şiddetli bir korku içindeyken bu ayet-i kerime nâzil oldu. Bu ayet-i kerime, Allah Teâlâ’nın şu kavli gibidir:
“Hatırlayın! Hani sizler, sayıca azdınız ve yeryüzünde zayıf bırakılmıştınız. İnsanların sizi kapıp yakalamasından korkuyordunuz. İşte O, sizi (yerleşik kılıp) barındırdı. Sizi, yardımıyla destekledi ve size temiz şeylerden rızık verdi. Ki şükredesiniz.” (Enfal,8/26)[144]
Rebî b. Enes (r.a.), Ebu’l-Âli’ye (r.a.)’dan bu ayet hakkında şu rivayette bulundu:
Rasulullah (s.a.s.)'e vahiy geldikten sonra on yıl daha Mekke’de durdu. O ve Ashabı korkuyorlardı. Gizli ve aşikâr olarak Allah’a ibadet ediyorlardı. Sonra Medine’ye hicretle emrolundu. Onlar, Medine’de de korkuyorlardı. Silahla sabahlıyor, silahla akşamlıyorlardı.
Ashabından bir kişi, Rasulullah (s.a.s.)’e dedi ki:
- Ya Rasulullah, kendisinde emniyette olduğumuz ve silahı bıraktığımız bir gün bize hiç gelmeyecek mi?
Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:
“Sabredin! Sizden bir kimse, büyük bir toplulukta bağdaş kurup oturacağı ve kendisine en ufak bir tehdidin bile gelmeyeceği az bir zaman daha bekleyeceksiniz.”
Bunun üzerine Allah Teâlâ, bu ayeti sonuna kadar indirdi.
Ve Allah, Nebîsini, Arap yarımadası’nda muzaffer kıldı. Silahları bıraktılar ve emniyet içinde oldular. Sonra Allah, Nebîsinin ruhunu aldı ve onlar, böylece Ebu Bekr, Ömer ve Osman’ın (r.anhum) hilafetleri zamanında emniyet içinde oldular. Tâ ki, içine düştükleri şey vukû buluncaya kadar. Allah da onlara korkuyu musallat etti. Onlar, kendilerini değiştirdiler, Allah da onları değiştirdi.”[145]
Ubeyy b. Ka’b (r.a.) şöyle demiştir:
Rasulullah (s.a.s.) ve Ashabı, Medine’ye geldiklerinde Ensar, onları bağrına basmıştı. Bunun üzerine bütün müşrik Arap kabileleri, onları yok etmek için onlara karşı birleşmişlerdi. Bu yüzden müslümanlar, gece-gündüz silahlarını yanlarından ayırmıyorlardı.
Bu durum karşısında Ashab:
- Acaba, silahlarımız yanımızda olmadan, geceleri korkusuzca ve güven içinde geçireceğimiz, yüce Allah’dan başka hiç kimseden korkmayacağımız günleri görecek miyiz? dediler.
Bunun üzerine bu ayet-i kerime nâzil oldu.[146]
Sevban (r.a.)’dan.
Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:
“Gerçekten Allah, bana yeri topladı da onun doğusunu, batısını gördüm. Hiç şübhe yok ki, Ümmetim bana toplanan yerlerin mülküne ulaşacaktır. Bana, kırmızı ve beyaz iki define de verildi.”[147]
Bu hadisin şerhinde şöyle denilmiştir:
“Kırmızı ve beyaz definelerden murad, Acem Şahı Kisra ile Roma İmparatoru Kayser’in altın ve gümüş hazineleridir.”[148]
Ubeyy b. Ka’b (r.a.)’ın rivayetiyle şöyle buyuruyor Rasulullah (s.a.s.):
“Bu Ümmete yüce mevkiler, yükseklik, din, zafer ve yeryüzüne sahib olma müjdelenmiştir. Onlardan kim ahiret amelini dünya için işlerse, onun ahirette payı olmayacaktır.”[149]
Rabbimiz Allah, muvahhid mü’minlerden mallarını ve canlarını cennet karşılığı satın almıştır... O’na gerçek kul olup gerekli itaat ve ibadette bulunan muvahhid mü’min-ler, mallarını ve canlarını Rabbleri Allah’ın yolunda seve se-ve fedâ etmiş, bundan dolayı Allah Teâlâ’nın rızasını ve sevgisini kazanmışlardır... Böylece, hem yeryüzünün varisleri olmuş, hem de Firdevs cennetinin varisleri olmuşlardır... Dünya hayatlarında her türlü zilletten ve kölelikten kurtulup izzet üzere yaşamış olan muvahhid mü’minler, ahirette Firdevs cennetine girip Rabbleri Allah’ın bağışladığı, lütfettiği cennet nimetlerine kavuşmuşlardır... Cennet hayatı, ebedî bir hayattır... Sonu gelmeyecek huzur, sıhhat ve mutluluk, cennet hayatıdır...
Rabbimiz Allah şöyle buyurur:
“Hiç şübhesiz Allah, mü’minlerden -karşılığında onlara mutlaka cenneti vermek üzere- canlarını ve mallarını satın almıştır. Onlar, Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve öldürülürler. (Bu,) Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’ân’da O’nun üzerine gerçek olan bir va’ddır. Allah’dan daha çok ahdine vefâ gösterecek olan kimdir? Şu hâlde yaptığınız bu alış-verişten dolayı sevinip müjdeleşiniz. İşte büyük kurtuluş ve mutluluk budur.”[150]
“O cennet! Biz, kullarımızdan takva sahibi olanları (ona) varis kılacağız.”[151]
“İşte yaptıklarınız dolayısıyla mirasçı kılındığınız cennet budur.”[152]
“İman edip salih amellerde bulunanlar... Firdevs cennetleri onlar için bir konaklama yeridir.
Onda ebedî olarak kalıcıdırlar, ondan ayrılmak istemezler.”[153]
Enes b. Malik (r.a.) anlatıyor:
Harise b. Sureka, Bedir savaşında vurulup şehid oldu. O, genç bir delikanlıydı. Annesi er-Rubeyy’ bintu’n-Nasr, Rasulullah (s.a.s.)’e geldi de:
- Ya Rasulullah, Harise’nin benim yanımdaki menzilesini bilmektesindir. Eğer o, cennette ise, onun acısına sabredeyim ve sabrımın sevabını Allah’dan umarım. Eğer (cennette değilse de) diğer bir yerde ise, yapacağım ağlamayı görürsün (yahud ne yapmamı re’y edersin)? dedi.
Rasulullah (s.a.s.):
“Yazık sana! Sen, aklını mı kaçırdın? Cennet, bir tane midir? Cennet, şübhesiz bir çok cennetlerdir. Şu muhakkak ki, senin oğlun elbette Firdevs cennetindedir!” buyurdu.[154]
Ebu Hüreyre (r.a.)’dan.
Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:
“Her kim Allah’a ve O’nun Rasulü’ne iman eder de namaz kılar ve Ramazan’da oruç tutarsa, onu cennete koymak, (sadık olan va’dı gereğince) Allah üzerine bir hak olur. O kimse, ister Allah yolunda muhacir olsun, isterse içinde doğduğu toprağında otursun.”
Bunun üzerine Sahabîler:
- Ya Rasulullah, bu müjdeyi insanlara haber vermeyelim mi? dediler.
Rasulullah (s.a.s.):
“Şübhesiz cennette yüz derece vardır. Allah onları, kendi yolunda cihad eden mücahidler için hazırladı. Her iki derecenin arasındaki mesafe, gökle yer arasındaki mesafe gibidir. Sizler, Allah’dan (cennet) istediğiniz zaman, O’ndan Firdevs’i isteyin. Çünkü o, cennetin en üstün ve yüksek olanıdır. Firdevs’in üstünde Rahman’ın Arşı vardır. Cennetin ırmakları, Firdevs’ten fışkırıp akarkar.”[155]
Yegâne Rabbimiz Allah Teâlâ’nın rızasına ve Firdevs cennetine kavuşan izzet sahibi muvahhid mü’minler, Allah’a ve Rasulü (s.a.s.)’e katıksız iman edip emrolundukları gibi dosdoğru davranıp gereği üzere ibadet edenlerdir... Mü’minûn Sûresi’nin ilk on bir ayeti vesilesiyle bu muvah-hid mü’minlerin vasıflarını anlatmaya gayret ettik... Rabbimiz Allah’ın izni ve yardımı olmasaydı bunu gerçek-leştiremezdik...
Dâvâmızın başı ve sonu Âlemlerin Rabbi Allah’a hamd etmektir...
--------------------------------------------------------------------------------
[139] Mü’minun, 23/10-11.
[140] Kasas, 28/5-6.
[141] A’râf, 7/137.
[142] Şuara, 26/57-59.
[143] Nur, 24/55.
[144] İbn Kesir, A.g.e., C.11, Sh.5959.
[145] İmam el-Vahidî, A.g.e., Sh.364. (Mürsel hadistir. Ed-Dürr, 5/55.)
İbn Kesir. A.g.e., C.11, Sh.5959.
[146] Abdulfettah el-Kadî, A.g.e., Sh.279.
İmam el-Vahidî, A.g.e., Sh. 368. (Hakim, Müstedrek, 2/401. Heysemî,
Mecmau’z-Zevaid, 7/83. Suyutî, ed-Dürr, 5/55.)
[147] Sahih-i Müslim, Kitabu'l-Fiten, B.5, Hds.19.
[148] Ahmed Davudoğlu, A.g.e., C.11, Sh.313.
[149] İbn Kesir, A.g.e., C.11, Sh.5960. İmam Ahmed b. Hanbel’den.
[150] Tevbe, 9/111.
[151] Meryem, 19/63.
[152] Zuhruf, 43/72.
[153] Kehf, 18/107-108.
[154] Sahih-i Buhârî, Kitabu'r-Rikak, B.51, Hds.137.
Kitabu’l-Mağazî, B.9, Hds.31.
Kitabu’l-Cihad ve’s-Siyer, B.14, Hds.24.
Sünen-i Tirmizî, Kitabu Tefsiru’l-Kur’ân, B.24, Hds.3386.
İmam Tirmizî (rh.a.)’ın rivayetinde şu ziyade var:
“Firdevs, Cennetin yaylası, en elverişli ve en üstün yeridir.”
[155] Sahih-i Buhârî, Kitabu't-Tevhid, B.22, Hds.51.
Kitabu’l-Cihad ve’s-Siyer, B.4, Hds.8.
Sünen-i Tirmizî, Kitabu Sıfatu’l-Cenne, B.4, Hds.2650.
İmam Suyutî, Camiu’s-Sağir Muhtasarı, C.3, Sh.52, Hds.2834 (5919).
Ahmed b. Hanbel, Müsned, C.2, Sh.335’den.
SEHADET
SEHADET oykusu ve yaptigi cagrisimlar biraz duygusal, Biraz costurucu, birazda asikcadir? Ruhu atese surukluyerek mantigi felce ugratir, Konusma gucunu azaltir, dusunmeyi guclestirir. Cunku SEHADET, eritici bir ask ile derin ve anlasmasi Guc bir bilginin karisimidir. Bu ikisi bir arada aciklanamaz. SEHADETIN anlasilabilmesi icin oncelikle HUSEYININ Temsil ettigi ideoloji ile tarihsel akimlara ve savaslara Sebebiyet veren ozel inanclarin aydinlatilmasi gerekir. HUSEYIN bu savasin bayraktarlarindandir. KERBELASI ise tarih boyunca deyisik siper, Kusak ve donemlerde suregelmis savas anlamlarindan biridir.
SEHID, ALI SERIATI
Not,sehadet, isimli kitabindan alinmistir
AH SEHADET
Icim yanar bir atestir
Masuka duydugum hasret
Seninle olmek sereftir
Ikram sende sende izzet
Ah sehadet ah sehadet
Alsin seni gok kusatsin
Alemler selama dursun
Oluler sende dirilsin
Kiyam sende sende zafer
Ah sehadet ah sehadet
Gulustanin gul kokuyor
Sehadet tende tutuyor
Inkilabin buyuluyor
Hayat sende sende ebed
Ah sehadet ah sehadet
Nicedir sana bir dua
Ve bir tesbih taşırım avucumda
İbrahim gibi
Toplayıp içli bütün duygularımı
Nezredilmiş bir adak gibi
Kurban ettim dostluğuna
O zaman
Ve
Seni temin ederim ki
Nedamet duymadım bundan
Zaman dediğim,
Tapınak tapınak yıldızların
Ve göz satın alan şeylerin evlerimize girdiği
Ve etten insanların taştan insanlara
İbadet ettikleri bir zamandı, o zaman…
Bir ben böyle yapmadım
Bir de yan komşumuz yaşlı dayının oğlu
Bir de
Birkaç delikanlıdan daha bahsettiler
Sayıları az; bir elin parmakları kadar
Ya var ya yok
İşte biz bunlar tapmadık
İnsanların taptığı gibi taştan insanlara…
Ve zaten kavganın başladığı yer de burasıydı
Derken insanlar
Taştan tanrılarıyla baş başa kaldılar
Uzun uzun tartıştılar
Ve sonunda bu işe son vermek için bir mahkeme kurdular
Çok geçmedi toplantılarından çıktılar
Başı büyük göbeği sarkık adamlar öne atılıp
“İlahlarımıza saygılı olun!” dediler önce
“Asla!” dedik “Asla, ölümüne asla!”
Sonra bize
Okkalı bir kararla üç hüküm arz ettiler:
Birincisi; kendirden mamul kalın bir ip
İkincisi;ucu görünmez upuzun bir yol
Ve üçüncüsü ise güneşin görmeyeceği bir mahzendi
Bunları sıraladılar
Onlar kalem kırdıkları zaman
Biz yirmisinde birer Yusuf’tuk
İşte hikâyenin özü bu…
Ama dur! Biz durmadık, boyun eğmedik çünkü
Hükümlerini yok farz edip kıyama devam dedik
Yusuflar ekin diye hüdhüdler uçurduk çünkü
Zemzemle sulanacak Hüseynler
Kur’anla boy verecek Edipler ekin
Ekin dedik akrabalarımıza
Ekin dedik dostlarımıza
Ekin, Yusuflar ekin dedik…
M.Said Karacadağ
Ağlamıyordu... Önünde kefenlenmiş beş küçük kardeşinin soğumuş cesetleri vardı... Dingindi, sakindi. Mütevekkil bir eda ile etrafına bakınıyordu. “Biz 7 kardeş uyuyorduk” dedi. Sesinde hafif bir titreme vardı, ama yine de ağlamıyordu.
Ağlamıyordu... Yüzü hüzünlüydü evet; ama yine de gözyaşı dökmüyordu. “Beş küçük kardeşim atılan bombalarla vuruldu. Kardeşlerim can çekişiyordu. Onlara ‘Şehid olmak için dua edin!’ dedim. Benden küçük olan beş kardeşim şehit olmak için dua ederek ruhlarını teslim ettiler” dedi.
Bu sözleri söyleyen yıllarca ilim okumuş, medreselerde dirsek çürütmüş bir âlim değildi. Ama âlimler onun yakini ilmi karşısında nadan kalırdı. Cepheden cepheye koşmuş, savaş meydanlarında korkusuzca savaşmış bir kahraman da değildi. Ama kahramanlık, bu küçük kızın teslimiyetinin yanında söz edilmeye değer bir vasıf bile olamazdı. Tasavvuf ve zühd yollarında zirveleri zorlamış bir salik hiç değildi. Ama Hallac–ı Mansurlar, Beyazıd–i Bistamiler, Bişr–i Hafi’ler onun bu katıksız imanına gıpta ederler, uğradığı musibetin ağırlığı karşısında gösterdiği bu teslimiyet karşısında hicap duyarlardı.
Daha on iki yaşındaydı. Adı İman, kendisi ise tepeden tırnağa imandı. İman, ete kemiğe bürünmüş bir halde karşımızdaydı. Tertemiz bir yüzü, o güzel yüzünün iffetinin simgesi usulca örtülmüş bir başörtüsü vardı. Kameradan gözlerini kaçırıyor; ama ağlamıyordu. O küçük yaşında dağları sarsacak bu musibet karşısında başı dimdikti. Korkmuyordu, beş şehidin ablası olmanın sorumluluğuyla şehid düşmüş kardeşlerinden bir anne şefkatiyle söz ediyordu.

Ağlamıyordu... Hem niye ağlasın ki? Ağlamak gayretsiz Arap yöneticilerine daha çok yakışırdı. Ağlamak, Filistin’in yaşadıkları karşısında naçar oturan bizlere daha layık değil miydi? O bir Filistinliydi. O bir ablaydı, beş şehidini metanetle toprağa vermiş bir abla... O artık ümmetin ablası olmuştu, ümmeti temsil ediyordu. Onu, ümmetin Siyonist zulmü karşısındaki sessizliği hiç ilgilendirmiyordu. Allah’a imanın, Rahman’a teslimiyetin zirve noktasındaydı.
Ümmetin bu abladan, Filistin halkından öğrenecek çok şeyi var. Kamera ne tarafsa yönelse şehid düşmüş bedenler, parçalanmış Müslümanlara takılıyordu gözlerimiz... Ama her şehid düşenin yanında “Allah bize yeter, O ne güzel vekildir!” diyen sabır dağlarını da görüyorduk. Son nefesinde şehadet getiren yiğitler, aldığı yaradan dolayı konuşamayan, sadece şehadet parmağını kaldırabilen azizler gördük. Evlatlarını soğuk toprağa veren analar gördük. O analar ki evlatlarını gözlerinden sakınırken, şimdi cansız bedenleri önünde çaresiz ağlıyorlardı; ama yine de ‘Biz Allah’tan geldik, yine O’na döneceğiz!’ demekten geri durmuyorlardı. Onlar tüm dünyaya “Şehadeti olan bir millet için esaret yoktur” düsturunu yaşayarak öğreten kahramanlar olarak yüreklerimizde müstesna bir yere sahip oldular...
Gazze’li kardeşlerimiz öyle bir musibete uğradılar ki eğer “Andolsun Rabbine, biz onları da, şeytanları da mutlaka haşredeceğiz, sonra onları cehennemin çevresinde diz üstü çökmüş olarak hazır bulunduracağız” ayeti imdada yetişmeseydi doğrusu insanın başını çaresizlikten taşlara vurması işten bile değildi. Bu zulmü gören Rabbimiz, zulme şahitlik yapacak şehitlerimiz var. Dualarımız o her şeye gücü yeten, narın ve nurun Rabbine... Her yerde hazır ve nazır olana... Koruyup kollayana, görüp gözetene, uyku ve uyuklamadan münezzeh olana... “Sonra, her bir gruptan Rahman’a karşı azgınlık göstermek bakımından en şiddetli olanını çekip çıkaracağız” ayetinin sahibine ellerimizi açıp yalvarıyoruz, “İlahi!” diyoruz, “Bir sayha yeter, bir ‘Kun’ emri yeter” diyoruz.
Filistin’im, cancağızım... Kudüs’ün özgürlüğü için yıllardır ümmetin namusunu kurtaran, vurulan, dipçiklenen, kolları taşlarla kırılan ama bilekleri bükülmeyen yiğitlerin diyarı... Ve Gazze... Ambargonun yiyip bitirdiği, tükettiği belde... İmanları dağlardan daha sarsılmaz kardeşlerimizin yaşadığı düşler ülkesi... Şu anda Allah’a hesabını en kolay verebilecek kardeşlerimiz hiç kuşkusuz onlardır. Bizim gibilerin hesap verecek yüzleri var mı, onu herkes kendi vicdanına sorsun.
Dedim ya, ağlamıyordu... Gözyaşları mı kurumuştu bilemiyorum; ama ağlamıyordu... Bildiğim bir şey varsa o da onu izleyen herkesin ağladığıydı. Bu küçücük ablanın iman ve metanetine mükâfat olarak dünyayı ayaklarının altına serseniz bile yine de bir şey yapmış olamazsınız. Cennet niye var sanıyorsunuz?
İskender Tutar
*Bir tüfek istiyorum*
Bir tüfek istiyorum
Sattım anamın yüzüğünü
Bir tüfek uğruna
Rehin verdim cüzdanımı
Bize öğretilen dil
Okuduğumuz kitaplar
Ezberlediğimiz şiirler
Beş para etmiyor
Bir tüfek karşısında
Şimdi benim de bir tüfeğim var
Beni de Filistin'e götürün sizinle birlikte
Meryem'in yüzü gibi mahzun bakışlı tepelere
Peygamberin taşına yeşil kubbelere
Tam yirmi yıldır
Bir vatan
Ve bir kimlik arıyorum
Oradaki evimi
Ve dikenli tellerle kuşatılmış yurdumu
Çocukluğumu arıyorum
Mahalle arkadaşlarımı
Resimlerimi kitaplarımı
Her sıcak köşeyi
Her tatlı anıyı
Şimdi benim de bir tüfeğim var
Beni de Filistin'e götürün sizinle birlikte
Ey erkekler!
Yalnızca erkek gibi yaşamak
Ya da erkekçe ölmek istiyorum
Toprağıma zeytin ağaçları dikmek istiyorum
Mis kokulu çiçekler ve portakal ağacı da
Nedir bunun derdi diyen olursa
"Artık derdim tüfeğimin olması yalnızca"
Şimdi benim de bir tüfeğim var
Artık devrimcilerin yanındayım
Dikenler ve tozlar döşeğimdir
Ölümse giysimdir benim
Yazgımız buymuş demiyorum
Aşağılanmak yazgı olmayacak artık
Ben devrimcilerle birlikteyim
Ben de devrimcilerdenim
Taşıdığım günden beri tüfeğimi
Gözlerimde belirir oldu Filistin
Ey devrimciler
Kudüs'te, Halil'de
Bisan'da, Ağvar'da, Beyt-ül Lahim'de
Ey özgürlük savaşçıları nerede iseniz
İleri… Daha ileri......
Barış bir tiyatro oyunu
Adalet bir gösteri yalnızca
Tek yol var Filistin'e gider
O da tüfeklerin namlusundan geçer
Nizar Kabbani
Çeviri: Kenan HANOK
Sil artık gözyaşlarını. Fecir vaktine kadar hıçkırıklara kapılıp, sabretmeye çalıştığın tutsakların yasaklarına, hür nağmelerinle cevap ver. Yeşertmeye devam et çölleri sevdanla, hasretini kara taşlara bas şimdilik, sabret kalbim! Titreyişlerin devam etsin yüreğim!
Küçücük yüreklerimizle dağların taşıyamadığı davayı yüklendik ve hicret ettik veda tepesinden. Güneş, her gün umudu gönüllerimizde aydınlatarak doğuyor. Cemreler Rabbe teslimiyeti ile tutsaklıktan kurtulan özgürlük abidesi, ateşin içinde gül bahçesinde Rabbini tespih eden İbrahimin aşkına şâhit! Dalgalar imanın bayraktarlığını taşıyan içi Musa dolu kundaklara ve zindanlar karanlıkları nuruyla aydınlatan Yusuflara şâhit! Kâinat çöllere inen nura, Nur-u Muhammede şâhit!
Tarih tekerrür ediyor. İman ateşi başörtüsü abidelerinin omuzlarında alevleniyor şimdilerde. Zulüm kokuyor meydanlar, okul kapılar... Mazlumlar yürek sükûtlarının bedelini ödüyor yitik coğrafyalarda. Zemheri yağmurlar yağıyor hatıra defterlerine. İlahi yolda ahlak köprüsünü yıkmış karanlığa mahkûm olanlar... Edep nedir bilemez olmuş bâtılın ışığıyla aydınlanacağını sananlar! Bâtılın, suyun üzerindeki köpük olduğunu unutuvermiş dimağlar... Küçücük bir menfaat karşılığında özgürlüğünü sahte ilahlara satanlar; unutturulmuşlar gülün aşkından... Nefsanî menfaatleri için dünyayı cehenneme çeviren tutsakların zevkleri, şefkat dolu yüreklerin başörtülerine uzanıyor. Sümeyyelerin haykırışları küfrün bağrını delmeye devam edecek her daim. Sümeyyelerin başörtüleri göklerde dalgalanacak her tarih sayfasında! Al karanfiller açacak uçurumlarda, kâinat tarih sahnesinde başörtüsünü sancak gibi taşıyan karanfillere şâhit olacak! İffetiyle, takvasıyla, ameliyle, duruşuyla iman çağlayan mücahidelere şahit olacak!
Hüznün şarkı olduğu mısraları söylüyoruz okul koridorlarında. Başörtümüzü açtırmak için mücadele ediyorlar. 'Başörtünüzü çıkarmazsanız okuyamazsınız'diyerek tehdit ediyorlar. Rabbimizin ilk emri olan okumayı mı kastediyorlar, kendi kurdukları düzende diploma kazanmayı mı?!... Okumaksa neyi okumak, kimi okumak, ne için okumak sorularına cevap arıyoruz ayet ayet. Kâinatı okumaktan, yaratılışımızı okumaktan ve Rabbimizi okumaktan kim alıkoyabilir bizleri? Kendilerine dişiliğimizle değil fikrimizle iletişime geçmelerini söylüyoruz. Kanlı gözyaşlarımız arkadaşlık ediyor davamıza. Bulutların serzenişlerine; yağmurlara karışıyor dava şebnemlerimizr30; Yangınların eşiği olmuş katre katre dökülen gözyaşları. Hasret yaralarının sancılarına ayetler okunuyor:'İnn e me'as sabirin'...
Sancağımızdı başörtüsü, nefesimizdi, gözyaşımızdı, söz yaşlarımızdı. Nasıl çıkarabilirdik başımızdan, nasıl terk edebilirdik davamızı? İmtihan üzere gönderildiğimiz dünyada, esir zevklere ulaşmak mıydı gaye-i hayâlimiz? Kuşlar gibi kanat çırpıp asumanlarda hürce dolaşmak varken, ten kafesinden çıkıp uhrevi dünyaya hicret etmek varken bunca telaş neydi? Niçin saçımızı-başımızı görmek/gördürtmek istiyorlardı? Meryem misali iffetli olamayacak mıydık?...
Biz kararımızı ta önceden vermiştik. 'Kalu Bela'da rabbimize teslim olduk, buyruğu altına girdik. Arttırılmış tutsaklık olan aşka adadık nefesimizi. Sevgililer sevgilisi Nur-u Muhammed'in getirdiği vahye iman ettik. Ayağımıza batan dikenlere aldanmayıp, ufuktaki umutlarımızı yeşerttik hayallerimizde.
Şair ne güzel söylemiş:
elemli rüzgar alıp götürüyor yürekleri zindana
özgürlüklerin kapısına kilit vurulmuş
vakit;
gemileri yakma vaktidir!...
vakit;
aşkın önünde edeple eğilme vaktidir!...
vakit;
seccadelere uzanma vaktidir!...
Başörtüsü, bizi 'biz' yapan sancımız... Başörtüsü, dualarımıza direniş tohumları eken sevdamız... Başörtüsü, acziyet ufkunda kimliğimiz... Başörtüsü, sineye çekilen gül âyinelerinde birer birer süzülen ab-ı aşk tohumları. Direniş tohumlarının aşkı ile çorak topraklar yeşerdi. İşte burada bir ayeti hatırlıyoruz. Al-i İmran suresi 54.ayette 'Onlar düzen kurdular, da (buna karşılık) onlara düzen kurdu' buyuruyor Rabbimiz. Ve Tur suresi 42. ayette 'Yoksa hileli-bir düzen mi kurmak istiyorlar? Fakat (asıl) o inkâr edenler hileli-düzene düşecek olanlardır' buyuruyor. Biz yeter ki kaybetmeyelim umudumuzu, sancımızı, davamızı. Ümmetin kayıp ve yetim kalmış çocuklarını toparlamak adına, halifelik görevimiz adına çıkarmayalım başörtümüzü. Sonunda kazanacak olan tarafın bizlerin olacağını müjdeliyor Kuran. Başörtüsü mağdurları olmayalım, mağdur kavramını üzerimize yakıştırmayalım. Başörtüsünü bir sancak gibi taşıyarak başörtü muzafferleri olalım.
Ne mutlu başörtüsünü bir madalyon gibi taşıyan kullara! Ne mutlu başörtüsü aşkını yoluna adayanlara! Ne mutlu yeryüzünde bir zümrüt gibi parlayan iffet timsallerine!!!
HAVADA KAN KOKUSU VAR!
Gökyüzünden yağan ne üzerimize,
Neden Güneş Kızıla Boyanmış,
Bulutlar Kurşun Misali
Rüzgar meltemsi Dokunuşunda değil Artık belli
Ok gibi Saplanıyor Tenimize
Kan Kokusu Var havada...
VE SEN
Annelerin Sıcak Kollarını Sizlere Bıraktım,
Ben Yar Sohbetini ve Çocukların Şımarıklığında,
Çayı Yudumlamayı sizlere Bıraktım
Meyve yerken tebessümler İle Birlikte,
Televizyon izlemeyi Size Bıraktım
İşte bedenim,
Vur Vurabildiğince
Senin kahpe Kurşunun, Açılan Bir kapı şehidliğime
Yok Bu sefer Anam değil,
Yüreği yanmayan ve Sızlamayanlar Ağlasın
Nasılsa Bir hak gününde hesabı Sorulacak Yüreklerin
Bulutun beyazı olsun kefenim,
Toprak Olsun param parça Bedenim
Ondan geldim, Nasılsa O olacağım
Aşkına Düştüm Ben Şehadetin,
Yeter bana Bu hasretim
VE BEN
Dilimde Duayla karışık Bir beddua,
Yediğim yemekte,
İçtiğim Suda,
Aldığım her nefeste, Bir Utanç
Kardeşimin Kanı Bu,
Onun Nidası Bu
Bakışlarında Ölüyorum, Her Seferisinde
Kan Kokusu var Havada...
Ve SON
Artık Gül Onların bedenlerinde
Delili Yüzlerindeki tebessüm
Sanki Melekler Süslüyor, Vucudlarındaki kurşunları avuçlayıp
Mübarek Olsun Şehadetiniz,
Hayırlı Olsun Yeni Aleminiz
Karşılayan HAMZA, Kucaklayan PEYGAMBERİMİZ
VE SON SÖZ
Biliyorumki Siz Aleminizde tebessümler İçersinde iken,
Buralarda,
Kan Kokusu Var havada...
Dünya Sırıtıyor,
Hala Çıt Yok Bir Çok Müslüman Diyarında da
Hesabımız Zor Bizim, Hem Bu dünyada, hem Ahir hayatta
Dedimya,
KAN KOKUSU VAR HAVADA..............
ANNE
Gözlerden süzülen yaşlarla
Geldi bana cihad
Sessiz kalmış umutlardan
Sarararak bana düştü
Ta!Gönlümün en güzel köşesine
Anne!
Yanıyorum ciğerim pare pare
Ağlama sözlerin acıtmasın
Yüreğimin biçaresi o
Ayırmaya kalkma
Anne!
Deme ki bana ‘Hayır’ olmaz
Silmişim,yıkmışım engelleri
Her şeyden vazgeçmişim
Lütfen anla
Anne!
Bana Rabbimin inayeti bu
Kalbime düşen bir volkan
Bağlama beni!
Kollarımı bırak!
Tutma beni
Anne!
Ben artık ondayım
Ben cihad olmuşum
Anne!
Dudaklarım onun için
Susuyor ve konuşuyor
Yalvarırım benim önümü
Kesme Anne!
Her dem daha da yakıyor
Duramıyorum hasretim O’na
Benim tek sevdam
Kalbime saplanan gül!
Çektikçe içime kokusunu
İmanla güçleniyorum
Ve ben büyüdüm Anne!
Yalvarırım sal beni
Şahadeti yudumlayayım
Rab için feda olayım
Söz sana Anne!
Duamda unutmayacağım seni
Ne olur beni bırak
Anne!
Nar_ı ask
TAÖ
aşk beklemek değil midir??
sonunda iki güzelden biri bizim olucak
ya şehadet ya zafer!!
aşk istemek değil midir??
ya rahle başında ya cihad safında
aşk yaşamak değil midir??
savaşın ortasında ya da ilmin kuccağında
aşk ölmek değil midir??
ya dağ başında ya kudüs sıcağında!!
aşk içime çektiğim değil midir??
hu diye verdiğim, ahh ile verdiğim
uykuları bölen değil midir??
her hayale kondurulan, her dua istenilen...
senin içinse cihada canım feda
senin içinse şehadet bana sefa
senin içinse elif ve be bana deva
sensin gönlümün sahibi
ey Rabbim bu gönle söz geçmiyor
anlatıyorum..hız kesmiyor
sadece seni istiyor..
bir de nefs var ha bire zulm ediyor
beni sensizliğe çekiyor
elimi attığım herşeye gaflet yüklüyor
bu acziyetle gönül bu derdi taşır mı??
sevda sana ise korku bana yakışır mı??
ah sinem korla doldun
bu halinle aşk'a soyundun
gönül bu, rüzgardan deli
ne yapsak artık durduramaz beni
ya rahle başında ya cihad safında
geliyorum ey Rabbim, beni bağışla
BSÖ
Açmışsın kanatlarını , uçuyorsun diyardan diyara..Ey rengini bulutlara vermiş beyaz güvercin! Ebabillerin yareni ol ve su serp gönlüme..
Bu gece uğrarsan Filistin'e selamımı söyle . Öp yerime, alnından öp, onurundan öp, şerefinden öp ! O beni tanımaz belki, sorarsa; "sağır ümmetin sağır ferdi " dersin.Başını sallayıp üzülecektir halime.."Muhammed'in ümmeti ne halde?"diyecektir kendi kendine..
Ey diyardan diyara uçan güvercin!Bu gece konarsan Gazze'nin yüreğine,kadınların akacak olan yaşlarını tut elinle..Anaların feryadına koş,benim yerime..Benim yerime öp Gazze'yi alnından,benim yerime öp anaların rahmet saçan kokularından!
Silahların altında gölgelenen çocukların seyrine dal.Diğer şehirlerin doğacak olan güneşinden bahsetme sakın! Bir kurşun da sen sıkma oyuncaklarına !
Bu gece uğrarsan Filistin'e yerlerden taş topla tek tek..Sonra ver çocukların ellerine ve bak zalime uçan her taşa, üzerinde 'EL-KAHHAR' yazıyor mu diye ? Çocuklara bak doya doya ..Ama önce gözlerine bak..Gözyaşları kurumuş mu? Yoksa Şehadete mi nişanlanmış bu minik gözler? Gözlerinden öp hepsini, benim yerime..Doyasıya sarıl boş kalmış ellerimin yerine..
Bu gece uğrarsan Cihat erlerine, ŞEYH YASİN 'in hatıralarını, en şerefli ölümle yolculanan mücahitlerin yüklendiği acıyı izle! Öp SABRA 'Yı alnından benim yerime. Sokaklarını gez, dolaş..Şeyh Yasin'i bulursan yapış ellerine eteklerine benim yerime.."Emanetine sahip çıkamadık" de, af dile suskun dilimin yerine..Ağla , ağla çok ağla..Ağlamayı unutan gözlerimin yerine..
Ey kapkaranlık dünyanın bembeyaz güvercini ! Hüzün Peygamberi 'nin diyarı değil miydi bu dünya? Şimdi git Kudüs'e Orda ne kadar birikmiş acı varsa topla , at yüzüne bu ümmetin..
SELAHADDİNLER GİBİ YANMASAKTA GÜLMEYİZ BU ZULME !
Ben hep Filistin'i seveceğim. Ben sadece Filistin için yaşayacağım bu bataklıkta !
Bu gece uğrama başka yere..
Kudüs'e git öp yerime..
Alnından öp,
Onurundan ,
Şerefinden ,
Toprağından,
Nurundan öp !
Küfre saplanan dudaklarımın yerine ..!
Filistin’de Düğün Var Anne. Ama Ben Gidemiyorum…
Filistin’de düğün var anne…
Firdevs, kapılarını ardına kadar açmış
konuklarını ağırlıyor…
Yahudi namlusundan çıkan her bir kurşun
düğün davetiyesi olarak düşüyor göğüslere…
Filistin’de toplu düğün var anne…
Varsayın ki yanınızdayım demekle olmuyor biliyorum…
Nisa-75’i hatırlatma n’olur!
Mazeretlerim var…
Ben kadın değilim… Yaşlı da değilim…
Çocukluğu terk edeli yıllar oldu…
Dedim ya mazeretlerim var…
,,,
Seninle büyütmediler Filistinlim…
Seni sevmek neyi gerektirir?
Anlatmadılar…
Uzaktan sevmekle olmuyor…
Dualarım sizinle demek de olmuyor…
,,,
Firdevs düğünleri kanlı olur biliyorum,
Barut kokularıyla uğurlanır gelin ve damat adayları…
Orda olmak lazımdı, farkındayım…
Dedim ya mazeretlerim var…
,,,
Evladını firdevse uğurlayan bir anne neden ağlar?
Annen bana ağlar Filistinlim, bana ağlar…
Varlığım acı verir annene…
Annen sensiz kalırken, ülkemin yazarları
öfkelerini makalelere kusacaklar…
Kahrolsun diyecekler yahudilere…
Oysaki ‘kahrolsun! Kurşunu’ ne öldürür ne de yaralar…
Ümmetin gazını almaktan öteye geçmeyeceğini de biliyorum…
,,,
Memleketinden yükselen her bir çığlık
Nisa–75 olarak düşer memleketime…
Ne ben farkındayım ne de hocalarım farkındalar…
Sen firdevs’in nüfusuna artı bir olarak düşerken
ben burada sırasını bekleyenlerden olur muyum acaba?
Bir gözüm Ahzap–23 de, diğer gözüm Nisa–74 de…
,,,
Seni sevmek neyi gerektirir?
Bunu bana anlatmadılar Filistinlim…
Klavye… Kalem… Yürüyüşler melhem olmuyo farkındayım…
Ne zaman ki ‘madde in İsrail’markalı davetiye düşer memleketime
İşte o zaman anlarım acılarını…
,,,
Düğününe katılamadım;
Var say ki tembelim…
Var say ki korkağım…
Var say ki kardeşlik ruhum yerle bir…
Var say ki dünya hayatı aldattı…
Var say ki ölümden korkuyorum…
Var say ki cihadına küçük diyenlerden oldum…
,,,
Var sayma n’olur…
Sen ki ebedi hayatı kazananlardan oldun…
Ben ise ağzı açık bi şekilde firdevsteki hayatını okuyorum…
N’olur gir rüyalarıma ve bana Al-i İmran 170’i oku…
Buna çok ihtiyacım var…
----------------------------------------------------------
Rabbim Filistinli kardeşlerimizin şehadetini kabul etsin ve
kalplerimizdeki ölüm korkusunu çıkartsın. Âmin…
GECELERİ SİPERLER BİR BAŞKA ALEM OLMAKTADIR.MÜCAHİDLER BİRBİRLERİYLE YARIŞMALAR YAPMAKTA , İDDALARA GİRMEKTEDİR.
TARİHTE HİÇ BİR MİLLETİN EVLATLARININ GİRMEYE CESARET ETMEYİ BİLE DÜŞÜNEMEYECEĞİ BU İDDALAR SABAH YAPILACAĞI
MUHABEREDE KİM DAHA ÖNCE ŞEHİT OLACAĞI ÜZERİNE İDİ KİMİN KAZANACAĞI ALLAH'IN HUZURUNA VARILDIĞINDA ÖĞRENİLECEKTİ.
GERÇEĞİ ANCAK O BİLİRDİ.
ONUN HUZURUNA ŞEHİT OLARAK VARMAK NE BÜYÜK LÜTÜFTUR.
BAZEN YARIŞMALAR GECE BASKINLARI GECE KEŞİFLERİ İÇİN GÖNÜLLÜ SEÇİMİNDE OLURDU.
KİM DÜŞMANDAN ESİR GETİRECEKTİR?KİM GÜNDÜZ ÖLÜM SAÇAN MAKİNALI TÜFEĞİ ALIP GETİRECEKTİR?
KİM MAKİNALI ATTÜFEK ATEŞİ ALTINDA İLERLEYİP İNLEMELERİ DUYULAN YARALILARA SU GÖTÜRECEK YADA YARALILARI GETİRECEKTİR...
İDDALARIN BİR KISMIDA BUNLAR İÇİNDİR.
SÖYLEDİKLERİNE GÖRE ERTESİ GÜN ŞEHİT OLACAKLAR ADETA AKŞAMDAN BELLİ OLURMUŞ.
ŞEHİT OLACAKLAR DAHA BAŞKA BİR NEŞ'E BİR SEVİÇ SARARMIŞ.
TARİF EDİLEMEYECEK BİR ZEVK İÇİNDE OLURLAR,GÜLÜŞÜRLER,ŞAKALAŞIRLA RMIŞ...
NE KORKU NE ÜRKEKLİK...GERÇEKTEN HUCUM ZAMANI YAKLAŞTIĞINDA BÜYÜK BİR AŞKLA SİPERDE KELİME-İ ŞEHADET GETİREREK OKUYARAK HUCUM İÇİN SIRANIN KENDİLERİNE GELMESİNİ BEKLERLERDİ.
"HUCÜMMMM...! EMRİ VERİLDİĞİ ANDA HUYLANMIŞ ASLANLAR GİBİ FIRLAYARAK ÖLÜME SUSAMIŞCASINA DÖĞÜŞMEYE KOYULULARDI .
BİR MUHABERA ANINDA YARALARINDAN KANLAR DAMLAYARAK HUCUM EDEN KOMUTANIN KUCAĞINA HEMEN ÖNÜNDE KOŞAN GENCECİK BİR MÜCAHİD VURULARAK DÜŞER .
KOMUTAN ,BAŞINI DİZİNE YATIRDIĞI ŞEHİT MÜCAHİDİN GÖZLERİNDEN ÖPERKEN ;
YAVRUM...EVLADIM...RÜTBECE BEN SENİN ÖNÜNDEYDİM NİÇİN ŞEHİTLİK SIRASINI BENDEN ÖNCE KAPTIN?...
DİYEREK BİRAZ SONRA O DA ŞEHİT OLMAYA KOŞUYORDU
İŞİN SIRRI...! ONLARIN NASIL ŞEHİT OLDUĞUNU BİLMEKTE DEĞİL ,ONLARIN NASIL YAŞADIĞINI ANLAMAKTA VE YAŞAMAKTA
EY ŞANLI ÇEÇENYA ŞEHİDLERİ..
BİİLİRİM SİZİ ANLAMAK İÇİN CİHAD ETMEK AMA BEN SİZİN DAVANIZA SEVDALANDIM..
ŞEHADETE SEVDALANDIM..
BU YOLA BAŞ KOYDUM..
RABBİM GERÇEK MÜCAHİD VE MÜCAHİDELERDEN EYLESİN..
BİZ SÖZ VERDİK BİRBİRİMİZE....GÜNÜN BİRİNDE ÇEÇEN DAĞLARINDA...ÇEÇEN MARŞINI DİNLEYİP ŞEHADETE KAVUŞUCAKTIK...SEVDALANDIK BU DAVAYA..ŞEHADETE SUSADI BENDİMİZ...UMMU SULEYM EFENDİMİZİ NASIL BİR SAVAŞTA KORUMUŞTU ELİNDE BİR HANÇERLE...BİZDE DAVAMIZI KORUMAK İÇİN GİDİCEZ İNŞ ÇEÇEN DAĞLARINA...VE ELBETTE BİRGÜN BİZİDE BİR KURŞUNUN ARKASINDA MÜCAHİD ŞENER GİBİ KOMUTAN BİLAL GİBİ ŞEHADETİ TADACAĞIMIZ GÜNLERİDE GÖRECEĞİZ İNŞ....ALLAHU EKBER...ALLAHU EKBER....ALLAHU EKBER...
ÇEÇENİSTAN DAĞLARINDA KARTAL GİBİDİR BİR ÇEÇEN
ÖZGÜRLÜK SAVAŞÇISIYDI YALNIZ KURTTUR HER ÇEÇEN...
LAİLAHEİLLALLAH...SEVDAMIZSIN ÇEÇENYA....
LAİLAHEİLLALLAH...KAVGAMIZSIN ÇEÇENYA...
MUHAMMEDİ42 ........... HAYAT İMAN VE CİHAD.CİHAD DORUKLARA SEVDALANMAK....
“Muhammed'in canını elinde tutan Allah'a yemin ederim ki, Allah yolunda cihad edip öldürülmeyi, sonra cihad edip yine öldürülmeyi, sonra tekrar cihad edip tekrar öldürülmeyi ne kadar isterim!” (Ümmetinin Şehidi/şâhidi Hz. Muhammed Mustafa) (s.a.s.)
“Sabran yâ âle Yâsir! İnne mev’ıdeküm el-cenneh -Sabredin ey Yâsir âilesi! Size cennet vaad edildi!-” (Canlı Şehid Hz. Muhammed (s.a.s.)
“Gâyemiz Allah’tır, önderimiz Rasûlullah’tır. Anayasamız Kur’an, yolumuz cihaddır. En yüce temennîmiz Allah yolunda şehîd olmaktır.” (Şehid Hasan el-Bennâ)
“Normal bir insanın mantığı ile şehidin mantığı arasında büyük fark vardır. Şehid, aşk ehlidir; akıl ehli değil!” (Şehid Mutahharî)
“Şehid verdik’ demeyelim; ‘şehid kazandık’ diyelim. Çünkü, şehid, evet, zâhiren aramızdan ayrılıyor ama kanı daha büyük hizmetler görüyor. Biz aşk ehliyiz, akıl ehli değil. Akıl ehli, hayatta kalmanın bin bir yolunu hesap ederken; aşk ehli, şehâdet için bir yol bulma sevdâsındadır. Sırf akıl ehli olanlar, dâvâları için sadece tedbir peşinde koşarlar. Aşk ehli olanlar ise, dâvâları için önce kendilerini fedâ etmeyi göze alırlar. Her bir müslüman, inancına aşkla bağlanmalıdır; sadece akılla değil!” (Şehid Muhammed Hüseyin Beheştî)
“Kalem sahibi kimseler birçok büyük işler yapabilirler. Ancak; fikirlerinin yaşaması pahasına kendilerini fedâ etmeleri şartıyla... Fikirlerinin, kan ve canları karşılığında mânâlanması şartıyla... ‘Hak’ bildikleri şeyin ‘Hak’ olduğunu fütur etmeden söyleyip, gerekirse bu uğurda başlarını vermeleri şartıyla...” (Şehid Seyyid Kutub)
“Bizler, kaderin Allah’ın elinde olduğuna inanıyoruz. Eğer benim ölümüm sizin bu zâlim mahkemenizin emri ile değilse, hapisten çıkınca size savaşın ne olduğunu göstereceğim! Yok, eğer ölümüm, sizin idam hükmünüzle ise, size şunu müjdeliyorum: Bizden sonra gelecek nesil, sizin küfür nizamınızı yerle bir edecektir.” (Şehid Şükrü Mustafa)
“Dert ve gamla dolu kalbim, özgür olmak istiyor. Pejmürde rûhum artık uçmak ve şu kara gurbet beldesinden göçüp gitmek için yolculuk vâdisine çekmek istiyor. Gönül, varlık yükünden kurtulup, yokluk âleminde sadece Allah’ıyla vahdete ulaşmak derdinde...” (Şehid Mustafa Çamran)
“Bu yolda ölümle karşılaşmamız şereftir bizim için. Zillete boyun eğmektense izzetle ölürüz! Müslüman, kula kulluk olmayacağını bilendir. Müslüman, gâyesinin Allah’a lâyıkıyla kulluk olduğunu bilendir. Müslüman, kolaya değil zora, sefâya değil cefâya, refaha değil çileye, savaşa değil barışa, kötülüğe değil iyiliğe, cehenneme değil cennete tâlip olandır.” (Şehid Şeyhmus Durgun)
“Ey İslâm dâvetçileri! Ölüm tutkunu olun ki, size hayat bağışlansın. Sakın amelleriniz sizi aldatmasın, aldatanlar sizi Allah ile aldatmasın. Okuduğunuz kitaplar, devam ettiğiniz nâfileler sakın sizi aldatmasın!” (Şehid Abdullah Azzam)
“Herkes ya kan, ya da mesajı... Ya Hüseyin ya da Zeynep olmayı... Ya öyle bir ölümü, ya da böyle bir kalımı... seçmesi gerektiğini bilmelidir...” (Şehid Ali Şeriatî)
Eğer idamı hak etmiş olarak Hakk’ın emri ile ipe çekiliyorsam, buna itiraz etmem haksızlıktır. Eğer bâtılın zulmüne kurban gidiyorsam; bâtıldan merhamet dileyecek kadar alçalamam!” (Şehid Seyyid Kutub)
“Allah’ım! Sana şükrediyorum; şehâdet sırrını bana gösterdin. Tâ ki, tehlike döneminde ölümden korkmayayım, aşkla tehlike denizine dalayım! Korkunç sahnelerden kaçmayayım. Tehlike ve tehdit beni Senin yolundan saptırmasın! Şehâdeti kabul etmem, beni özgürleştirdi. Şehidliğine dayanan böyle bir hürriyeti, hayatım pahasına hiçbir şeye satmadım, satmayacağım.” (Şehid Mustafa Çamran)
“Cânân yolunda canım giderse / Canıma minnet, el-Hükmü lillâh!” (Şehid Sefa Eryağan)
“Zulüm, kısmak istediği sesi nâra yapar. Ve bazı ölüler, yaşayanlardan daha yüksek sesle konuşur.” (Boğanın boynuzundan tutan adam, Şehid Malcolm X)
“Biz, fikir ve sözlerimiz uğruna ölsek de; o fikir ve sözler, ruhlu birer vücut olarak kalacak; yahut da onları kanlarımızla sulayıp canlılar, ruhlular arasında yaşatacağız.” (Şehid Seyyid Kutub)
“Ben şehâdeti bütün nimetlere tercih etmeye hazırım.” (Şehid Safiyyullah Efzalî)
“Yarın ben kıyâmet günüde Allah’ın ve Peygamber’in huzuruna suçlu olarak çıkmak istemiyorum. O zaman Allah bana: ‘Ey Said, İslâm dininin hükümleri ayaklar altına alındığında sen niçin sessiz kaldın, gücün ve imkânın olduğu halde niçin savaşmadın?’ diye sorduğunda ben ne cevap vereceğim? Cehennem zebânîleri beni sarığımdan tutup cehenneme çektiklerinde ben ne edeceğim? Hayır! Andolsun Allah’a ki yalnız ben ve bu elimdeki baston bile kalsa, bâtılın karşısına çıkıp kıyâm edeceğim. Şehid olana kadar da mücâdelemden asla dönmeyeceğim. Ne ben Hz. Hüseyin’den daha makbul bir kulum ne de siz onun ailesinden daha makbulsünüz. Ben üzerime düşeni yapmak zorundayım. Allah’a emânet olun!” (Şehid Şeyh Said)
“Yâ Rabbi! Kanımı, günahlarım için temizleyici kıl.” (Şehid Tekiner Tayfur)
“Şehâdet, bir çağrıdır tüm nesillere ve çağlara!” (Şehid Metin Yüksel)
“Aziz gençlere ilân ediyorum ki, ben şehid olmaya karar verdim. Belki de benden en son duyacağınız söz, bu olacaktır. Her müslüman, elinden geldiğince hatta hayatı pahasına İslâm’a dayanan şerefli, sâlih bir nizâmı yerleştirinceye kadar cihad ve mücâdeleye devam etmelidir.” (Şehid Muhammed Bâkır es-Sadr)
“Ey Büyük Allah’ım! Benim için şehâdet yolunu açtın ve bu toprak dünyadan soyut âleme geçebilmem için bana bir pencere gösterdin. Bana hayatımın en lezzetli ümidini seçebilmemi ve bu yolda bütün zorluk ve eziyetlere katlanabilmemi müyesser kıldın. Şükürler olsun Sana!” (Şehid Mustafa Çamran)
“Biz elbette Rabbimize döneceğiz. Beni bu değersiz dallarda asmanıza karşı pervam yoktur. Muhakkak ki yolum İslâm ve Allah içindir.” (Şehid Şeyh Said)
“Size dinimi satmayı reddediyorum. Dinimi cellâtlara satmaktan Allah’a sığınırım. Hiç kimsenin, sahte dünya metâı karşılığında şehâdet tacını başımdan atmasına izin vermem!” (Şehid Arif el-Basrî)
“Bir inanabilsem Allah’ım... Bir inanabilsem! Ben de bu mücâhidlerden, şehîd adaylarından biri miyim acaba?” (Hama şehidlerinin liderlerinden Şehid Edip el-Kıylânî)
“Ölümü hayata tercih eden kimse için ölümle hayat müsâvîdir. Peygamberimiz bize hak uğrunda ölmekten korkmamayı öğretmiştir. Hiçbir şey bizi korkutamayacaktır. Ölümü hayata tercih eden bir milletin önünde hiçbir şey duramayacaktır.” (Şehid Hasan el-Bennâ)
“Aziz şehidlerimizin meş’ale görevi görmeleri için, aziz hâtıralarının ayakta tutulması gerekir.” (Şehid Edip el-Kıylânî)
MUHAMMEDİ42... HAYAT İMAN VE CİHAD...
Hayat, İman ve Cihad
Hayata Kur’an ve sünnet penceresinden baktığımızda, Allah’a imanı, imanın da hayata hâkim kılınabilmesi içinde cihadın şart olduğunu görürüz.
“İman edenler ALLAH yolunda savaşırlar...” (Nisa 76)
“İman edip de ALLAH yolunda hicret ve cihad edenler, muhacirleri barındıran ve yardım edenler var ya! İşte gerçek müminler onlardır...” (Enfal 74)
“Müminler ancak Allah’a ve Rasulüne iman eden, ondan sonra asla şüpheye düşmeyen, ALLAH yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenlerdir. İşte doğrular ancak onlardır.”(Hucurat 15)
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz de:
“Amellerin en faziletlisi Allah’ın birliğine iman etmektir. Sonrada cihaddır.” buyurmuştur. (Ahmet bin Hanbel)
Cihad Allah’ın mülkünde, Allah’ın hükmünü hâkim kılma gayret ve çabasıdır. Hükmün hâkim kılınması, önündeki tüm engellerle mücahede, tüm müminlere farz kılınmıştır. Bu öyle bir mücahededir ki hakkıyla ifa edildiğinde cirândan başlayıp cihanı sarar. İşte onun için cihad, imandan sonra amellerin en faziletlisidir, gerçek müminlerin vasfıdır. İmanlar onunla test edilir. Samimiyetler onunla sınanır. Hayat onunla değer bulur. Ölüm onunla ölümsüzleşir. Kulluk onunla kemale erer. Cihan onunla aydınlanır. Hayat, nefis ve şeytan üçgenindeki bu hengâmeden güçlü bir iman ve ALLAH yolunda cihadla ancak kurtuluşa erişilebilir. Nitekim ayeti celile de Rabbimiz:
“Peygamber ve onunla beraber inananlar mallarıyla, canlarıyla cihad ettiler. İşte bütün hayırlar onlarındır. Ve kurtuluşa erenler de onlardır.” (Tevbe 88)
Bu öyle bir mücahededir ki neticede dünyevî ve uhrevî bütün nimetlere ve bütün hayırlara mazhariyet vardır. Onun için ne yapıp edip nefsi bu cihada ikna etmeli ve kurtuluşa nail olmalıyız. Bu mücahedeye, sürekli kötülüğü emreden nefisle başlamalıdır. Nitekim Rasulullah Efendimiz:
“Gerçek mücahid Allah’a itaat hususunda nefsiyle cihad eden kişidir.” buyurmaktadır.
Kişi, dışındaki isyana karşı koymadan önce, kendi içindeki isyanı bastırmalıdır. Şirk, küfür, nifak ve fıskı çirkin görüp kalplerini imanla, hayatlarını cihadla süsleyebilenler, önce nefislerinin sonra da cihanın mücahidi olmayı başarmışlardır. Nefsi için vuruşmaktan titrerken ALLAH için vuruşmaya can atmışlardır. Çünkü onlar nefsi için vuruşanın “katil”, ALLAH için vuruşanların ise ya “şehit” ya “gazi” olacaklarının şuurundaydılar. Nitekim düşmanın boynunu vurmak üzere olan Hz. Ali radiyallahu anh’ın yüzüne düşman tükürür ve Hz. Ali, onu öldürmekten vazgeçer. Bunun üzerine o kişi hayretle: “Beni daha çabuk öldürmen gerekirken niçin öldürmekten vazgeçtin?” diye sorar. Hz. Ali: “Seni önce ALLAH için öldürecektim. Fakat yüzüme tükürdükten sonra nefsim işe karışır endişesiyle bundan vazgeçtim.” der. İşte niyet amel münasebetindeki hassas çizgi!
Kur’an ve sünnet ölçülerinde cihadı hayatının her safhasına hâkim kılabilen kimse, hiç kimseden korkup çekinmez. Rabbimiz celle celaluh ayeti celilesinde:
“...Allah yolunda cihad edenler hiçbir kınayanın kınamasından korkmazlar.” (Maide 54) buyurmaktadır. Çünkü bilirler ki Rabbi kendilerinin yardımcısıdır.
“Rabbin cihad edenlerin yardımcısıdır.” (Nahl 110)
Mümin hayatta cihadla denendiğini bilir.
“Yoksa ALLAH içinizden cihad edenleri belli etmeden, sabredenleri ortaya çıkarmadan cennete girebileceğinizi mi sandınız?” (Âl-i İmran 142 ) buyurmuştur. Ve şeytanî güçlerin ALLAH yolunda cihaddan uzaklaştırma çabalarına aldırış etmez.
“Bir kısım insanlar müminlere, ‘düşmanlarınız olan insanlar size karşı asker topladılar. Aman onlardan sakının’ dediklerinde bu, onların imanlarını bir kat daha artırdı. Ve onlar: ‘Allah bize yeter, O ne güzel vekildir!’ dediler.” (Âl-i İmran 173)
Zilletten izzete giden yolun cihaddan geçtiğini bilen mü’min, ALLAH yolundaki mücahede de yerine çakılıp kalmaz.
“Ey iman edenler! Size ne oldu ki ALLAH yolunda savaşa çıkın denildiği zaman yere çakılıp kalıyorsunuz? Dünya hayatını ahirete tercih mi ediyorsunuz? Fakat dünya hayatının faydası ahiretin yanında pek azdır. Eğer gerektiğinde savaşa çıkmazsanız, ALLAH sizi pek elem verici bir azap ile cezalandırır. Üzerinize sizden başka bir kavim getirir. Siz savaşa çıkmamakla Allah’a hiçbir zarar veremezsiniz. ALLAH her şeye kadirdir.” (Tevbe 38-39)
Dünya, cihadı ve mücahidi karalama kampanyalarına günümüzde yoğun bir şekilde şahit olmaktadır. Rasulullah’a ve Allah’ın dinine saldıranların güç ellerine geçtiğinde ihtiyar, kadın ve çocuk demeden hiçbir hukuk ve kural tanımadan Filistin’de, Afganistan’da, Kafkaslarda, Irak’ta ve dünyanın dört bir yanında yaptıkları zulümlere tüm insanlık şahitken müslüman olarak nasıl elimiz, kolumuz ve dilimiz bağlı olarak kalabiliriz? Hem de Rabbimizin de şu ilahî ikazı varken:
“Size ne oldu da ALLAH yolunda ve: ‘Rabbimiz! Bizi, halkı zalim olan bu şehirden çıkar ve bize tarafından bir sahip gönder. Bize katından bir yardımcı yolla’ diyen zavallı erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz.” (Nisa 75)
Müslümanın, uğrunda mücahede edeceği o kadar değer var ki; onlar alıcısı ALLAH olan değerlerdir. Satıcılar nerede? Ahiret tüccarları nerede? Kazançlı ticareti Rabbimiz haber veriyor:
“Ey iman edenler! Sizi acı bir azaptan kurtaracak ticareti haber vereyim mi? ALLAH ve Rasulüne inanır, mallarınız ve canlarınızla ALLAH yolunda cihad edersiniz. Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır.” (Saf 10-11)
Dünyevî ticareti uhrevî ticarete tercih edenler için de ilahî bir tehdit var:
“De ki: babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım ve akrabalarınız, kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaretiniz, hoşlandığınız meskenler, size Allah’tan, Rasulünden ve ALLAH yolunda cihad etmekten daha sevgili ise Allah’ın emri gelinceye kadar bekleyiniz. ALLAH fâsıklar topluluğunu hidayete erdirmez.” (Tevbe 24)
Mümin, ALLAH yolunda cihadda münafık şarlatanların engellemelerine kulak vermez, ilahî uyarıya kulak verir. Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:
“Allah’ın Rasulüne muhalefet etmek için geri kalanlar oturmaları ile sevindiler. Mallarıyla, canlarıyla ALLAH yolunda cihad etmeyi çirkin gördüler. ‘Bu sıcakta sefere çıkmayın’ dediler. De ki: ‘Cehennem ateşi daha sıcaktır’ Keşke bilselerdi.” (Tevbe 81)
Mümin, cihadı hayatının gayesi olarak görmeli, nefis ve şeytandan kaynaklanan hiçbir mazeret, onu bu yoldan alıkoymamalıdır. İmanın tadını alarak cihadın zevkine varmalıdır. Gayesi için çalışmayanın, her işinde onu gözetmeyenin, davası için yaşamayı ve ölmeyi bilmeyenin davasında samimi olamayacağını bilmelidir. Cihad öyle bir ibadet ki kökü iman, gövdesi samimiyet, dalları cihad, meyvesi şahadettir. Rasulullah Efendimiz şöyle buyurmaktadır:
“Kim gaza ve cihad etmeksizin ve cihadı arzu edipde kendi kendine ‘keşke bende mücahitlerden olsaydım’ demeksizin vefat ederse münafıklıktan bir şube üzerine ölür.” (Müslim)
Cihad edip meyvesine nail olan şehitler için de Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: “Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyiniz. Bilakis onlar Rableri katında diridirler. Fakat siz anlayamazsınız.” (Bakara 154)
ALLAH , kendi yolunda şehit olanlara ölü demekten bizleri men etmektedir. Rasulullah aleyhisselam şöyle buyurdu:
“Allah kendi yolunda cihad etmek için yola çıkana şu garantiyi verdi: Kim sırf benim yolumda bana inanarak peygamberimi tasdik ederek çıkarsa onu cennete sokmayı ya da çıktığı evine birçok sevapla veya ganimetler elde ederek döndürmeyi garanti ederim. Muhammed’in canı elinde olan Allah’a yemin ederim ki, herhangi bir kimse ALLAH yolunda yara bere alırsa, kıyamet gününde yara bere aldığı gündeki gibi gelir. Rengi kan renginde, kokusu misk kokusu olarak gelir. Muhammed’in canını kudret elinde bulunduran Allah’a yemin ederim ki, müslümanlara meşakkat vermeyecek olsam, ALLAH yolunda gazveye çıkan hiçbir seriyyeden asla geri kalmazdım. Ancak, onları hayvana bindirecek imkân bulamıyorum. Onlar da beni takibe imkân bulamıyorlar. Benden geri kalmak da onlara zor geliyor.
Muhammed’in canı elinde olana yemin ederim ki, ALLAH yolunda harbe çıkıp öldürülmeyi, sonra yine çıkıp öldürülmeyi ne kadar çok isterdim.” (Buhari, Müslim, Muvatta, Nesai)
ALLAH yolunda cihad edenlere yollar o kadar çok ki elinle, dilinle, malınla, canınla vb. Yeter ki o yola koyul.
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz:
“Müşriklerle mallarınızla, canlarınızla, dillerinizle cihad ediniz.” buyurmaktadır.
Bu kadar Rabbanî ve Nebevî bir ikaz ve müjdelerin muhatabı olan mümin, cihaddan nasıl fariğ olabilir? Nasıl zulüm ve haksızlıklara bigane kalabilir? ALLAH kendisini, yeryüzünün halifesi olarak yarattığı halde, Allah’ın hükmünün hâkim olmasını yasaklayanlara karşı nasıl mücahede etmez?
Haydin imanı yaşamak ve yaşatmak için!
Allah’ın mülkünde Allah’ın adının anılmasına mâni olan zorbalarla ve kâfirlerle mücahedeye!
Yürüyelim ALLAH yolunda yürüyenler! Yürüyüşümüz dünya ve dünya üzerindeki her şeyden daha hayırlıdır.
Verelim ALLAH yolunda verenler! Rabbimiz bire yedi yüz verecek.
Vuralım ALLAH yolunda vuranlar! Biz vurmadan ALLAH vuracak.
Ölelim ALLAH yolunda ölenler! Makamımız cennet olacak.
Koşalım ALLAH yolunda koşanlar! Terimiz toprağa düşmeden amelimiz Allah’a ulaşacak.
Konuşalım ALLAH yolunda konuşanlar! ALLAH dillerimizin düğümünü çözecek.
Yazalım ALLAH yolunda yazanlar! Mürekkebimiz şehid kanına denk olacak.
ŞEHADET AŞKTıR...
Aşkın; yürekleri yakıp kavurarak bir tutkuya, bir özleme dönüştüğü duygunun adıdır.
ALLAH'a ve onun için olan her şeye gönül verip, bu uğurda hiçbir fedakarlıktan kaçınmamanın adıdır.
Şehadet; sapına kadar delikanlıların kara sevdasıdır.
Yürekleri aşkıyla yanıp tutuşan, Rahmana ahdetmiş delikanlıların sevdasıdır.
Şehadet hayattır, yaşamdır. fani olan herşeyden arınıp, Ebedi hayatta vucut bulmaktır.
Cennete gitmenin Basit / zor şifresidir.
Şehadet tam bir teslimiyetin adıdır. Rahmana bütün varlığıyla teslim olmanın çileli / mutlu yoludur.
Şehadet; Mücahidin ölümle nikahının şahididir. ölümsüzlüğn teminatıdır...
Hani insan aşık olur ya !!! aşkı uğruna deli divane olr ya !!! Mecnun gibi çöllere düşer, Ferhat gibi dağları deler ya !!! Bu misaller bile Mücahidin Şehadetle olan aşkını anlatmada çaresiz kalıyor...
Bu nasıl bir aşktır Ya Rab ! Yürekleri ateşinle eritip yok ediyor... Bu uğurda - canlardan mallardan geçiliyor...
Sa'd Bin Ebi vakkas Anlatıyor:
Uhud savaşında bir ara baktım, Abdullah bin Cahş yanıma geldi. Dedi ki:
" Şöyle bir kenara çekilsek, ben dua etsem sen amin desen, Sonra istersen sen dua et ben amin diyeyim olmazmı ?
Bende davetine icabet ettim.
Bir kenara çekildik. Önce ben dua ettim:
" Ya Rabbi karşıma güçlü kuvvetli birini çıkar. çarpışalım, ben onu öldüreyim. Böylece hem en büyük hizmeti yapmış olayım hem de ganimeti alayım."
Abdullah bin cah bu duaya amin dedi.ALLAH'a yemin olsun ki isteğim oldu. Sonra o dua etti:
" ALLAH'ım Bu gün benim karşıma güçlü kuvetli zorba birisini çıkar. Onunla kıyasıya savaşayım. sonra o beni öldürsün. Bununla yetinmeyip, Karnımı yarsın, kulaklarımı burnumu kessin. ve ben o halimle huzuruna çıkayım. sen bana:
"Kulum Abdullah ! Sana verdiğim azaları ne yaptın ?" Diye sorduğunda bende:
" Ey Rabbim ! emanet olarak verdiğin o azaları yerinde kullanamadım. hakkını veremedim. Sağlam olarak onlarla senin katına çıkmaya haya ettim. Onları senin ve Resulünün yolunda harcadım." Diyeyim. Sen de :
" doğru söyledin" diyesin ve affedesin.
Bu duaya amin demek içimden hiç gelmedi. ama sözleştiğimiz için amin dedim. VALLAHi onun duası benimkinden daha hayırlıydı. vALLAHi akşama doğru onu gördüm. Burnu ve kulakları bir ipte sallanıyordu....
ALLAHUEKBER !!!!!!!!!
Afgan cihadı sırasında yaralanan ve Almanyada tedavi gören bir Mücahid komutan:
Bu Komutanın diz kapağına isabet eden kurşunlar diz kapağını parçalamış ve bir ayağını felç etmiş. dizindeki kurşunlar çıkarıldıktan sonra Komutan;
Tekrar cepheye dönmek istiyor. Ve o yaralı ve felç haliyle Almanyada kalmayıp cepheye geri dönüyor...
Amerikada, afgan cihadında yaralanmış henüz 16/17 yaşlarında bir çocuk:
Vucudundaki kurşunlar henüz yeni çıkarılmış. ziyaretine gidenlere aynen şöyle diyor:
" Biz yalnızca vatanımızı kurtarmak için savaşmıyoruz. Bunun yanında İslam ve Müslümanların şereflerini kurtarmak için de savaşıyoruz. Biz ALLAH yolunda cihad ediyoruz. YATAKTAN KALKAYIM TEKRAR RUSLARLA SAVAŞA GİDECEĞİM.... DİYOR......
Bu Mücahidleri Rahmana koşmaya iten Sevdaya, Tutkuya bak !!!!!!
RABBİM, BİZİ ŞEHADETE HAZIR TUTSUN .
YOLUNA İLETSİN.
BİZE BU İRADEYİ NASİP ETSİN....
Kanım dökülsün soğuk zindana
Deşilsin Yüreğim Kur'an uğruna
Daramparça ulaşayım Rahmana
Yeter artık gel ey kutlu Şehadet...
-YA SABIR-
ayni cephede TEK VE BÜYÜK OLAN RABBİMİZ İÇİN CİHAD EDEBİLMEK DİLEĞİ İLE...
ŞEHADET SEVDASI
Asırlar önce, Mekke'nin tozlu-topraklı sokaklarında Habeşli Bilal'in "Ahad"
sesinde gizliydi şehadet sevdası. Derken Sümeyye'nin şehit edilmesiyle
vuruluyordu yeryüzünün göbeğine şehadetin damgası. Ardından aynı yollara
Yasir'ler, Hamza'lar, Mus'ab ibnu Umeyr'ler düştüler şehadet aşkıyla birer
birer. Cemuh'un oğlu Amr'ın sesi yükseliyordu Uhud eteklerinde: "Ben
şehadeti istiyorum, ben şehadeti istiyorum" diyor ve en yüce sevgiliye böyle
kavuşmak istiyordu. Durduramamıştı kimse onları. Ne Hamza'yı ne de
Sümeyye'yi. Nice şehidler düştü cennetin ta ortasına. Durur muydu bu kervan,
durur muydu yeryüzünün çağdaş Ebu Cehil'lerine, Ebu Leheb'lerine karşı
açılan direnişin dalgası. Bilmiyor muydu kara toprak Ebu Cehil'ler var
oldukça Sümeyye'ler de olacak. Dar gelmişti bize İsmailiye, İskenderiye ve
Kahire sokakları. Davamızı ötelere daha ötelere götürmek istiyorduk. Arkadaş
olmuştu bizlere Kahire'nin sokakları, mahalleleri. Beraber giderdik
sohbetlere, konferanslara. Tanıyordu Kahire Hasan el-Benna'yı, Seyyid
Kutub'u ve Abdülkadir Udeh'i; hem de çok iyi tanıyordu, bizleri Kahire'nin
çocukları... Yakalamaz mıydı kutsal şehadet bizi, Şubat'ın soğuğunda,
Kahire'nin soğuk betonlarında, 1949 senesinde. Selam sizlere ey Hamza, ey
Cemuh'un oğlu Amr. Yanınızdadır şimdi şehid el-Benna. Durur muydu zalim
krallar ve durur muydu o kutlu şehadet kervanı. Şehid lazımdı davaya, can
lazımdı. İpe giderken Prof. Dr. Şehid Seyyid Kutub, zalimlerin kara yüzüne
imanın ve şehadetin darbesini vuruyordu. Mesaj bırakıyordu geride kalan
profesörlere, mütefekkirlere. İmanı yüceltiyordu, ALLAH'ın adını
yüceltiyordu ipe giderken. Münafıklara karşı imanın ne olduğunu gösteriyordu
sehpalarda. Dava durmadı, durmayacak ey arkadaşım. Gitmemiş miydi, düşmemiş
miydi bu yola Nakşibendi Şeyhi, Şeyh Said. O: "Gam yemem ve asla gam
yemeyeceğim" diyordu. Çünkü diyordu: "Ölümüm ALLAH ve din adına olduktan
sonra." Altmışında yetmişinde Sallandı sehpalarda şehadet sevdalıları. Ey
Şeyh, düşmedi düşmeyecek bu sancak, çünkü geride nice Zeyd ibnu Harise'ler,
Abdullah ibnu Revaha'lar, Cafer ibnu Ebu Talib'ler var. Ve gerçekten düşmedi
şehadetin kutlu sancağı. Ey Abdullah Azzam, senin Hindukuş'ların eteğinde
yağmur ve şimşek sesleri arasında çadırda verdiğin cihad ve şehadet
derslerini hatırlıyorum hem de çok iyi hatırlıyorum. Biz yapacaklarımızı
söylemeliydik. Yaptıklarımızı söylemiştik, anlatmıştık nice coğrafyalara.
Şehadeti önce ders olarak işlemiştik ey Abdullah Azzam ey cihad öğretmeni.
Ve ardından Hindukuşların eteklerinde şehadet müderrisi şehadete
kavuşuyordu. Yazdıkların ders olacak, kitap olacak ey şehid. Ve okunacak bu
kitaplar, bu dersler ömrünün baharındaki yiğitlerin önünde. Fatih sokakları,
Fatih caddeleri seni arıyor ey Metin. Ey şehid Metin Yüksel. Fatih Camii'nin
avlusu ne kadar da alışmıştı bizlere. Kol kola gezerdik cami avlusunda, omuz
omuza verirdik o kocaman beyaz taşların üzerinde. Koşardık seninle Fatih
sokaklarında, sohbetlerimiz olurdu gençlerle, kararlar alırdık dava adına,
şehadet adına. Biliyor musun ey şehid! Ne kadar da özledi seni Fatih
Camii'nin avlusundaki o kırmızı taşlar. Biliyorum sen dirilip tekrar şehid
olmak istiyorsun. Tekrar dirilip tekrar şehid olmak istiyorsun. Demiyor
muydu aynısını şehadet öğretmeni Hz. Muhammed (s.a.s.)! Ve ardından niceleri
gitti. Şehid Metin'in yanına. Bilal'ler, Fuad'lar, Selami'ler, İbrahim
Hocalar. Selam sizlere ey şehidler. Selam sizlere... Büyüdü ilgilendiğiniz
yiğitler, öğrenciler, şehadet ezgileri söylüyorlar ardınızdan. Ne mutlu sana
ey Orhan Hoca, ey şehid! Durmadı durmayacak bu berrak akan su. Yüceltmezler
miydi ALLAH'ın adını, Şikaki'ler, Yahya Ayyaş'lar, İvadullah kardeşler! Can
vermez miydi el-Halil kentinde, secdede secde yerinde; topluca koşmak
istemezler miydi ALLAH'ın nimetine erdirdiği şehidlerin yanına. Demiyor
muydu şehid Ali Şeriati, "Şehid, tarihinin kalbidir" diye. Ey Ali, Savak
ajanları bizi arıyordu, nicelerini de aradı senden sonra. Yıkıldı senden
sonra ey şehid putları devirdik başkentin ortasında, şehadetinden hemen
sonra. Kâh Filistin çağlar, kâh Çeçenistan, kâh Keşmir galeyana gelir
şehadet arzusuyla. İzzettin el-Kassam'ları sorar Filistin ve Filistinliler.
Cehar Dudayev'leri arar Çeçenistanlı çocuklar. Fatih sokakları şehid Metin'i
özler. Cihad ve şehadetin tarihi yazılır İslam coğrafyasında, şehadet
kervanları düşer yollara. Ey Rabbimiz bizi de erdir nimetine erdirdiğin
şehidlerin yoluna.
Ürdünlü Ebu Halit anlatıyor;
1999 Ağustos ayında Çeçenistan’dan Dağıstan’a girişimizin 3. Gününde Arap kardeşlerimizden bir mücahid ağır yaralanmıştı. Sürekli kelime-i şehadet getiren kardeşe ; ‘ acı hissediyor musun?’ diye sorduğumda tebessüm edip göğe bakarak; Hayır… Hiçbir acı hissetmiyorum. Ama çok güzel mekânlar görüyorum’ dedi ve hemen arkasından şehid oldu. İnşaALLAH şehiddir.
Omzundan yaralanan bir emiri sedyeyle dağdan indiren bir çeçen mücahid anlatıyor;
Ebu Amr çok iyi ve takvalı bir komutandı… Çok cesurdu… Kanas silahıyla sağ omzundan yaralanmıştı. Kurşun genişçe bir delik açmıştı omzunda. Hemen sedyeye yatırdık ve tedavisini yapmak için dağdan aşağı indirirken Ebu Amr göğe bakarak defalarca el salladı… Sonra bize dönerek;
‘Ebu Bekir’i evlendirmeye götürüyorlar… Ebu Bekir sizlere eliyle ALLAH’a ısmarladık diyor ‘dedi… Ebu Bekir çıkan çatışmada şehid düşmüştü… Göğe baktığımızda bulutlardan başka bir şey görmüyorduk oysaki… Ama ALLAH-u Teâlâ emirimize o kerameti tattırmıştı…
Çeçen mücahide bu Ömer anlatıyor;
Ebu Ebu mus’ab et-Tebüki ilmi ve ahlakıyla örnek bir şahsiyetti. Kimseyi kırmaz ve kızgınlığını belli etmezdi. Cematle namaz kıldırırken cemaatin tamamına yakını ağlardı. Çok etkili bir sesi vardı. O imamlık yaptığında herkes mendilini hazırlardı. Bambaşka âleme giderdik onun arkasında namaz kılarken.
Dağıstan’a girişimizin onuncu gününde yoğun bombardımana tutulduk… Ebu Mus’ab sürekli dua ediyordu. Hemen yanımıza düşen bir bombadan gelen şarapnel parçası Ebu Mus’ab’ın kalbine isabet etmişti… Alel acele dağdan indirip köye getirdik. Ebu Mus’ab’ın şuuru yerindeydi… Bizden telsizi istedi ve komutanlardan hattab- Ebu Hâkim- Ebu Cafer- Ebu Velid ve diğer komutanlara;
‘ALLAH bana cennetimi gösterdi. ALLAH-u Âlem şehid olacağım. Hepiniz hakkınızı helal edin. Sizleri ALLAH için çok seviyorum. İnşaALLAH cennette görüşürüz ‘ dedi ve yarım saat kadar sonra şehid oldu. ALLAH şehadetini kabul etsin.
Mısır’lı mücahid Ebu katade anlatıyor;
Grozni kuşatmasında en az 3500 mücahid sıkışıp kalmıştık. Ruslar havaya iz mermileriyle gösteri ateşi yapıyorlardı. Çoğumuz birbirlerimizle helalleştik… Yardımlarını esirgemeyen ALLAH daracık bir yol nasip etmiş ve o güzergâhta yaklaşık 600 şehid vererek çıkmıştık. Kuşatmayı yararken yolun sağında ve solunda boyunları ve parmakları kesilmiş özel omon birliklerini gördük. Sırayla dizilmişlerdi. Kuşatmadan kurtulduktan sonra birbirimize sorduk; Bu Rus omon birliklerini kim öldürdü?
Zaten saniyelerle yarışıyoruz… Öldürmek isteseydik en fazla kafalarına bir kurşun sıkardık. Hem boyunları koparılmış hem de parmakları doğranmış. Bir de yan yana dizilmiş. Bunun için iyi bir vakit lazımdı… İçimizden hiçbiri tek kurşun bile sıkmamıştı. Hafız olan bir kardeşimiz; ‘ VALLAHi bu ALLAH’ın yardımı! VALLAHi bu meleklerin işi! Diyerek şu ayeti okudu;
‘’ Hani Rabbin meleklere: ‘’ Muhakkak ben sizinle beraberim; haydi iman edenlere destek olun; ben kâfirlerin yüreğine korku salacağım; vurun boyunlarına! Vurun onların bütün parmaklarına! Diye vahyediyordu.’’(Enfal-12)
ALLAH-u ekber! ALLAH-u ekber ALLAH-u ekber!
ALLAH, kendi yoluna çıkanları yolda bırakmaz ve desteğini esirgemez. Yeter ki O’na güvenelim… Rabbim bizlere kefensiz defnolunmayı nasip etsin. Âmin…
öldürdün mü Amerika gibi öldüreceksin
kimsenin sesi çıkmayacak
ağır bombardıman uçakların olacak
koordinatları belirlenmiş hedefleri vuracaksın
her gün başka bir düğün evinde yaşanan mutluluğu paramparça edip
üzerlerine ölüm saçacaksın
çocuklar kurtulacaklar uzun yaşayarak
görecekleri dertlerden
hepsini topluca bir mezara dolduracaksın
artık ne geçim sıkıntısı kalacak
evlenecek gençlerin
nede olup biteni anlatacak görgü tanığı
geride kimseyi sağ bırakmayacaksın
öldürdün mü Amerika gibi öldüreceksin
kimsenin sesi çıkmayacak
tam teçhizatlı askerlerin olacak
uzun menzilli silahlarla vuracaksın
hızlı giden bir araba
sokakta koşan genç bir adam
slogan atmak için yürüyen topluluk
pratik çözümler bulup
hepsini havaya uçuracaksın
çakal sürüsü gibi birlikte gezecek
gece yarısı kapıları kırarak gireceksin içeri
ani baskın yapacak
kafasına çuval geçirecek
ve aşağılık cümlelerle konuşacaksın
öldürdün mü Amerika gibi öldüreceksin
kimsenin sesi çıkmayacak
çikolata renkli oyuncaklar gibi
bombalar koyacaksın toprağın üzerine
çocuklar kendilerine yakışır bir ölümle ölecekler
oyun oynarken…
kapkara gözlerinde kocaman bir tebessüm
uçaklar büyük bir gürültüyle üslerine dönecekler
akşam iğrenç bir ifadeyle
kameraların karşısına geçecek
ve ölenler için kibarca özür dileyecek bay başkan
öldürdün mü Amerika gibi öldüreceksin
kimsenin sesi çıkmayacak
içinde köpekler dolaşan hapishanelerin olacak
fotoğrafta gülümseyerek bakacak kadar eğitimli
ve her emre itaat edecek kadar çok köpek
içeriye alınanlardan
bir daha haber alınmayacak
öldürdün mü Amerika gibi öldüreceksin
kimsenin sesi çıkmayacak
kahkahalarla fırlattığın bir tek bombayla
250.000 kişiyi aynı anda öldüreceksin
10.000′lerce kadının ırzına geçip
100 binlerce insanı sakat bırakacaksın
dünyanın istediğin her yerde ölüm mangaları kurup
100 binlerce kişiyi işkenceden geçirecek
bir o kadar kişiyi gözünü kırpmadan öldüreceksin
öldürdün mü Amerika gibi öldüreceksin
yarım milyon çocuğu bir günde katledip
bir o kadar çocuğu da yetim bırakacaksın
öldürdün mü Amerika gibi öldüreceksin
kimsenin sesi çıkmayacak
kişi başına en az 5 bomba düşecek saldırdığın yerlerde
herkesin ayağını denk alması için
vahşeti bütün televizyonlardan seyrettireceksin
dünyanın geri kalanına
öldürdün mü Rusya gibi öldüreceksin
kimsenin sesi çıkmayacak
100 yıldan daha az olmayacak sürgünler
bir nesil yolda doğup yolda ölecekler
geniş mezarlar kazacaksın
toplu öldürülenler için
ama bir kurşuna iki can sığacak kadarda
küçük olmalı bedenleri
üzerindeki üniforma gibi yakışmalı öldürmelerin
adın Moskof mezalimine çıksın senin
öldürdün mü İsrail gibi öldüreceksin
kimsenin sesi çıkmayacak
duvarın köşesinde
babasının kucağına sığınan 12 yaşındaki çocuğun
tam göğsüne nişan alacaksın
babasının kollarında can çekişirken çocuk
bütün dünyaya göstereceksin
ne demekmiş insanca savaş
dozerlerle girmelisin evlerin kapılarından
mülteci kamplarına düzenlediğin
operasyonlarda gelmeli ölüm
taş atan çocuklar için
top atan tanklar bulundurmalısın
ördüğün 15 metrelik duvarın arkasında
görünmez nasıl olsa zulüm
insanlık seni anlayışla karşılayacaktır nasıl olsa
öldürdün mü İngiliz gibi öldüreceksin
kimsenin sesi çıkmayacak
bir centilmen tavrı içerisinde
ve bütün zamanların en kahpe şekliyle
daima arkadan vuracaksın
sinsice kahpece….
öldürdün mü işte böyle öldüreceksin
işlenecek bir karış toprağı
içecek bir yudum suyu olan
her bir coğrafyanın senin olması için
lonca kararları meclis kararları çıkartacak
oturduğu toprağına
içeceği suyuna göz diktiğin insanları
zalimce hunharca
ama mutlaka yasal bir şekilde öldüreceksin
ölümü yasallaştıracaksın
öldürdün mü böyle öldüreceksin……
Müminlerden öyle adamlar vardır ki Allah'a verdikleri söze sadık
kalırlar. Onlardan kimi adağını yerine getirdi, kimi de beklemektedirler.
(Ahitlerinde) hiçbir değişiklik yapmamışlardır. (Ahzâb / 23)
Hz. Hüseyin (a.s) Allah'a verdiği söze son nefesine kadar sadık kaldı. Şu
bizim dikkatimizi çekiyor: Insanı sadık kılan nedir? Ne ile
ispatlayabiliriz?
Her iki taraf da Müslüman olduğunu söylüyor. Yapılan ameller salih amel
olmakla düşünülebilir. Örneğin herkes namaz kılabilir… Ama ne merkezli
olarak yapıyor. Neyi hedefleyerek yapıyor?
Hz. Hüseyin (a.s), tüm kıyamının merkezine Allah'ı koydu ve her
konuşmasında, aldığı her kararda hedefini açıkladı. "Allah'a olan sadakat"
idi.
Yani Allah'a olan sadakat ve sorumluluğu, onu ve yarenlerini bu yola
sürükledi.
Ama Yezid'in ordusunda bunu göremiyoruz. Bu savaşa onları sürükleyen,
dünya hayatı ve beklentileri idi. Onlar merkeze dünyayı koydular. Görünüşte
Allah-u Ekber dediler, ama Allah'ı büyük görmediler. Ameller görünüşte Islâm
gibi varsayılabilir, ama hedef ve çırpınışları Allah'tan başka şeylerdi.
Hz. Hüseyin (a.s) şöyle buyurmuştu:
Insanlar dünya kuludur, din ise (ancak) dillerinde dolaşır, dinin
sayesinde geçimleri iyi olduğu müddetçe onun etrafında dolaşır (dindar
görünürler), zorluk ve belayla karşılaştıklarında ise, dindarlar azalır.
(Taberî)
Kufe halkı Hz. Hüseyin (a.s) taraftarı idi. Ama ne yazık ki Kufe halkı,
zamanında Hz. Ali (a.s) gibi bir önder tarafından yetiştirilmiş olmalarına
rağmen bıçak kemiğe dayanınca hakikatin ve sadakatin yolundan saptılar.
Gerçek mümin, imanın arkasında durandır. Eğer o imanın arkasında
durmayacaksa, ona mümin diyemeyiz.
Hz. Hüseyin (a.s), Aşura gecesi dostlarını toplamış, onlarla konuşmuştu.
Onlara gecenin karanlığından yararlanarak kendisinden ayrılabileceklerini ve
onları bu konuda özgür bıraktığını söyledi. Ama hiç kimse ayrılmadı.
Zaten imam budur. Özgürce, kendi irade ve seçiminle iman üzere ölmek
şehitliktir. Yoksa Yezid ve valisi Ibn-i Ziyad gibi insanları korkutarak
veya satın alarak ölüme göndermek şehitlik değildir!
Amaç Allah olmayınca, ölüme vasıl olmak önemli değildir. Önemli olan
kendi isteğinle Alllah'a olan sadakat üzere ölmektir.
Hz. Hüseyin (a.s) ve yarenleri, kendi sayılarını ve teçhizatını da, karşı
tarafın sayısını ve teçhizatını da biliyordu. Ve onların ne kadar zalim,
kendilerini öldürmeye hevesli olduklarını da görüyorlardı. Velhasıl, ertesi
gün büyük bir ihtimalle öleceklerini de biliyorlardı. Ama yine de Hz.
Hüseyin (a.s) ve yarenleri Rablerine olan sadakat sözlerini bozmadılar.
Ölümüne Allah'a olan sadakatlerini korudular. Şerefli ölümü genç kızın
boynunda duran gerdanlık olarak kabul ettiler.
Nitekim Hz. Hüseyin (a.s) şöyle buyurmuştur:
Hak üzere amel edilmediğini ve batıldan kaçınılmadığını görmüyor musunuz?
Böyle bir durumda mümin bir kimseye, Allah'a kavuşmayı (şehit olmayı)
istemesi yakışır.
Hz. Hüseyin (a.s) hayatıyla nasıl hakkın şahidi olması gerektiğini
gösterdiği gibi ölümüyle de hakkın şahidi oldu. Ve oldu ki ölümünün
şahitliği bu zamana kadar devam etsin; nasıl ki bizden sonra da yankısı
devam edecek. Ve bir kez daha gördük ki, esasında şehitler ölmüyor, her
mekan ve zamanda yaşıyorlar. Ve mesaj bu kadar canlı, şehadet dışında
olmuyor.
Yollarını kaybedenlere yeni bir meşale yaktı. Hakka yolculuk nasılmış,
bir daha gösterdi. O, zaten meşale yakanların çocuğu. O, ölümüne Allah'a
sadakati babasından, amcasından, dedesinden öğrenmişti.
Insanların "Ben Müslümanım" demekle Müslüman olunamayacağını, bunun için
ispatın gerektiğini gösterdi.
O, hayatıyla ispatladı.
O, hayatıyla zalimlere meydan okudu.
O, zilletli bir hayattansa, izzetle ölümü seçti.
O, inanan insanların satılamayacağını gösterdi.
O, inanan insanların Allah'tan başkasına hesap vermeyeceğini gösterdi.
O, insanın en büyük sermayesinin inancı olduğunu gösterdi.
O, insanın Allah'a olan yürüyüşünü gösterdi.
O, inanan insanın zalime, despota, yalana teslim olmayacağını gösterdi.
O, hakkın bakiliğini, zalimlerin faniliğini gösterdi.
O, risalet emanetinin nasıl taşınması gerektiğini gösterdi.
O, ilkeli olan inananların, ilkesiz olan inananlara üstünlüğünü gösterdi.
O, başarı ve zaferin yolunu gösterdi.
O, efendi olmanın yolunu gösterdi.
O, cennetin yolunu gösterdi.
Ya biz! ?
Hayatımız ne ki, ölümümüz ne olsun?! Hz. Hüseyin'in (a.s) yaşadığı çağın
aynısını yaşıyoruz. Sözde Müslümanlar ve Hüseyin (a.s) gibi özde
Müslümanlar. Allah merkezli inananlar ve ata dini inananlar.
Hiç kimsenin bizi dışarıdan bozmasına gerek yok. Ne Yahudilerin, ne
Hıristiyanların, ne de başka bir kesimin. Biz kendi kendimize yetiyoruz.
Peygamber'i (s.a.a) örnek alan çok az. Kur'ân-ı Kerim raflarda bekliyor,
insanlık değeri en az seviyede, tüm dikkat insanın çamur yönüne çevrilmiş,
nefis almış başını gidiyor.
Sanırım biz Allah'ımızı anlayamadık, Resul'ümüzü anlayamadık,
şehitlerimizi anlayamadık…
Yüce Allah'ım! Yalvarıyorum, bize anlamayı, idrak etmeyi nasip et! Yoksa
zillet çukurunda boğulup gideceğiz. Sözde "Müslümanım" demekle cehennemin
yolunu tutacağız. Amellerimizle yüzleştiğimiz gün pişman olmaktansa, şimdi
pişman olmayı nasip et Allah'ım!
Seni ölümüne istemeyi bizlere nasip et Allah'ım!
Yeter, küfre doymadın mı ey nefsim!
Artık sıraya gir, sözünde duranların sırasına
slam'da Sehid ve Sehadet
Ölüm asla yokluk degildir. Ölüm, su fani dünyadan ebedi hayata geçis köprüsüdür. Her canli varlik o köprüden mutlaka geçecektir. Yani ölümü tadacaktir. Vasif itibariyla ölüm iki çesittir: Cahiliye ölümü ve serefli ölüm. Islam düsmanlariyla savasilmadan, cihad niyeti tasinmadan ve zulme, dayatmaya, baskiya seyirci kalinarak nemelazimca hareket etme sonucunda gelen ölüme cahiliye ölümü denir. Bu çesit ölümle bu dünyadan ayrilan bir kimsenin kiyamet gününde hiçbir degeri olmadigi gibi Allah (c.c.)'in gerçek müminlere hazirlamis oldugu nimetlere de nail olamaz.
Zulüm, baski ve dayatmalara boyun egilmeden i'layi kelimetullah için verilen hizmet ve mücadele sonucunda gelen ölüme serefli ölüm denir. Ancak i'layi kelimetullah için Islam düsmanlariyla yapilan savas sirasinda savas meydanlarinda veya Islam düsmanlarina karsi verilen mücadele sebebiyle kafirlerin ve zalimlerin zindanlarinda iskence sonucunda gelen ölüm en serefli ölümdür. Bu Kur'an ve sünnet dilinde de sehadettir. Bu durumda hayatini kaybeden Müslüman sehittir.
Sehitler sagdirlar. Sehitler Allah'in misafirleridirler. Sehitler Allah katinda riziklandirilirlar. Sehitler için peygamberlerin bile gipta ettikleri makamlar vardir. Sehitler cennette diledikleri yerlere gidebilirler. Sehitlerin sefaati makbuldür. Sehitler kiyamet gününde gördükleri ikramdan dolayi tekrar diriltilip Allah yolunda savasarak tekrar sehid olmayi arzulamaktadirlar.
Sehadetin önemini ve sehitlere yapilan ikrami bildiren ayet ve hadisleri okuyan sahabilerin (r.a.) sehit olmak için hep savas meydanlarina kostuklarini görmekteyiz. Evlendigi gecenin sabahinda cihada çagrildigini duyup, sabah erkenden yikanma firsati bulamayarak cünüb olarak Uhud meydan muharebesine sehadete kosan, müsriklerle gögüs gögüse çarpisarak sehid olan ve sonra gökyüzünde melekler tarafindan yikanan el-Gasil lakapli Hz. Hanzala (r.a.)'in hayati bütün Müslümanlar tarafindan bilinmektedir. "Yarin savas olsa, ben de o savasa katilsam. Kafirler tarafindan sehit edilsem. Sonra karnimi yarsalar, cigerimi çikarsalar, burnumu ve kulaklarimi kesseler sonra kiyamet gününde "niçin bunlar sana yapildi?" dense, ben de: "Ya Rabbi! Senin için" desem! Bu benim için her seyden daha sevimlidir" diyerek Allah'a yalvaran Abdullah (r.a.) adindaki sahabinin dualari; günlerce aç oldugu halde avucundaki birkaç hurmayi yemek için geçecek vaktin, sehadetinin dolayisiyla cennete girmesinin gecikmesine sebep olacagini düsünerek avucundaki hurmalari yemeden atan ardindan da kilicini çekip müsriklerin arasina dalarak sehit düsen Hz. Umeyr adindaki sahabinin kahramanligi ve sehit olup sakat ayagiyla cennete adim atmasina engel olan ogullarini sikayet etmek üzere aglayarak Resulullah (s.a.s.)'e gelen ve Resulullah (s.a.s.)'den savasa çikma izni aldiktan sonra Uhud vadisinde sehit olan Hz. Amir ibnu'l-Cemuh adindaki sahabinin sehadet ve cennete girme aski güvenilir bütün siyer kaynaklarimizda mevcuttur.
Hz. Halid ibnu Velid yaklasik yüz savasa katilmistir. Bu savaslarda vücudunun çesitli yerlerinden yaklasik yüz yara almistir. Ölümcül hastaliga yakalanarak cihad meydanlarinda degil de yataginda ölecegini anlayan Halid (r.a.), ölümden korktugu için degil sehit olamadigi için aglamistir.
20. asrin ortalarinda peygamberler diyari Filistin'de Müslüman Kardesler'e mensup gönüllü Müslümanlar sehadete kosmada adeta birbiriyle yaristilar. Bölge ülkelerinin atanmis bir kisim idarecilerinin hiyanetleri olmasaydi sehadet asiklarinin sayesinde belki bugün Israil isgal devleti olmayacakti. Ihvan'a mensup Müslümanlar gösterdikleri fedakarliklarla tarih yaptilar. Bilindigi üzere, önemli olan tarih okumak ve yazmak degil tarih yapmaktir. Ihvan da bugüne kadar hep tarih yapmistir. Islam aleminin çesitli bölgelerinde dün, Afganistan ve Bosna gibi yerlere akin eden, sehadet askiyla tutusan Müslümanlar bugün de Çeçenistan gibi yerlere akin etmektedirler. Allah (c.c.) böyle Müslümanlarin sayisini ve kuvvetini artirsin.
Sehadet ve Sehitlerle Ilgili Bazi Ayetlerin Mealleri
1. "Eger Allah yolunda öldürülürseniz veya ölürseniz, Allah'in size lütfedecegi magfiret ve rahmet onlarin biriktirdiklerinden daha hayirlidir. Andolsun, ölseniz de öldürülseniz de muhakkak ki Allah'in huzurunda toplanacaksiniz." (Ali Imran, 3/157-158)
2. "Allah yolunda öldürülenleri ölüler sanmayin. Aksine onlar diri olup Rableri katinda riziklandirilmaktadirlar. Allah'in lütfundan kendilerine vermis olduklariyla sevinç içindedirler ve arkalarindan henüz onlara kavusmamis olanlari, kendilerine bir korku olmayacagi ve üzülmeyecekleri üzere müjdelerler." (Ali Imran, 3/169-170)
3. "... Süphesiz hicret edenlerin, yurtlarindan çikarilanlarin, benim yolumda kendilerine eziyet edilenlerin, çarpisanlarin ve öldürülenlerin kötülüklerini örtecek ve kendilerini altindan irmaklar akan cennetlere sokacagim. Bu Allah katindan bir karsiliktir. Karsiligin en güzel olani Allah katindadir." (Ali Imran, 3/195)
4. "Allah yolunda öldürülenlere 'ölüler' demeyin. Aksine onlar diridirler ancak siz fark edemiyorsunuz." (Bakara, 2/154)
5. "O halde, dünya hayatini ahiret hayati karsiliginda satanlar, Allah yolunda çarpissinlar. Kim Allah yolunda çarpisir sonra öldürülür veya üstün gelirse ona büyük bir ecir verecegiz." (Nisa, 4/74)
6. "Allah, Allah yolunda çarpisip öldüren ve öldürülen mü'minlerden, karsiligi cennet olmak üzere, mallarini ve canlarini satin almistir. Bu O'nun üzerine, Tevrat, Incil ve Kur'an'da vadedilmis olan bir haktir. Allah'tan daha çok ahdine vefa gösterebilen kim vardir? Su halde yapmis oldugunuz bu alisverisinizden dolayi sevinin. Iste büyük kurtulus budur." (Tevbe, 9/111)
7. "Allah yolunda hicret edip sonra öldürülen veya ölenlere gelince; Allah onlari muhakkak güzel bir rizikla riziklandiracaktir. Süphesiz Allah rizik verenlerin en hayirlisidir." (Hacc, 22/58)
8. "Inkâr edenlerle (savasta) karsi karsiya geldiginizde hemen boyunlarini vurun. Sonunda onlari yenik düsürüp üstünlük sagladiginizda (esirleri) siki baglara baglayin. Artik bundan sonra ya lütufta bulunu(p serbest biraki)n veya fidye karsiligi saliverin. Savas agirliklarini birakincaya kadar (böyle sürdürün). Iste böyle. Allah dileseydi onlardan öç alirdi. Ancak sizi birbirinizle imtihan etmek için (böyle emrediyor). Allah yolunda öldürülenlerin ise (Allah) amellerini bosa çikarmayacak." (Muhammed, 47/4)
Sehadet ve Sehitlerle Ilgili Bazi Hadislerin Manalari
1. Resulullah (s.a.s.) mealen söyle buyurmaktadir: "Allah (c.c.), yolunda cihad için çikan kimseye kefildir. Kim sadece benim yolumda cihad etmek ve bana iman ettigi ve peygamberlerimi tasdik ettigi için evinden ayrilirsa, bu kimse onu cennete koyacagimi veya elde edecegi mükafatiyla evine çevirecegimi garanti etmis olur."
2. "Muhammed'in nefsi kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, Allah yolunda alinan herhangi bir yara kiyamet gününde ayni sekilde görülecek. Rengi kan renginde ve kokusu misk kokusunda olacaktir." (Buhari, Müslim)
3. "Muhammed'in nefsi kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, eger Müslümanlar için zorluga sebep olmasaydim, Allah yolunda cihad eden hiçbir müfrezeden geri kalmazdim." (Buhari, Müslim)
4. "Muhammed'in nefsi kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, isterdim ki Allah yolunda cihad edip öldürüleyim, sonra yine cihad edip öldürüleyim, sonra yine cihad edip öldürüleyim." (Buhari, Müslim)
5. "Sehit öldürüldügünde, sizden birinin pirenin isirmasindan duydugu rahatsizlik kadar rahatsizlik duyar." (Tirmizi, Nesai ve Darimi rivayet etmistir.)
6. Sehl ibnu Hanif (r.a.)'den Resulullah (s.a.s.)'in söyle dedigi rivayet edilir: "Allah Teala'dan samimiyetle sehadeti talep eden kimse yataginda ölse de Allah onu sehitler makamina ulastiracak." (Ebu Davud, Müslim, Tirmizi, Nesai ve Ibnu Mace)
Imam el-Benna ve Sehadet
Imam sehit Hasan el-Benna (r.a.) dava arkadaslarini cihad ruhu ve sehadet aski üzerine yetistirdi. El-Benna, davanin o meshur bes esastan besincisini "En yüce temennimiz Allah yolunda sehid olmaktir" seklinde ifade etmistir. Ayrica el-Benna (r.a.) cihad risalesini yazmistir. Bu risalede cihad, sehadet ve sehitlerin faziletini bildiren otuz bir tane hadis nakletmektedir. Imam el-Benna davanin besinci esasini açiklarken söyle diyor: "Biz ölümün, tehlikelerle dolu bir hayattan ebedi nimet ve saadetlerle dolu gerçek bir hayata geçis köprüsü oldugunu biliyoruz. O halde biz ölümden nasil korkariz?... Ey Müslümanlar! Sunu da bilmek gerekir ki, ölümden korkana ayeti celilelerin bir tesiri olmaz. O ayeti kerime ne kadar yüce, ne kadar ulvi olsa da...
Ölümü hayata tercih eden kimse için ölümle hayat müsavidir. Peygamberimiz (s.a.s.), bize hak ugrunda ölmekten korkmamayi ögretmistir. Hiçbir sey bizi korkutamayacaktir. Ölümü hayata tercih eden bir milletin önünde hiçbir sey duramayacaktir..." Ve o sonunda davasi ugruna kendisi de sehit oldu. Allah rahmet eylesin.
Sehitler Üç Kisimdir
Sehitler üç kisimdir. Dünya ve ahiret sehidi, dünya sehidi ve ahiret sehidi. Allah yolunda Islam düsmanlariyla çarpisarak savas meydaninda sehid olan kimse dünya ve ahiret sehididir. Dünya sehididir, çünkü cumhura göre üzerine namaz kilinmaz ve yikanmaz. Ancak Imam Ebu Hanife'ye göre yikanmaz ama üzerine namaz kilinir. Ahiret sehididir, çünkü kiyamet gününde sehitlere vadedilen nimetler ona da verilir. Dünya sehidi, görünüs veya ganimet gibi seyler için kafirlerle savasarak öldürülen kimsedir. Yani yikanmaz ve üzerine namaz kilinmaz. Ancak ahirette ona hiçbir mükafat yoktur. Suda bogularak, bir duvar enkazi altinda kalarak (trafik kazasinda ölen kimse de öyledir), taun gibi salgin hastaliklar sonucunda ölen veya dini, mali ve namusu için öldürülen kimseler de ahiret sehididirler.
Sehidlerle ilgili hükümler ayrintilariyla fikih kaynaklarimizda anlatilmaktadir. Ancak su hakikati dile getirmekte fayda görüyorum. Son zamanlarda sehid ve sehadet çokça istismar edilmektedir. Sehadeti hiç hak etmeyen kimselere sehitlik unvani verilmektedir. Adam hayati boyunca yazdigi bütün yazilarinda Allah'a, Peygamber'e, Islam'a, Kur'an'a ve diger mukaddesata saldirmaktan geri kalmiyor ama öldügünde veya herhangi bir nedenle öldürüldügünde ona sehid deniyor. Bazilari batil inanç, fikir ve düsünceler ugruna canini feda ediyor onlara da sehid deniyor. Birileri pavyondan, gazinodan, bardan, soygundan veya yüz kizartici bir suç islemek için gittigi yerden dönerken kaza geçirerek ölüyor ona da sehid deniyor. Bu durumlarda ölen kimselerin uzaktan yakindan sehadetle hiçbir ilgileri yoktur. Lütfen bundan vazgeçin ve bu mübarek sifati asil sahipleri olan gerçek Müslümanlara birakin ve kendinize baska sifatlar bulun.
Subat Ayi Sehadet Ayidir
Subat ayi sehadet ayidir. Çünkü bu mübarek ayda yüzlerce alim ve dava lideri sehid olmustur. Subat ayi san ve seref ayidir. Çünkü bu ayda zulüm, baski ve dayatmalara boyun egmeyerek Müslümanlarin izzet ve sereflerini korumaya çalisan gerçek Müslümanlar zalimlerin gaddar ve hain mermilerine hedef olmuslardir. Subat ayi ayni zamanda bereket ayidir. Su halde bu mübarek ayi güzel bir sekilde degerlendirelim. Bu mübarek ayda çok önemli ve degerli sahsiyetler sehid edilmislerdir. Yüzlerce örnekten iste size birkaç örnek:
1. Suriye Baas rejimi, Hama katliaminda kadin-erkek, çocuk-yasli demeden yaklasik 40 bin Müslümani sehid etti.
2. Sapka kanunu çikarilmadan önce yazdigi bir kitapta Müslümanlarin sapka giymelerinin caiz olmadigini belirtmesi suç olarak gösterilmis, daha önce Giresun mahkemesinin verdigi karar dikkate alinmadan 1926'da büyük alim Iskilipli Atif Hoca Istiklal Mahkemesinin verdigi kararla idam edilmistir. Idam edilmeden önce Atif hocanin son sözü su olmustur: "Zalim ve kafirlerle elbette mahser günü hesaplasacagiz."
3. 1931'de Erbilli M. Esad Efendi zehirli igne ile sehid edildi.
4. Büyük dava adami ve dava alaninda asrin müceddidi Imam Hasan el-Benna 12 Subat 1949'da gün ortasinda Kahire'nin en islek caddesinde hain kursunlarla vurularak sehid edildi.
5. Islam için bas kaldiran Seyh Said efendi bu hareketinden dolayi elliye yakin seyh ve alim arkadasiyla Diyarbakir'da asilarak idam edildi. Seyh Said'in hareketi 13 Subat 1925'te baslamistir.
6. Malcolm X Amerika'da sehid edildi.
7. 25 Subat 1994'de Filistin'in el-Halil kentindeki Halil Ibrahim Camii'nde sabah namazi kilan Müslümanlarin üzerine yahudi Barush Goldstein adindaki adam tarafindan yaylim atesi açilarak 67 Müslüman sehid edildi.
8. Intifadanin ilk nüvelerini atan Seyh Izzeddin el-Kassam (r.a.) 1935'de sehid edildi.
Allah (c.c.) hiçbirimizi dogru yoldan ayirmasin.
Şehid Ve Şehadet
Şehit;ALLAH’a tam teslim olmuş dünyanın ebedi hayata geçişte bir imtihansahası olduğunu iyi idrak etmiştir İslami değerlerin çiğnendiğitopraklarda ALLAH’ın ipine sımsıkı sarılmış tavizsiz bir hayattanörnekler sunmuştur geriden gelenlere Biz hakikati yaşayan kaç kişiyizki ? sorusunu sormadan sağına soluna bakmadan, dosdoğru yoldan sapmayanbir hayat sürmüştür Zalim idarecilerin hakim olduğu beldelerde onlaraitaat etmemiş saltanatlarını pekiştiren görevler almamış öncedensenaryosu belli bir oyunun figüranlığını reddederek ilahi senaryoyualternatif olarak haykırmıştır Mal aile imtihanından haberdar olarakonlara gönlünü kaptırmamış tek sevgilisi ALLAH’a bağlı kalarak kalplerancak ALLAH’ı zikretmekle tatmin olur Ayetinin gereğini yerinegetirmiştir Tarafsız ortada renk değiştiren bir siyasete bulaşmamıştavizsiz tek doğru olanı anlatmıştır Zalime hakkı haykırmanın ne büyükbir ibadet olduğunu öğrenmiş zulme boyun eğerek izzetsizceyaşamaktansa, şerefli bir ölümü, şehadeti seçmiştir. Yaratılış gayesiniiyi kavramış hayatının ibadetlerinin ve ölümün sadece ALLAH’ın rızasınıkazanmak için olduğunu bilerek bunu hayatında pratikleştirme başarısıgöstermiş ve geriden gelenlere fener olmuştur
Şehadet En Büyük Aşk Şehid İse En Büyük Aşıktır
Şehid Neye Aşıktır : Bir İnsan Hiç Bukadar Ölümü Severmi ALLAH Aşkına Bugun Halk İçine Girip Ve Yaşları 19 İle 30 Yaş Arası Gençler Arasında Anket Yapın ve sorun ölümü yani ölmek istermisin diye ikinci sorunuzda nasıl bir yaşam istersin
Eminim ölümü istermisin ölmek istermisin diye sordugunuzda size delimisin ya niye ölmek isteyeyim mis gibi yaşamak gezip tozmak eğlenmek varken ölmeyi neden isteyeyim daha gencim der
Ama Birde ALLAH yolunda bir Mücahide bu soruyu sorsanız ölmek istermisin diy
Bin ah işitirsiniz gözlerinden yagmur gibi yaşlar akar çünkü
yüreği yanıyor çünkü şehadet aşkı yüregini kavuruyor çünkü şehadet özlemi ile ciğeri dağlanıyor ALLAH' a nasıl kavuşmak istemeyeyim der size ResulALLAH' a Sahabelere nasıl kavusmak istemeyeyim der
Şehid Dünya hayatını elinin tersi ile itip ölüme koşuyor işte şehid demek ki ALLAHa' a Aşıkmış Şehadete Aşıkmış Yani ALLAH Yolunda öldürülmeye aşıkmış
Ama Şehid ölmez ki o çürümez ki o unutulmaz ki Bakın Rabbimiz diyor onlar ölmez onlara ölüler demeyin diyor şehidlerin ölmedigini ben demiyorum arkadaslar ALLAH Diyor
Âl-i İmrân Süresi 169-170 Ayetler
ALLAH yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma. Bilakis onlar diridirler,Rableri katında ALLAH’ın, lütfundan kendilerine verdiği nimetlerin sevincini yaşayarak rızıklandırılmaktadırlar. Arkalarından kendilerine ulaşamayan (henüz şehit olmamış) kimselere de hiçbir korku olmayacağına ve onların üzülmeyeceklerine sevinirler.
Bakınız Rabbimiz Buyuruyor Onlar ölü değiller ölmezler onlar diridirler hemde ona lutfumuzdan verdiğimiz nimetlerden mutlu sevinçli halde rızıklanıyor arkalarından gelecek kardesleri için seviniyorlar
Ey Şehidim Senin Damlayan Kanınla Birlikte Binlerce Şehid Gelecek
Ey Şehidim Senin Bir Damla Göz Yaşınla Binlercesi Katılacak
Ve O Göz Yaşların San Vuran Elleri Boğacak Yiğidim Şehidim
Şehidlik Peygamber Safında dır cennet makamı firdevs cenneti dir rivayetlere göre rabbimizin izin verdigi 70 kişiye şefaat edecek
Peki bu şehid ne yapyı bu makamları hak etti evet bu şehid sadece canını vererek bu makamlara ulasmadı
Rabbine Resulune Kurana Kardeşi,ne gönul bağlamış itaat göztermiş Rabbine Resulune Kurana Kardeşine Uzanan dilleri elleri kesmiştir islam davasına gönul vermiş islam için savaşıp dert çile çekmiştir Rabbinin dini yer yüzünde hakim olmasi için canı ile malı ile savaşmış ve bu ugurda yaralandı bacağı koptu kolu koptu gözleri yandı vucudu parçalandı ama o yinede rabbinin davasından vaz geçmedi zerre kadar taviz vermedi ve sunları soledi
Saçlarım Kdar Başım Olsa Hak Yolunda Olsun Feda
Madem Ölüm Tek Bir Defa Gelecek Oda Neden ALLAH İçin Olmasın
Oda isteseydi sadece dünya hayatını seçip büyük bir iş yeri kurup para mülk sahibi olup evlenip çoluk çocuğa karışup islam dinini kardeşini davasını unutup dünyaya dalardı
klimaların altında namaz kılıp midesini kebab kadayıf tatlılar la doludurup zevkine göre yaşaya bilirdi ama şehid böyle yapmadı şehid bunların hepsini elinin tersi ile itip
Kardeşim dedi Zulüm Goren kardeşini unutmadı Dinim dedi islamı unutmadı Ölüm dedi Şehadeti Unutmadı Kurtuluş olarak gördü dini için Rabbi için Resulu için ömrü boyunca rahat yüzü görmemiş hep savaşmış mucadele etmiş çile ile kederle işkenceler ile karşılaştı
Lakin şehid bu yolda iken davasında iken önüne çıkan engelleri sıkıntıları dertleri işkenceleri kederleri musibet olarak görmüyordu ki bilakis seviniyor çünkü aklına şu ayet geliyor her daim
Siz Sizden Öncekilerin Çektiklerini Çekmeden Cennete Girebileceginizmi Sandınız Sizden Öncekiler Demir Taraklar İle Tarandılarda Yinede Davalarından vaz Geçmediler
Bu Ayet Aklına gelince karşısına çıkan engellere işkencelere tebessum ediyor hamdu senalar ediuor çünkü ALLAH İçin birşeyler yapıyor islam için mucadele ediyor ALLAH için sıkıntı çekiyor ALLAH için İşkence Görüyor seviniyor Rabbinin huzuruna boş donmeyecegi için seviniyor
Evet Arkadaşlar Müsluman Devamlı kederlidir
Devamlı Kalbi Hüzünlüdür
Müslüman Olmak Kolay Değildir
Müslüman Olmak Dünyalar Eder
Müslüman Olmak Sıkıntının Kederin Hüznün Başlangıcı Demektir
Çünkü müsluman Şehadete Sevdalıdır
Rabbine Ve Resulune Sevdalıdır
Müslümanın Kederi Hüznü Şehadete Kadar dır Şehid Ölürken Bile Tebessum Eder Bu nasıl ölümdür insan hiç ölürken tebessüm edermi
eminim ki bir çok ceset görmüssünüzdür yüzleri korkudan mosmor olmuş buyuk dehşet verici korku ifadesi vardır
ama birde şehide bakın yüzünde tebessum var sevinç mutluluk ifadesi var kolları parçalanmış bacakları kopmuş yüzü şarapnel parçalarından yanmış ama hala yüzünde tebessum ediyor mutluluk ifadesi var
ALLAH sehadetlerini kabul etsin.
ALLAH onlara nasil bir ikram da bulundu ki, onlari nasil karsiladi ki onlar da böyle güzel gülümsüyorlar.
Ne nimetler icindeler ALLAHuAlem.
Bize de nasip olsun oyle güzel güzel gülümsemek...
.... İyi amel isleyenlere altindan irmaklar akan cennetler veririz.
ALLAH şehadetlerini kabul etsin.
Hiçmi acı çekmiyor hiçmi korkmuyor ama öyle ya şehid niye korksun ki kimden korksun o acı çekmez ki insan sevsigine kıyıp acı çektirir mi korkuturmu rabbimde şehidine sevgili kuluna acı çektirmez korku vermez şehidi ruhunu teslim edince rabbim sevgilisine ona verecegi makamları gösterir mertebesini gösterir firdevsi gosterir cennet kokusunu verir bunları kazanan hiç uzlup korkarmı acı çekermi arkadaşlar hatta ve hatta rabbim beni bir kez daha dunyaya gonder doner ki senin için bir kez daha öleyim birkez daha bir kez daha der
yahu insan birdaha ölmek istermi birdaha acı çekmek istermi bir daha dunya sıkıntısı açlığı çekmek istermi bu nasıl aşk bu nasıl sevda bu nasıl sevgi bu nasıl iman ya rab bizede nasip et
Evet bizede nasip olurmu arkadaşlar ?
bir şey istiyorsak bedel ödememiz lazım bunu bir örnekle açıklamak isterim nasıl bedel ödemek ?
bugun bir bakkala gidin bir ekmek isteyin bakkalcı sizden ekmeğim bedelini ister bakın ekmeğin bedelini ucretini vermeden ekmeği alamadık peki biz ALLAH' tan Şehadeti Şehidliği İstiyoruz Peygamber Safında olmayı Firdevsi İstiyoruz Peki Bunun Bedelini Ödedikmi Ucretini Ödedikmi bunun ücreti 3-5 Kurus para değil bunun bedeli ücreti ALLAH' a itaat ALLAH' ın dinine sadakat ALLAH' ın İpine sarılmak ALLAH' ın dinini anlatmak ve yer yüzünde hakim kılmak için mücadele etmek yani cihad etmek tir ALLAH' în Resulunu sevip onun yolunda gitmektir kurana sımsıkı sarılıp ona sahip çıkmaktır işte şehid bunları yaptı bedel olarak bunları odedi ve bu uğurda canını ve malını feda etti şehid te biliyordu ki Şehadet yan gelip yatmak ile hak edilmez Şehadet kahvehanelerde boş zaman geçirmekle elde edilmez
şehid dediki şehadet ALLAH yolunda yorulmakta ALLAH yolunda çile çekmekte ALLAH yolunda fedakar olmakta ALLAH Yolunda koşmaktadır ALLAH' ın dinini anlatıp sahip çıkıp yeryüzünde hakim kılmaktadır dedi ve koyuldu bu davaya hemöde bu davaya başı ile beraber girdi hemde hele dur önce kendi nefsimi terbiye edeyim hazır değilim cihada çevreme anlatayım dememiş cihad kapısına geldigi vakit hemen katılmıs o kutlu davaya
Peki Şimdi Biz Oturup Tefekkur Edelim Biz Şehadeti Nerelerde Aradık ?
Cihad kapımıza geldimi hele biz önce kendi nefsimizi terbiye edelim diyoruz yahu evliyaullah mı olmayı bekliyoruz ?
kalkalım silkilenelim kendimize gelelim dinimize saldırıyorlar Resule dil uzatıyorlar bacımızın turbanını çıkarmaya çalısıyorlar Mescid-i Aksayı Yıkmaya çalısıyorlar Kardeşimizi parçaladılar buldezerler le ezdiler parçaladılar sen se nefis terbiyesinden bahsediyorsun tabi ya nefsimize hoşl geliyor klimaların altında namaz kılıp mideyi kadayıflarla tatlılar la doldurup yan gelip yatmak
Şehidin Sevgisi
Şehid Ölmeyi Sevdi
Yen Yaşamayı Sevdin
Şehid Mücadeleyi Sevdi
Sen Rehaveti
Şehid Savaş Meydanlarında Bir Mermiyi Sevdi
Sen Lünaparkta Oynamayı Sevdin
Şehid Şehadet Şerbetini İçmeyi Sevdi
Sen İçkiyi Cocolayı Malboroyu İçmeyi Sevdin
Şehid Müslümanı Sevdi
Sen Müslümana Zülum Edeni Sevdin
Şehid Peygamberinin Hayatına Özendi
Sen Podyumdaki Mankenin Hayatına Özendin
Şehid Kuranı Takip Etti
Sen Modayı Takip Ettin
Şehid At Üstünde Şehadete Koştu
Sen Mecsedesle Eğlenmeye Koştun
Şehid Şehadet Gömleğini Giymeyi Sevdi
Sen Gaflet Gömleğini Giymeyi Sevdin
Şehid Kuranı Dinlemeyi Sevdi
Sen Küfürün Şarkılarını Dinlemeyi Sevdin
Şehid Kapanıp İffetli Olmayı Sevdi
Sen Açılıp Namussuz Olmayı Sevdin
Şehid Cihad Meydanlarında Mermiler ile Dans Etmeyi Sevdi
Sen Poduyumlarda Karı Kızla Dans Etmeyi Sevdin
Şehid ŞEHADETE Aşık Oldu
Sen Dünyaya Aşık Oldun
İşte Fark Burada Kardeşim Şehidimi Hor Görme
Hakkınızı Helal Edin Kardeşler biraz uzun oldu bu kısa aklımla bir kaç kelime ile içimden gelenler ile şehidi şehadeti anlatmaya çalıstım nice alimler cilt cilt kitaplar yazarak bitirememiş bu konuyu ben bir kaç kelime ile hiç bitiremem şehidi ancak şehid gibi yaşadıgımız takirde anlayabiliriz Yorumlarınızı fikirlerinizi bekliyorum inş.
ŞEHİD GİBİ YAŞAMADAN ŞEHADET NASİP OLMAZ
Rabbim bizlerede şehid gibi yaşamayı riyasız kibirsiz tertemiz Şehadet nasip etsin (amin)
şimdi Rabbimiz Şehidler Hakkında Ne Buyuruyor Bir Kaç Ayet Okuyalım inş.
Âl-i İmrân Suresi 171. Ayet
(Şehitler) ALLAH’ın nimetine, keremine ve ALLAH’ın, mü’minlerin ecrini zayi etmeyeceğine sevinirler.
Ahzâb Suresi 23. Ayet
Mü’minlerden öyle adamlar vardır ki, ALLAH’a verdikleri söze sâdık kaldılar. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir (şehit olmuştur). Bir kısmı da (şehit olmayı) beklemektedir. Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir
Tevbe Suresi 52. Ayet
De ki: “Bizim için siz, (şehitlik veya zafer olmak üzere) ancak iki güzellikten birini bekleyebilirsiniz. Biz de, ALLAH’ın kendi katından veya bizim ellerimizle size ulaştıracağı bir azabı bekliyoruz. Haydi bekleyedurun. Şüphesiz biz de sizinle birlikte beklemekteyiz
Sevda nedir ki hakka olmayınca
Kavga nedir ki hak için olmayınca
Ölüm nedir ki şehadet olmayınca
Rabbim sizi sevsin ki şehitlerden olasınız
es selamun aleykum
Şehit gibi yaşamadan şehadet nasip olmaz
Amin..
Bismillahirrahmanirrahim
Elhamdulillah, Elhamdulillah, Elhamdulillahi Rabbil Âlemin. Vesselatû Vesselamû ala seyyidina Muhammed’in ve ala alihi ve sahbihi ecmain. Esselatu vesselamû aleyke Ya Rasulullah , esselatu vesselamu aleyke Ya Habiballah, esselatu vesselamu aleyke Ya Seyyidel evveline vel ahirin., hüvel evvelü, vel ahiru ,vez zahiru, vel batın. Ve hüve bi külli şey’in alim.
( Rahman ve Rahim olan Allahın adıyla hamd alemlerin rabbi olan Allah içindir. Salat ve selam; efendimiz Muhammed’e, o’nun aline ve bütün ashabının üzerine olsn! Selat ve selam senin üzerine olsun Ey Allah’ın Rasulu! Ey Allah’ın sevgilisi, salat ve selam senin üzerine olsun! Ey öncekilerin ve sonrakilerin Seyidi! Salat ve selam senin üzerine olsun! Allah ezeli ebedidir. O zahir ve batındır ve o her şeyi hakkıyla bilendir.)
EVLİLİKTE MÜSLÜMAN !
Ey Müslümanlar ! Zinadan yüz çevirin, gözlerinizin zinaya meyletmesini mi istersiniz?
Allah’ın huzuruna yarı imanla mı çıkmak istersiniz ? Allah’a tevekkül edin ve kuran sünnet’e uygun kızlar ile evlenin. Çünkü bu sizin için en hayırlı olandır. Allah diyor ya :
İçinizden evli olmayanları evlendirin. Eğer fakir iseler, Allah onları kerem’inden zengin kılar. (Nisa: 32)
Evlenip de eşinden ayrılan (bacılar, ahîler) evlenin ki Allah ın huzuruna yarı imanla çıkmayın.
Başkalarının kınaması sizleri ürküntemesin, çünkü en ürkütücü olan Allah’ın kınamasıdır. (Sümme haşa. Rabbiğ firli)
Hz. Ali (r.a) Hz. Fatıma öldüğü zaman hemen evlendiği için toplum onu kınamıştı. Peki Ali (r.a) onlara ne demişti:” Vallahi ben Allah’ın huzuruna yarı imanlı olarak çıkmaktan korkarım” demişti.
Peygamber s.av diyor ki:” kişi, evlenmekle dininin yarısını tamamlamış olur, diğer yarısı içinde Allah’tan korksun” diyor…
Bu dünya varlık dünyasıdır, imtihan dünyasıdır. Allah’ın varlığının en hayırlısı da kocasına karşı yardımcı itaatkâr olan kadındır. Karısı olmayan erkek de, kocası olmayan kadın ne zavallıdır…
Kadınlar sizin için, sizde kadınlar içn birer elbisesiniz. (bakara 187)
Peygamber efendimiz diyor ki, nikah benm sünnetimdir. Her kim sünnetimden kaçarsa şefaatime nail olmaz. Öyleyse nikah olunuz ki, çok olasınız. Zira ben kıyamet gününde ümmetimin çokluğuyla övünürüm.
Yine bir hadiste: üç kimseye Allah lutufundan yardım eder. Biri, Allah yolunda cihad eden; ikincisi, evli olan; üçüncüsü ödemek niyetiyle ödünç alan.
Peygamber s.a.v: ümmetim, eğer din ve ümmetliği bilirseniz bir hatun nikah eyleyin. buyurmuştur.
Bir hadis de bir kimse Allah rızası için nikah etse ve ettirirse Allah’ın dostu olur.
Peygamber: siz ümmetim nikah eyleyin. Zira bir gün nıkahlı bulunmak bir yıl ibadetten hayırlıdır.
Yiye bir hadisi şerifte: insan öldüğü zaman amel defteri kapanır. Bundan üç şey müstesnadır. Birincisi: eseri baki kalan sadaka. İkincisi kendisinden istifade edilen ilim. Üçüncüsü evlattır.
Rasulullah s.a.v çok evlenmiştir. Ve bu babda buyurmuştur ki: “ ancak evlad için evlenirim”
Evlenmedikçe ibadet tamam olmaz. Evlendiği zaman ise kalbi halis (saf duru) olur. Bu söz peygamber s.a.v e aittir.
Peygamber efendimiz bazı kimseleri toplardı ve onlara: “evlenmek arzu ederseniz nikah eyliyeyim. Zira bir kimse zina ederse kalbinden imanı kayar “ derdi.
İbni mesud derki:“eğer ömrümden on gün kaldı deseler yine evlenirim. Allahın huzuruna bekar ve mücerret varmıyayım diye”
Peygamber efendimiz:”ümmetim, sizler rızığınızı nikahlı olduğunuz halde kazanın”
Peygamber s.a.v diyor ki, yabancı kadının yüzüne bakmak şeytanın oklarından bir oktur. Eğer bir erkek yabancı kadının yüzüne bakmaktan men ederse Allah ona ibadet rızık eder. Ve ibadet lezzetini tattırır.
Allahın rahmeti müminlerin üzerine olsun, Allahın laneti kâfir topluma olsun (inşhaallah)
Rabbim sizleri İslam şerbetiyle tatlandırsın. Sizlere bunları yazıyorum ki, uyanasınız. Belki çoğunuz evlisiniz ama olsun… İnşallah sizler Allah’ın dostu olursunuz ve cennetteki muttakilerden olursunuz. Rabbim yar ve yardımcınız olsun…
Rabbiğ firli, rabbiğ firli, rabbiğ firli… Allah’ım sen bizleri bağışla, bizleri sevginden mahrum etme ! Bizleri günahtan arındır, bizleri cehennem azabından uzak tut. Cennet kapılarını aç ! (inşhaallah)
Amentû bilillahi ve rasulihi.
İslamda hicab ve kadının evinde karar kılması hakkında
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَـنِ الرَّحِيمِ
الحمد لله نحمده ونستعينه ونستغفره، ونعوذ به من شرور أنفسنا وسيئات أعمالنا، من يهده الله فلا مضل له ومن يضلل فلا هادي له. ونشهد أن لا إله إلا الله وحده لا شريك له، وأن محمداً عبده ورسوله صلى الله عليه وعلى آله وأصحابه ومن تبعهم بإحسان وسلم تسليماً كثيراً .
أما بعد،
Ne acıdır ki bugün islam alemi dedigimiz 10 larca ülkede islami hicab hiç kimsenin zorlaması olmadan kaldırılmıştır. Kadınlar sözde müslüman kadınlar allahın emrettiği kuranı kerim ve hadisi şeriflerde geçen annelerinin veya ninelerinin bildiği örtünmeyi beğenmemektedirler. Onlar müslümanların birliğini bozan günahlar içinde yaşayan avrupalı kadınlarını örnek almaktadırlar
Müslüman alimler allahın emrini yüceltmek ve müslümanları hidayete davet etmek için hicabın vucubiyetine dair kitaplar risaleler yazmışlardır. Bunlardan biride çok istifade ettigimiz faziletli şeyh muhammed ahmed islamil el mukaddem dir. bu konuyu ele alirken onun kitabından faydalandım. Gene büyük alim muhammed bin salih el useymininde risaletul hicab adı altında bir risalesi vardır.
Ne gariptir ki hanımların kapanması için erkekler risale yazmaktadır. Kadınların ise kapanmaya hiç gonlu yoktur. Allah bir konuda kuranı kerimde hüküm verdikten sonra hadisi şeriflerde hazreti muhammed sallahu aleyhi ve sellem de kuranı açıklar mahiyette kelam ettikten sonra hiçbir müslümana bu hükümden başkasına uymak caiz olmaz
müslümanım diyen bir hanımın islamın emrettigi şekilde kuran hadis sahabe kavlleri ve mezheb kitapları çerçevesinde örtünmesi farzdır. Eger bunu yapmazsa gunahkar bir insan olur. Hattı zatında örtünmemek hırsızlıktan ve yalandan da büyük bir günahtır. Çünki insan yalanı günde 1-2 kez söyler veya hırsızlığı haftada ayda bir yapar. Tabiki bunlarda günahtır. Ancak yapildigi anda haramdırlar. açıklık saçıklık , o kadın dışarı çıktıgı andan itibaren başlar. Yani okuyan veya çalışan açık bir bayan gunde 10 saat durmadan günah işlemekte allaha isyan etmektedir. Bu çeşmeden akan suya yani devamlı durmadan akan suya benzemektedir
işte bizde bacilarimizi allahın emirlerine davet etmek için allahın emirlerini onlara hatırlatmak için bu konumuzu ele aldık. Gücümüz yettigince kuran ve sünnetteki gerçek hicabı aciklamaya calisicaz inshaAllah. Ben inanıyorumki pekçok hanım allahın emirlerini yapmak istemekte ancak onları çevreleri veya cemaatleri tarikatleri yuzunu elini açsanda olur peçeye luzum yok diyerek yoldan çıkarmaktalar. İşte bu kardeşlerimizede inşallah bu sohbetimiz bir rehber olacaktır
işleyecegimiz meseleleri madde madde işlemeye allahdan yardım isteyerek başlıyoruz
1 – seddi zerai
islamiyet bir takım günahları haram kıldığı gibi o günahlara giden yollarıda haram kılmıştır. Yani şu haramdır demiştir ancak onun işlenmesi için yapilacak yaklaşımlarıda yasalamıştır. İşte buna seddi zerai diyoruz. Mesela, içki içmek haramdır. Ancak onu satmak, almak, taşımak, servisini yapmakta haram kılınmıştır.
Ve gene faiz yemek haramdır ancak resulullah sallahu aleyhi ve sellem faizin katipligini yapana şahidligini yapanada lanet etmek sureti ile, hiçbir şekilde ona ortak olmayı hoş karşılamamıştır.işte bunun gibi zinada büyük haramlardan biridir. İsra suresinde şöyle buyurulmaktadır : وَلاَ تَقْرَبُواْ الزِّنَى إِنَّهُ كَانَ فَاحِشَةً وَسَاء سَبِيلاً '' zinayada yaklaşmayın çünki çok kötü bir yoldur.
evet zina kötüdür ancak ona yaklaşmayında deniliyor. Bu minvalden olarak efendimiz sallahu aleyhi ve sellem namahrem kadınlarla baş başa kalmayı aynı oda ev içinde kalmayı nehyetmiştir. İki kadının arasına oturmayı ve aralarında yürümeyi nehy etmiştir. Bunun gibi yabancı hanımlara gayri ihtiyari bakmak müstesna bakmayıda nehy etmiştir.
İşte bunun gibi takdir edersiniz ki zinaya giden yollardan biriside karşı cinsten birisine bakmaktır. Kadında güzel bir canlıdır. Yüzü elleri vucudu olsun erkekleri kendisine çekmektedir. Ve bir bakma iki bakma sonucu akla ona yaklaşmak gelir. Sonra adam gidip ona yaklaşır konuşur. Samimi olurlar belki bir yerlere giderler ve çok büyük günahlar işleyebilirler.
İşte islamiyet bunun önünü kesmek için toplumda nikah harici ilişki olmaması için tecavüzler ırza geçmeler olmaması için kadının güzelligi olan yüzü elleri dahil tüm vücudunu kapatmayı ve örtmeyi farz kılmıştır.
Çünki islamın esas emrettigi örtünme olan hicab yani peçey veya çarşaf giyen bir hanım cinsel olarak kimseyi çekmez. Ve böylece o cemiyette kötülük olmaz.
2 – kadının evinde oturması esastır
allah teala kuranı kerimde söyle buyurmaktadır :
وَقَرْنَ فِي بُيُوتِكُنَّ وَلَا تَبَرَّجْنَ تَبَرُّجَ الْجَاهِلِيَّةِ الْأُولَى evlerinizde oturun/karar kılın/ cahiliye kadınları gibi sokaklarda dolaşmayın – ahzab 33 -
çünki kadının evinde oturması esastır. Onun rabbine en yakın olduğu yer evidir. O evinde her türlü kötülüklerden korunmuştur. Evinde kıldığı namaz dışarda mescidde kıldığı namazdan daha hayırlıdır. Osmanlı kültürünü muhafaza eden memleketimizin bazı kazalarında hağlen hanımlar evlerinde oturmakta zaruret harici evin haricine çıkmamaktalar.
Hazreti peygamber sallahu aleyhi ve sellem hazreti fatımaya evin içinde olan işleri yani yemek temizlik gibi işleri, hazreti aliyede kazanç gibi dış işleri yapmalarını tavsiye ederek hayatı ikisi arasında taksim etmiştir – metalibu aliye -
müslüman hanımın esas yeri evidir. Dışarı pek çıkmamalıdır. Ancak çıktığındada islami örtü ile örtünmelidir. Daha detaylı bilgi için ihtilat hakkındaki risalemize bakılabilir
evet tüm bunlardan sonr yazımızda devamlı geçen HİCAB kelimesine gelebiliriz hicab nedir?
3 – hicabın lugattaki manası :
birşeyi örtmek kapatmak birşeyden gizlenmek iki şey arasında perde rolü görmek dış tehlikelere karşı birşeyi kapatmak bir şeyi örtmek manasına gelir kısaca – bkz : lisanul arab tacul arus el mufredat el mesabih el munir -
4 – şer'en hicabın manası :
kadınların örtmeleri farz olan yerlerini örtmelerine hicab denilmektedir. İmam ahmedin şu sözü meşhurdur : kadının tırnağı dahi avrettir yani kadın tüm vücudunu kapatmalıdır. Dışarı çıktıgında veya yabancı erkekler onu gördügünde.
5 – ehli kitab indinde hicab :
peçenin sadece müslümanlar tarafından bilindiği ilk olarak onu islamın ve hazreti muhammedin vaaz ettiğini düşünmek tarihi hakikatlere aykırıdır. O ne bazı arapların sandığı gibi osmanlı icadıdır nede zamanla ortaya çıkmıştır. Dua etmek gibi oda bütün temelde allah tarafından gönderilen kitaplara bağlı olan dinlerin ortak düsturlarındandır
bugün bile hristiyan rahibeler bizim peçeye benzeyen bir örtü kullanmaktadırlar. Ancak onlarda zamanla şeytana uymuş ve yüzlerini açmışlardır. Ancak onların bol giyinmeleri dikkat çekicidir. Ayrıca bugün yunanistanda romanyada eski katoliklik ve ortadoksluguna baglı olan kavimlerde aynı bizim nenelerimizin kullandıgı ve islamında emrettigi peçe kullanımı görülmektedir.
Bu bize şunu göstermektedir ki peçe kullanımını ilk kuranı kerim getirmemiş o yahudi ve hristiyanlar tarafındanda bilinmekte idi.
6 – hicab kullanmak allah ve resulune itaattir
birazdan nakledecegimiz ayet ve hadislerde görecegiz ki cenabı allah ve onun resulü – sallahu aleyhi ve sellem – hanımların hicab kullanmalarını emretmişler. O ayet ve hadislere uymak allah ve resulune itaattir. Müslüman hanıma düşen cemaatinin çevresinin ne dedigine bakmadan kuranda hadiste ne yazıyorsa ona bakmasıdır. Ayrıca memleketimizde yaşanan inkilab hareketleri ve memleketi dinden çıkartma hamlesinden önce tüm osmanlı memleketinde kadınlar peçe giyerdi bu yeni çıkmış bir icad değil ki
hicab giyen hanımlar temizliği iffeti ve imanı simgelemektedirler. Ancak iffet sahibi bir hanım bu şekilde örtünebilir. İffetsizlik ve hayasızlık ise açılıp saçılmaktan ibarettir.
Ayrıca şunuda belirtmek gerekir ki namus duygusu kıskanma duygusu gayret duygusu islamın temellerindedir. Hanımını kızını akrabalarını kıskanmayan bir erkek islama göre büyük gunah işlemektedir. Buna deyyusluk deniliyor. Yani bir kimse namusunu kıskanmıyorsa o deyyustur
ayrıca islamiyetten ziyade kıskanma duygusu insanın yaratılışltan gelen bir duygusudur. Bugün dunyanın neresinde olursa olsun küçük bir erkek çocugu yabancı bir erkegin ablasına veya annesine bakmasından rahatsız olur. Ve o bakana karşı düşmanca hareketler sergiler.
Peki ben soruyorum müslüman oldugunu söyledigi halde hanımını açık saçık sokaklara yollayan erkeklerde bu kıskanma duygusu yokmudur namus tamamenmi yok olmuştur? Evet bunun cevabını onlar vermelidir
hanımlara düşende kendi ahlak ve namuslarını koruyabilecek erkeklerle evlenmeleridir
bundan 80 sene kadar evvel türkiyede bir tane bile açık saçık dolaşan kadın yoktu. Saçı yüzü açık bir kadın sokağa çıkamazdı. Bu hem devletin hemde toplumun hoş görmediği birşeydi. Namussuzluk olarak addedilirdi. Ancak ne olduysa toplum şartları birileri tarafından degiştirildi. Ve osmanlı devletini yıkan avrupanın hayasız kadınlarının kıyafeti olan açık saçıklık türkiyede ve islam aleminde yayılmaya başladı
avrupalı kadınları taklid etmek gerçekten bir müslüman kadına yakışmaz. Bize düşen kuran ve sünnette gördügümüz gibi osmanlı ve selcuklu atalarımız gibi giyinmektir. Avrupada bir güzellik yarışması yapiliyor 1934 senesinde. Ve türkiyeden ilk defa o yarışmaya bir türk kızı mayolarla bikinilerle açık saçık kıyafetlerle katılıyor
ve avrupalılar bu kızı birinci seçiyorlar. Ve alkışlar ve gülüşmeler arasında jüriden bazıları şu sözleri söylüyor : osmanlı kızlarından birinide sonunda bu halde görebildik. Bu bizim için en büyük bir başarıdır diyorlar
işte sanmayın ki açık saçıklık çağdaşlıktır. Avrupalılar bizim onlara benzememizden dolayı gülmekte ve bizi aşağalamaktadır. Her milletin kendisine has bir kıyafeti milliyesi vardır. Müslüman kadının milli kıyafeti ise peçesidir feracesidir. Mini etekler o dar ve kısa ahlaksız kıyafetler her türlü dinden çıkmış avrupa kadınının kıyafetidir
günümüz türkiyesinde insanlar tesettürün farz olduğunu sanmaktadırlar. Onların farz oldugunu inandıgı tesettür de ise yüz ve eller açıktır. Halbuki gerçekler çok farklı. Kuran ve hadiste yüzü ve elleri kapatmanında farz oldugunu görüyoruz. Simdi delillerini nakledecegiz :
1- kuranı kerimden deliller
a - يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ قُل لِّأَزْوَاجِكَ وَبَنَاتِكَ وَنِسَاء الْمُؤْمِنِينَ يُدْنِينَ عَلَيْهِنَّ مِن جَلَابِيبِهِنَّ ذَلِكَ أَدْنَى أَن يُعْرَفْنَ فَلَا يُؤْذَيْنَ وَكَانَ اللَّهُ غَفُوراً رَّحِيماً
Ey peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına hep söyle de cilbablarından (dış elbiselerinden) üzerlerini sımsıkı örtsünler. Bu onların tanınmalarına, tanınıp da eziyet edilmemelerine en elverişli olandır. Bununla beraber Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. - ahzab 59 -
elmalılı hamdi yazır meşhur tefsiri hak dini kuran dilinde bu ayetin tefsirinde sunları yazmaktadır :
CİLBAB: Baştan aşağı örten çarşaf, ferace, câr gibi dış elbisenin adıdır. (كل ثوب لمرأة تلبسه فوق ثيابها) , "Kadınların elbiselerinin üstüne giydikleri her çeşit giysidir." " الذي يستر من فوق ا لى اسفل " Tepeden tırnağa örten giysidir . " ا لملحفة"كل ما تستربه من كساء او غيره "Kadınların tesettür ettikleri her türlü elbise ve başka şeylerdir." "Çarşaf ve peçedir".
İDNÂ: Yaklaştırmak demek ise de, âyette ( على ) ile kullanılması, kapsamak suretiyle sarkıtmak mânâsını da ifade ettiğinden üzerinden sıkı örtmek demek olur. Cilbabdan örtmek tabirinde de iki şekil vardır. Birisi cilbablarından birisiyle bütün bedenini sıkıca örtmek, birisi de bir cilbabın bir tarafıyla başından yüzünü örtmek demek olur. Bu beyanda da iki suret vardır. Birisi kaşlarına kadar başını örttükten sonra büküp yüzünü de örtmek ve yalnız tek bir gözünü açık bırakmak. ikincisi de alnının üzerinden sıkıca sardıktan sonra, burnunun üzerinden dolayıp gözlerini ikisi de açık kalsa bile, yüzün büyük bir kısmını ve göğsü tamamen örtmüş bulunmaktır. Rivayet olunduğu üzere Ümmü Seleme ( r.a.) demiştir ki: (يُدْنِينَ عَلَيْهِنَّ مِن جَلابِيبِهِنََّ) "Cilbablarından üzerlerini sıkı örtsünler' âyeti nazil olduğu zaman Ensar kadınları üzerlerine siyah elbiseler giyerek öyle bir ağırbaşlılık ile çıkmışlardı ki, başları üstünde kuşlar varmış gibi idi."
allah kendisinden razı olsun ve rahmet eylesin. O memleketin zor şartlarına rağmen islamdaki örtünmeyi tüm gerçekliği ile nakletti.
Memleketimizde tanınan ve sevilen bir alim olduğu için merhumun tefsirini buraya aldık. Simdide tefsir ilminde en muteber tefsir olan taberi tefsirinde ibni cerir et taberinin bu ayetin tefsiri hakkında ki yazılarını nakledeceğiz :
bu ayetlerden kasıt hanımlar dışarı çıktıklarında yüzlerini açmamaları vücudlarını örtmeleri ve böylece kendilerine fasıkların takıntılık etmemesidir. Ancak ehli ilim bu ayette geçen idna hakkında ihtilafa düşmüşlerdir. Onlardan bir kısmı şöyle demiştir : hanımlar dışarı çıktıklarında tüm vücudlarını örtecekler ve yüzlerinide örtecekler ancak bir gözleri açık kalacak
ve ibni abbas radiyallahu anhın senediyle şöyle dedigini nakleder : allah mümin hanımlara ihtiyacları için dışarı çıktıklarında başlarının üzerinden cilbabları ile yüzlerini örtmelerini ve bir gözlerini açık bırakmalarını emretti
ve senedi ile ubeydeden bu ayetin tefsiri hakkında şunu nakletti : hanımlar ağızlarını ve yüzlerini kapatacaklar ancak sol gözlerini açık bırakacaklar
ve ibni sirinden senedi ile onun bu ayet hakkındaki tefsirini nakleder : başın yüzün örtülmesi ve bir gözün açık bırakılmasıdır
diğerleri ise şöyle dediler : belki emir yüzün tamamının örtülmesidir
ibni abbas radiyallahu anh den senedi ile bu ayetin tefsirinde şunu nakletti : yani yüzün örtülmesinde şiddetli olmak
ve gene ibni cerir mucahid ve katadeden de yüzün tamamını örtmenin farz olduguna dair tefsirler nakletti – tefsiri taberi –
bilinmelidir ki bu yüzün örtülmesi hususunda ihtilaf yoktur. Ancak tek gözmü açık kalsın yoksa tamamımı örtülsün ihtilaf buradadır. Bizim osmanlı memleketinde ise halk daha çok yüzün tamamını örtme kavli ile amel etmiştir. Gözü kapalı nasıl görebilir deeyenlere ise ince siyah tül olursa eger yuzde hem dışardan birisi göremez hemde o gözden dışarısı rahat gorulebilir.
Afganistan pakistan gibi yerlerde ise tek göz açıktır genelde
tefsiri begavi sahibi imam begavi ise bu ayetin tefsirinde şu yazıyı yazmaktadır : idna hususunda ibni abbas ve ubeydenin tefsirleri kafidir. Baskalarının sözlerine iltifata luzum yoktur. Ben hazin tefsirinde bu yazdıklarımdan başka bişey gormedim ( ibni abbas ve katade kavilleri taberi kısmında nakledilmişti. Hazin tefsiri ise osmanlıda meşhur guzel bir tefsirdir )
sözü fazla uzatmak istemeidiğimizden ve akıl sahibine her ayet hakkında 1-2 tefsirden nakil yeteceği için diğer mufessirlerin bu ayet hakkındaki yorumlarını nakletmedik. Ancak onların hepside yüzü kapatmak farzdır demektedir. Kitabından istifade ettiğimiz el mukaddem o ulemanın hepsinden kaynaklı olarak bu konudaki yazılarını eserinde nakletmiştir. İsteyen oraya bakabilir. İşte eserinde yuzu kapatmak farzdır diyen müfessirlerden bazıları : er razi , zemahşeri , kadı ebu bekir , ibnul cevzi , beyzavi , nesefi , ibni teymiyye , ibni kayyım , ibni hayyan , ve yaklaşık 40 kadar müfessirler
b- وَقَرْنَ فِي بُيُوتِكُنَّ وَلَا تَبَرَّجْنَ تَبَرُّجَ الْجَاهِلِيَّةِ الْأُولَى وَأَقِمْنَ الصَّلَاةَ وَآتِينَ الزَّكَاةَ وَأَطِعْنَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ إِنَّمَا يُرِيدُ اللَّهُ لِيُذْهِبَ عَنكُمُ الرِّجْسَ أَهْلَ الْبَيْتِ وَيُطَهِّرَكُمْ تَطْهِيراً
Hem vakarınızla evlerinizde durun da önceki cahiliyet devrinde olduğu gibi süslenip çıkmayın. Namazı kılın, zekatı verin. Allah ve Resulü'ne itaat edin. Ey ehli beyt! Allah sizden kiri gidermek ve sizi tertemiz, pampak yapmak istiyor. - ahzab 33 -
ayette ehli beyt dese de hitab hususi isede hüküm umumidir. Yani deminden beri aktardıgımıza gore bu hitap evinde otur emri sadece ezvacı tahirata has degil tum musluman hanımlara emirdir
imam ebu bekir el cessas rahimehullah tefsirinde şöyle yazmakta: evlerinizde oturun kavli : sevda binti zimaa ya şöyle denildi : kadınların evden çıkması hakkında ne dersin? vallahi haccetseydim umre yapsaydım sonra allah bana evimde oturmayı emretseydi vallahi oradan sadece cenazem çıkardı
evinizde oturun kavli hanımların zaruret haricinde evlerinde oturmalarına dalalet etmektedir
mucahidden şu rivayet edilmiştir ilk cahiliye kadınları gibi dolaşmayın sokaklarda kavli hakkında : cahiliye kadınları sokaklarda kırıtarak cilveli olarak yürüyorlardı.
bütün bu emirler ezvacı tahirata hitab gibi gorunsede esasta tüm mümin hanımlara yoneliktir - ahkamul kur'an 3/359 -
mevdudi rahimehullah hicab isimli eserinde soyle yazmaktadır : musluman kadının makeanı ve oturacagı yer evidir. zarurat haricinde dışarı çıkmamalıdır. bu zaruret halinde çıktıgında ise erkeklerle mecburiyet haricinde konuşmamalı sesini yukseltmemeli ve guzelleştirmemeli ve islami ortunmeye riayet etmelidir. guzelliklerini zinetlerini gizlemelidir
eski mısır müftüsü muhammed mahluf merhum ise bu ayet hakkında söyle demektedir. yani kadının akraba ziyareti ilaç alımı ana baba ziyareti dışında dışarı çıkmamasıdır - safvetul beyan -
demekki islamda asl olan kadınların evlerinde oturmaları zaruret harici dışarı çıkmamaları çıktıklarında ise islami ortunme ile örtünmeleridir
2 - hadisi şeriflerden deliller
ثبت في السنة من حديث عبد الله بن مسعود رضي الله عنه عن النبي صلى الله عليه وسلم قال : " المرأة عورة فإذا خرجت استشرفها الشيطان..."رواه الترمذي(117) وابن خزيمة(1685) وابن حبان (5598،5599 ) وغيرهم.
efendimiz şöyle buyuruyor : kadın avrettir - ibni hibban , tirmizi
bu hadis bize kadının bütün vücudunun avret oldugunu yani yabancılara karşı açılmasının haram oldugunu gösterir. kadının saçı yüzü her yeri avrettir.
Mü'minlerin annesi Âişe radıyallahu anha'dan dedi ki: "Bizler Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem ile birlikte ihramda bulunuyor iken kafileler yanımızdan geçip giderdi. Bizim hizamıza geldiklerinde bizden herhangi bir kadın cilbâbını başından yüzü üzerine sarkıtırdı, yanımızdan geçip gittiler mi onu açardık."
Bu hadisi Ahmed, Ebu Davud, İbn Mace, Darakutnî ve Beyhakî rivayet etmiştir.
Ebu Bekr'in kızı Esmâ radıyallahu anha'dan dedi ki: "Bizler erkeklere karşı yüzlerimizi örterdik. Bundan önce de ihramlı iken saçlarımızı tarardık."
Hadisi İbn Huzeyme ve Hakim rivayet etmiş olup, Hakim: Bu Buhari ve Müslim'in şartına göre sahih bir hadistir demiş, Zehebi de bu hususta ona muvafakat etmiştir.
Mü'minlerin annesi Âişe radıyallahu anha'dan dedi ki: "Allah ilk muhacir hanımlarına rahmetini ihsan etsin! "Başörtülerini yakalarının üstüne salsınlar" buyruğu nâzil olunca onlar çarşaflarını yardılar ve onunla örtündüler."
Bu hadisi Buhari, Ebu Davud, Tirmizi, Tefsir'inde İbn Cerir, Hakim, Beyhakî ve başkaları rivayet etmiştir.
Hafız İbn Hacer -Allah'ın rahmeti üzerine olsun- Fethu'l-Bâri, (VIII,490) da şunları söylemektedir: "onunla örtündüler" lafzı yüzlerini örttüler anlamındadır.
Aişe radıyallahu anha'nın İfk hadisesi ile ilgili hadisinde şu ifadeler yer almaktadır: "Safvan hicab emrinden önce beni görüyordu, ben onun beni teşhis etmesi üzerine, istircâı (innâ lillah ve innâ ileyhi râciûn demesi) üzerine uyandım. Hemen ona karşı cilbâbımla yüzümü örttüm."
Bu hadisin sahih olduğu üzerinde ittifak vardır (Buhari ve Müslim tarafından rivayet edilmiştir.)
İbn Ömer radıyallahu anhuma'dan; dedi ki: Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu:
"Her kim büyüklenerek elbisesini sürükleyecek olursa kıyamet gününde Allah ona bakmayacaktır." Umm Seleme bunun üzerine şöyle sordu:
"Peki, ya kadınlar elbiselerinin alt taraflarını ne yapacaklar?" Peygamber sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu:
"Bir karış gevşek tutarlar." Umm Seleme:
"O vakit ayakları görünür", deyince Peygamber şöyle buyurdu:
"Bu sefer bir zîra kadar gevşek tutarlar ve bundan fazla gevşetmezler"
Hadisi Ahmed, Sünen sahipleri ve başkaları rivayet etmiş olup Tirmizi: Hasen sahih bir hadistir, demiştir.
Bu hadis iki bakımdan delil olarak gösterilebilir:
a- Kadın kendisine yabancı olan kimseye karşı bütünüyle avrettir. Buna delil Peygamber Efendimizin ayakların örtülmesini emretmesi ve bu önemli maksat dolayısıyla elbiselerini ve cilbâblarını sürüklemelerinin haram oluşundan, kadınların istisna edilmesidir.
b- Bedenin tamamının örtülmesinin vacib oluşunun delâleti ise kıyasa göre öncelikle (kıyas-ı evlâ) sözkonusudur. Mesela, yüzün çekiciliği ayaklardan daha ileridir. O halde yüzün örtülmesi ayakların örtülmesine göre daha bir vaciptir. Daha önemsiz olanın örtülmesi emredilirken daha çekici ve fitneye düşürücü olan bölümün açık bırakılmasını istemek, herşeyi bilen herşeyden haberdar olan Allah'ın hikmetine uygun değildir.
bunca hadisten anlaşılan şey sahabiye hanımların yüzlerini örttükleridir
islamiyet kemale ermiş bir dindir. Mükemmeldir. Hakkında ayet hadis bulunan ulemanın sözleri belli olan mezheblerin görüşleri belli olan meseleler hakkında artık kadının tüm vucudunu ve yuzunu kapatmasının farz oldugu belli olmuştur. Bu saatten sonra buna itiraz eden insanların müslüman oldugu düşünülemez. Yüzü açmak vücudu açmak helaldir diyen insan bukadar ayet ve hadisi inkar ettiginden kafir olmuştur.
Mecellede bir kaide var mevaridi nasda içtihada mesağ yoktur – madde 14 – yani bize kadar gelen ve hükmü bariz olan ayet ve hadisler hakkında artık içithada luzum yoktur. Oyuzden lutfen bu yazımızı okuyanlarda artık ellerini vicdanlarına koysunlar ve allah ve resulunun hukmettigi şeyde semi'na ve ata'na işittik itaat ettik desinler
şimdi gelelim hicab ile alakalı bazı meselelere :
bukadar ayet ve hadise rağmen her yerini açıp ta okula gidenler mutlak surette haram işliyor ve sathı arzda fuhuş işliyorlar. Bu insanların kadın erkek karışık ögretim kurumlarında yarı çıplak okumalarına 114 kitapta cevaz yok. Siz açılın okula girin bu caizdir diyen bazı hocalar ise islam hakkında delilsiz konuşan cahillerdir. Onlara uyanlar dahada cahildir. Cunku islamın kaynakları ne diyor naklettik. Bunları okumayan arastırmayan insan gerçekten cahildir
gene kadın erkek karısık okumak ve bir kadının sacını yuzunu açarak islami tesettüre aykırı okumasıda haramdır.
beni suana kadar dinlemis olan bayanlardan (bacilarimdan) rica ediyorum lütfen islamın emrettiği şekilde örtünün. Dünyanın üç günlük menfaatleri için allahın emirlerine isyan etmeyin.
Ve ahirud daveana en elhamdulillahi rabbil alemin
İslam adına kendilerine ümit bağladığınız, bir beklenti içinde olduğunuz, gözlerine baktığınız iki üç kişinin bir araya gelip sohbet ettiklerini görseniz, haklı olarak şöyle bir tahminde bulunursunuz: “Bu muhteremler şu anda İslami bir konuyu ele almış olmalılar veya Müslümanların çok önemli meselelerinden birini konuşuyor olmalılar.” Fakat yanlarına vardığınızda bu kişilerin hiç de öyle yapmadıklarını, aksine hararetli bir şekilde çek, senet, döviz kuru, enflasyon, ücretler, fiyatlar ve benzer şeyleri konuştuklarına, bu konuların dışına çıkmadıklarına şahit olsanız, sizde nasıl bir etki bırakırdı?
Müslüman’ca bir görünüme sahip, yüzüne baktığınızda kalbinizi güzel bir neşenin bürüdüğü bir kişinin yanına vardığınızda, size durmadan otomobilden konuştuğunu, markalardan, modellerden, özelliklerinden, otomobillerin konforundan, hızından, fiyatından vs. söz ettiğini, kafayı hep otomobile takmış olduğunu görseniz, bu duruma ne derdiniz?
Hep erkeklere haksızlık etmeyelim, biraz da bayanlardan misal verelim; kendisini görür görmez Allah Teala’yı hatırladığımız mükemmelce örtünmüş bir bayanın karşısındakine hep elbiseden, kumaştan, kıyafetten, markalardan, ev eşyalarından, perdelerden, koltuk takımlarından, mutfak eşyalarından söz ettiğini, başka bir konuya girmediğini, sözü döndürüp dolaştırıp bunlar üzerine getirdiğini düşünün…
Şahit olduğunuz bu tür sahneler varsa gözünüzün önüne getirmeye çalışın. Bu kişilerin o esnada sizin yanınızdaki değerlerinin, kıymetlerinin ne olduğunu şöyle bir ölçüverin. Gözünüzde küçülüyorlar öyle değil mi? Gerçekten küçülüyorlar. Basitleşiyorlar, adeta bir hiç oluyorlar öyle değil mi?
Şahsen beni çok etkileyen Rasûlullah (s.a.v) Efendimizin şu hadis-i şerifini daha iyi anlatabilmek için böyle bir giriş yapmayı gerekli gördüm.
Ramuz’ul Ehadis ve İbni Ebî Dünya kaydetmiş, buyuruyor ki:
"Ümmetim dünyaya ta'zim ettiği, (dünyaya önem verip gözünde, gönlünde büyüttüğü) zaman kendisinden İslam’ın heybeti çekilip alınır. Emr-i bil ma'ruf ve nehy-i anil münkeri terk ettiği zaman da vahyin bereketinden mahrum bırakılır. Birbirine sövmeye başladıklarında da Allah Teala'nın gözünden düşer."
Hadis-i şerifi şerh eden Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi, "Bir kalpte hem Allah'a ta'zîm hem de dünyaya ta'zîmin aynı anda bulunamayacağı"na dair nakiller yapıyor.
Bu sorunumuzu dile getiren, yani ümmeti izzete ve zillete götüren sebepleri dile getiren benzer birçok rivayetler hadis külliyatında mevcuttur.
Bugün, ümmetin en başta gelen problemlerinden birisinin bu olduğuna inanıyorum. "İslam’ın heybetini kaybetmek"
İslam’ın mehabetini, İslam’ın heybetini kaybetmek. Kaybetmek değil, belki de baştan beri hiç sahip olamamak, elde edememek, İslam’ın heybetiyle donanamamak..
Dünyayı gözümüzde ve gönlümüzde büyütme işini, dilimizde ve gündemimizden düşürmeme işini bir adım daha ileri götürdüğümüzü düşünelim; yani dünya için bir birimize düştüğümüzü, ufacık bir dünyalık elde etmek için veya elde ettiğimizi kaçırmamak için çekiştiğimizi, nizalaştığımızı, mahkemelere düştüğümüzü düşünün. Ve bir de bütün bunları yapan kişilerin, İslam adına bulunduğu çevrede kendisine ümit bağlanan, böyle şeylerin kendilerinden asla beklenmeyen kişiler olduğunu düşünelim. Rasûlullah Aleyhisselam’ın bu teşhisi nasıl da oturuveriyor yerine, ne müthiş bir tesbit! “İslamın heybeti çekilip alınır.” Böylesi bir çekişme çocuklarımız arasında vuku bulduğunda bile, yaşı büyük olanına yakıştıramayız, hemen paylayıveririz; “Aaa, oldu mu hiç, sana yakıştı mı hiç? Kardeşin küçük, ver ona…” demez miyiz? Ve gerçekten yaşı büyük olanı ayıplayıp veririz öyle değil mi? İşte. Çevresinde iyi bilinen, örnek alınan, taklit edilen Müslümanlara da böylesi pozisyonlar hiç mi hiç yakışmıyor? Küçülüyor, küçülüyor, basitleşiyor ve Allah Teala ondan İslam’ın heybetini çekip alıveriyor. Olanca himmetini dünyaya yöneltenler, Müslümanlıklarına rağmen İslâmî heybet adına sıfırlanmaktadırlar.
Günümüz dünyasında çoğu zaman dışımızdakilerin bizi muhatap almayışlarının, düşmanlarımızın gözünde bir şey ifade edemeyişimizin sebebi, bazılarımızın iddia ettiği gibi, dünyevi güce kuvvete ve birtakım imkânlara sahip olamamak değil, dünyaya ta'zîm ettiğimizden dolayı İslam’ın heybetinin bizden alınmış olmasıdır.
Nedir bu “İslam’ın Heybeti?” Günümüzdeki tabiriyle, karizmatik bir görünüm mü, kendi kendimize basit bir kasıntı mı? Elbette hayır. Rasûl-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz Allah Teala'nın kendisine lütfettiği özellikleri sayarken "Bir aylık mesafeden düşmanlarımın kalbine benim korkum salınmıştır" buyuruyor. Zannedersem İslam’ın heybetinin ne olduğunu birazcık buradan öğrenebiliriz.
Bu heybetin nasıl elde edileceği, kaybediliş sebebinin belirtildiği hadisi şerif de mevcuttur: Dünyaya değer vermemek, dünyayı gözümüzde ve gönlümüzde küçültmek. Dünyayı gözümüzde ve gönlümüzde küçültebilmenin yolu da, Allah Teala ile ciddi bir beraberlik, sağlıklı bir rabıtadır. Allah’ı ve ahiret gününü sahih bir şekilde gündemde tutmaktır. İzzetli olabilmenin ve izzetli kalabilmenin biricik yolu, Aziz olanla birlikte olabilmektir. İzzetli olmak, İslam’ın heybetiyle, mehabetiyle ayakta olmak demektir.
Müslümanlar ne edip edip İslam’ın heybetini kazanmalıdırlar, bu heybetle donanmalıdırlar.
Fakat "Allah'tan korkan, ahireti hiç unutmayan insan" portresi toplumumuzda nedense yanlış bir imaj olarak tahayyül edilmektedir. Karıncayı ezmeyen, kimsenin tavuğuna kışt demeyen bir tip tahayyül edilmektedir nedense. Hâlbuki Kerim olan Kitap’ta çizilen “Allah’tan korkan insan” tipi hiç de öyle bir tip değildir:
“İnsanlardan değil Benden korkun” (Maide:3), "Onlardan korkuyor musunuz? Korkulmaya layık olan Allah'tır eğer iman etmişseniz” (Tevbe:13) gibi ayeti kerimeler dikkate alınırsa, "Allah'tan korkan insan" tiplemesinin aslında üçüncü şahısları, yani kâfirleri ilgilendirmesi gerektiği daha iyi anlaşılır.

|